Klişeler ve Ön Yargılar Arasındaki Farklar
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Klişeler ve ön yargılar arasındaki farkları anlatmaya başlamadan önce, bu sözcükleri açıklayarak yazımıza başlamalıyız. Klişeler bir grubun özellikleriyle ilgili sahip olduğumuz inanıştır. Ön yargı sözcüğü ise o gruplarla ilgili negatif değerlendirme yapmaktır. Önceki sözcük beynin bilişsel kısmıyla daha çok ilgilidir, diğeri ise duygusal kısmıyla. Klişeler bir grup hakkında genel bilgi edinmek şeklinde, ön yargı da grubun genel özelliklerini her bir üyesine dayandırmak olarak açıklanabilir. Ön yargılı olduğumuz zaman o grubun kabul görmesini veya reddedilmesini kolaylaştıracak çıkarımlar yaparız.
Klişeler bizim zihinsel enerji giderimizi azaltır. Bu, grupları şekillendirmede bizim onları “bilmemiz” ve “anlamamız” için benzer özellikler tayin etmekten kaynaklanır. Klişeler enerji tasarrufu yapmak demektir ve her zaman negatif olmak zorunda değildir. Ama akılda tutmamız gereken şey ise klişelerin genelleştirme yapmak ve o grubun veya bireyin tam olarak resmini temsil etmeyen geniş özelliklere atıfta bulunmak olduğudur.
Bir klişe örneği verecek olursak; bütün güneylilerin komik olduğu fikrini söyleyebiliriz. Ayrıca kuzeyde yaşayan insanların daha liberal olduğuna ya da bütün Teksaslıların aksanlı konuştuklarına da inanabiliriz. Bu belirli özellikleri büyük gruplara tayin ediyoruz veya isnat ediyoruz. Sorun şu ki; klişelerin her zaman doğru olduğuna inanıyoruz.
Klişeler ve ön yargılar
Diğer yandan ön yargılar ise negatif bir yaklaşımın parçasıdırlar. Tıpkı klişeler hakkında onların normal ve sosyal bir cevap olduğunu söylediğimiz gibi, ön yargıların da negatif bir anlam çağrıştırmasına işaret ettiğini söyleyebiliriz. Yukarıda verdiğimiz Teksaslıların hepsinin aksanlı konuştuğuna dair düşüncemizden hareket edersek, negatif ön yargı onların iyi bir İngilizce eğitimi görmediklerini düşünmektir.
Bu fikir bir klişeyle başlamıştır. Beynimizde bir gruba yönelik klişe düşünce geliştiririz ve o düşünceye negatif bir çağrışım, bir ima yükleriz. Bu da bir grubun aleyhinde ön yargı oluşturur. Bu işlemi bir adım daha öteye taşırsak, ayrımcılık yapmaya başlarız. Ayrımcılık yapma olayı hem klişeyi, hem de ön yargıyı bünyesinde toplayan bir davranıştır.
Klişelerin rolü nedir?
Sosyal psikologlar klişeler üzerinde çalışmışlardır; onların nasıl ortaya çıktığını ve ön yargı ve ayrımcılık arasında oluşan farkı incelemişlerdir. Aşağıdakiler klişelerin gerçekleştirdiği bilişsel işlevlerdir:
- Realiteyi sistematize etmek ve basitleştirmek. Kategorize edebileceğimiz ve sınıflandırabileceğimiz geniş gruplar oluşturmak zihinsel olarak dünyayı basitleştirmemize yardımcı olur. Böylece dünya daha öngörülebilir ve anlaşılması kolay hale gelebilir.
- İnsanların değerlerini müdafaa etmek. Gruplar bizim geniş özellikleri belirlememizi sağlar. Bunu yaptığımız zaman, onları anlamamız ve kendimizi onlarla karşılaştırmamız kolaylaşır.
- Sosyal kontrolü sürdürmek. Bir grubu kontrol etmek, birçok bireyi ayrı ayrı kontrol etmekten daha kolaydır.
Klişeleri ve ön yargıları sınırlandırmak mümkün mü?
Eğer klişelerin bilişsel bir fonksiyon olarak ortaya çıktığını anlayabilirsek, gruplandırmayı ve sosyal anlayışı kolaylaştırırız, onlardan yararlanabiliriz. Ancak klişeler bizi sınırlandırdığı zaman ne olur? İnsanların üzerine tutulan projeksiyonun her zaman doğru olmadığını keşfetmekten bizi alıkoyduğu zaman bu olur. Eğer grupları ve bireyleri daha yakından gözlemlersek, birçok fark olduğunu anlarız.
Yargılamak yerine, sadece gözlemlersek, klişeleri ve ön yargıları sınırlandırmak mümkündür.
Klişeler bizi sınırlandırmak için var olmazlar. Aksine yapmamız gereken şey onları sınırlandırmak ve idare etmektir. Onlar beynimizi organize etmemize yardımcı olurken, her zaman doğru oldukları söylenemez. Bahsettiğimiz gibi klişeler ön yargının başlangıç noktasıdır. Eğer klişeleri sınırlandırırsak, böylece herhangi bir ön yargıyı da sınırlandırmış oluruz.
Bir klişeyi veya ön yargıyı değiştirmek, yalnızca gruba yaklaşırsak ve herhangi bir filtre koymadan veya peşin fikirler beslemeden gözlemlemeye çalışırsak mümkündür. Aksine onları denemeli ve test etmeliyiz. Çabalarımızı grup hakkında önceden düşündüklerimize karşı gelen fikirlere ve durumlara odaklanmak için harcamalıyız.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Allport, GW (1954). La naturaleza del prejuicio. Lectura: Addison-Wesley.
- Caprariello, P. A., Cuddy, A. J. C., & Fiske, S. T. (2009). Social structure shapes cultural stereotypes and emotions: A causal test of the stereotype content model. Group Processes and Intergroup Relations, 12(2), 147–155. https://doi.org/10.1177/1368430208101053
- Crandall, CS, Bahns, AJ, Warner, R., y Schaller, M. (2011). Los estereotipos como justificaciones del prejuicio. Boletín de Personalidad y Psicología Social , 37 (11), 1488–1498. https://doi.org/10.1177/0146167211411723
- Morales, JF, Huici. C. (2003). Psicología social . Madrid: UNED
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.