Logo image
Logo image

Sürekli Partnerinizle Tartışmaktan Yoruldunuz Mu?

4 dakika
Sürekli Partnerinizle Tartışmaktan Yoruldunuz Mu?
Sergio De Dios González

tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González

Tarafından yazılmıştır Eva Maria Rodríguez
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Bir ilişkide tartışma kaçınılmazdır, ancak buna rağmen tartışma ve kavgalar elbette kimsenin istemediği bir gerçek. Özellikle de tartışmanın nedeni hep aynı şeylerse. Bu insanı tüketip bitiren bir şeydir, değil mi? Eşinizle aynı şeyleri tekrar tekrar tartışmaktan yoruldunuz mu?

İyi haber şu ki tekrar tekrar tartıştığınız konu hakkında bir anlaşmaya varmanız mümkündür.  Bir ilişkide tartışma söz konusu olduğunda yapmanız gereken şey, sorunun kökenini tanımlamak. Öte yandan, bu belirli bir konu değil, daha ziyade genel bir tartışma olabilir. Bu durumda, yaklaşım farklıdır çünkü güç mücadeleleri gibi başka nedenler de vardır.

“Bir ilişkide iletişim en önemli unsur olmasına rağmen, argümanlar en yıkıcı unsur olabilir.”

– John Grey, Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten

İlişkideki uyumsuzluğa dayalı eğitim modeli

Birçok çiftin tekrar tekrar tartışmasının başlıca nedenlerinden biri, bunun ebeveynlerinden öğrendikleri bir şey olmasıdır. Çatışmaların nasıl yönetileceğini öğrenmemişlerdir. Ayrıca bu süre içinde tartışmaları devam ettiren stratejileri kullanmayı öğrenmişlerdir. Bu stratejilerden biri argümanları geri dönüştürmektir. Aynı konuyu farklı kelimelerle tekrarlamak, her zaman sorun hakkında söylenecek yeni şeyler olduğu hissini vermektir.

Bu kişiler, ebeveynlerini taklit etmektedir. Gerçekte, amaçları genellikle kendi konumlarının üstünlüğünü ilan etmektir. Burada hedef bir uzlaşmaya varmak ve eski uyumu sağlamak için birbirinin bakış açısını anlamak değildir.

Yani, birçok çiftin tartışmasının nedeni ilişkilerde anlaşmazlığa dayanan bir modeli özümsemiş olmalarıdır. Bu model, çatışmayı verimli bir şekilde müzakere etmenin mümkün olduğu fikrine aykırıdır. Özünde çok net bir mesaj var: ilişkilerdeki tartışmalar uzlaşmayla sonlandırılamaz.

Bu modele göre tartışmadan kurtulmanın tek yolu, diğer kişiye göz dağı vermektir. Dolayısıyla, her ikisi de yorulup sırf tükendikleri için durana kadar tartışma son bulmayacaktır. Hatta çoğu zaman neden kavga ettiklerini bile unuturlar.

Neden tartıştığınızı anlayın

Çözüm, her şeyden önce tartışmalarınızın içinde bulunduğu çerçeveyi tanımlamaktır. Aynı tartışmayı tekrar tekrar mı yapıyoruz? Tartışmalarımız anne babalarımızın tartışmalarına benziyor mu? Neden tartıştığımızı biliyor muyuz? Ve hep aynı talep ve protestolarda mı bulunuyoruz? Bir yay gibi belirli durumlara otomatik olarak tepki veriyor ve hiç düşünmeden tartışmaya mı başlıyoruz?

Şimdi anne babanızın ilişkisinin ne kadar sağlıklı olduğunu düşünün. İlişkileri iyi miydi? Bir çift olarak mutlular mıydı? Sonunuzun onlarınki gibi olmasını istemiyorsanız, bir ilişkide tartışmaları farklı şekilde yönetmeye alışmakla işe başlayın.

Bütün gün partnerinizle tartışmadan yaşamak mümkün. Çatışmaların yalnızca her iki taraf da kendine gelene kadar süren ve enerjinizi toplayınca kavgaya devam ettiğiniz bir ateşkesle değil gerçek bir anlaşmayla sona ermesini sağlayabilirsiniz

Ancak bunun mümkün olduğuna inanarak hareket etmeye başlamalıyız. Otomatik olarak davranmayı bırakmalı ve tanımlamamız gereken tetikleyicilere karşı verdiğimiz tepkileri yeniden programlamaya başlamalıyız. Bu anlamda, ilişkinizdeki farklılıkların çoğunun uzlaşmayla halledilebileceğine dair bir tutum geliştirmelisiniz.

“Karşımızdakinin canını yakan şey, söylediklerimiz değil, söyleme şeklimizdir.”

– John Gray, Erkekler Marslı, Kadınlar Venüs’ten.

Bir tartışmada savunmasız hissettiğinizde kendinizi korumak

Diğer kişiye öfkelenmek kendimizi koruma şeklidir, özellikle de saldırıya uğradığımızı ve savunmasızkaldığımızı hissettiğimizde. Bu durum karşı saldırıya geçmemize ve tehlikeye maruz kalmamak için savaşları kazanmaya çalışmamıza neden olur.

Dahası, partnerlerimizin görüşlerine çok sık bağlı kalırız. Yeteneklerimizi, zekamızı veya başka bir özelliğimizi sorguladıklarında, benlik saygımızın tehlikeye düştüğünü hissederiz. Kısacası, savunmasız hissederiz. Bu yüzden kendimizi savunmamız gerektiğini düşünürüz, çünkü bu sayede kendimizi daha güvende hissederiz.

Some figure

Kendini savunma ve kendini doğrulama

Diğer taraftan, kendimizi bu şekilde savunmaya çalıştığımızda, genellikle partnerimizin zayıf noktalarına saldırırız. Sorunlarımız için onu suçlar ve sözlerimizle kendimize verebileceğimiz zararı ölçmeyiz. Bir zamanlar korku olan his, şimdi adrenalin sayesinde güç ve iktidar duygusuna dönüşebilir. Sonuç? Toksik bir tutum takviyesi.

Öfkeye kapıldığımızda, partnerimizi dinlemeyi unuturuz. “Kendimizi savunmaya” çalıştığımızı unutmayın. Çözüm, kendi kendini doğrulamayı, kimseye zarar vermeden kendi egomuzu güçlendirmeyi ve kendimizi güçsüz noktalarımız ve diğer her özelliğimizle birlikte koşulsuz kabul ederek gelişme yolumuzu belirlemeyi öğrenmektir.

Çoğunlukla ortağımıza yansıttığımız ama aslında bize ait olan sorunlar hakkında tartışırız. Fakat kendimizi kabul edebilme ve cömert, merhametli, anlayışlı ve affedici olma yeteneğine sahipsek, eşimize de aynı şekilde davranabiliriz.

Çözüm ayrıca empati ve anlayışla farklı bir perspektif aramayı da içerir. Kendi konumumuzdan farklı bile olsa , diğer kişinin konumunu belirlemek, öfkeyi hafifletmeye ve kontrolü korumaya yardımcı olur.

“Birlikte atlattığımız binlerce korkunç şeyi hatırladım ve dayanışmanın yeniden güçlenmesine izin verdim. Kendi kendime dedim ki kötü hislere çok fazla alan bırakarak hikâyemizi mahvetmek ne büyük bir israf olurdu: kötü hisler kaçınılmazdır, ama asıl önemli olan şey onları kontrol altında tutmaktır.”

– Elena Ferrante, Kayıp Çocuk

Üzerinde uzlaşılamayan farklılıklar var

Bir ilişkide tartışmalar söz konusu olduğunda, bazı sorunlar kişilerin doğası ya da ideolojisi nedeniyle çözülemez. Üzerinde uzlaşılamayan bu tür farklılıklara uyum sağlayabilir veya boyun eğebiliriz, ancak bunları uyumlu hale getirmiş olmayız.

Some figure

Farklılıkların var olduğunu bilmemize rağmen, irrasyonel bir şekilde bu farkılılıkları tehdit edici buluyoruz. Aslında, partnerimizle ideolojik ya da kişisel nedenlerle tartışmak genellikle kendimizi olumlama biçimidir. İçimizde yarattıkları yabancılaşma hissine karşı isyan etmenin bir yolu.

Ne olursa olsun, sorunun cevabı problem alanlarını tanımlamak ve bunları konuşmadan çıkarmaktır. Değiştirilemeyen farklılıkları takdir etmeye ve bunlara saygı göstermeye çalışın. Partnerinizin inançlarının sizin için bir tehdit oluşturduğunu hissetmeden, anlaşabileceğiniz noktalara odaklanın.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.