Logo image
Logo image

Matilda Etkisi: Kadın, Bilim Ve Ayrımcılık

3 dakika
Matilda Etkisi: Kadın, Bilim Ve Ayrımcılık
Tarafından yazılmıştır Sara Clemente
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Nobel ödülünün 120 yıllık tarihi boyunca, bu ödülü kazanan erkek sayısını biliyor musunuz? Peki ya kadınlar? Aradaki fark insanı hayrete düşürüyor: Erkeklere 817 ödül verilmişken bu sayı kadınlarda sadece 47.

Matilda etkisi, bilim dünyasındaki cinsiyet ayrımcılığına parmak basan bir teoridir. Bu teori, kadın bilim insanlarının, her ne kadar çalışmaları erkeklerinki kadar önemli olsa da (daha önemli olduğu zamanlarda bile), erkeklerden daha az ödül, daha az itibar ve kabul gördükleri zamanlara değinir. Bu terimin aslında erkek bilim insanlarına ait olduğunu görmek de oldukça ilginçtir.

Matilda etkisinin İncil’deki kökeni

Matilda etkisini anlamak için önce onun erkek versiyonunun, Matthew etkisinin nasıl ortaya çıktığını bilmeniz gerekir. Terimi icat eden kişi sosyolog Robert K. Merton’dur; Aziz Matthew’un sözlerini, hayatın çeşitli yönlerini içeren bir fenomene değinmek için kullanmıştır. Yeteneklerin Hikayeleri’nde, Matthew, üzerine derinlemesine düşünmeye değen bir ders verir.

“Ondan yeteneği alın ve on kat daha yetenekli birine verin. Sahip olanlara daha fazla verilecek ve bolluğa kavuşacaklar; ancak hiçbir şeyi olmayanlardan, sahip oldukları şeyler bile alınacak.”

– Mathew 25: 14-30, Yeteneklerin Hikayeleri

Matthew etkisi, Matilda etkisine karşılık

Some figure

tanınmayan insanlar tarafından yapılan işin, hali hazırda ünlü ya da tanınmış insanlar tarafından yapılan ancak daha önemli olmayan bir işle kıyaslandığında,

Bu teori, ünlü insanların çalışmalarının daha iyi olmadıkları zamanlarda bile, neden daha az tanınmış insanlara kıyasla daha fazla dikkat uyandırdığını açıklamaya çalışır. Bu yüzden, sponsoru olmayan ya da hala genç olan ancak ünlü olmayan insanlar hep arka planda kalıyor. Onlar, daha ünlü yazarların devasa gölgeleri altında gizleniyorlar.

Bilim dünyasına giren kadınlar: Matilda etkisi

Matilda etkisi, Margaret W. Rossiter tarafından, 1993 yılında yayınlanan bir teoridir. Bu tarihçi, Matthew etkisini, kadınlara ait çalışmaların erkeklere ait olanlara kıyasla daha az değerli olduğu görüşüne bir isim koymak ve bu durumu dile getirmek adına bir temel olarak kullandı.

Kadın bilim insanlarının keşifleri ve araştırmaları, bu çalışmaların niteliğinden ötürü değil sadece araştırmacılarının cinsiyetleri nedeniyle bir kenara itildiğinde bu tutum karşısında konuşmak istedi.

Azar azar kadınlar bilim dünyasına girmekteler. Bazı ülkelerde kadınlar hala akademik derece kazanamıyor ya da araba kullanamıyor. Başka birçok ülkede, üniversitelere gidebilir ve doktora yapabilirler, ancak yine de sahip oldukları çalışma koşulları erkeklerinkiyle aynı değildir.

Kadınlar nasıl etkileniyor

Some figure

maaş, iş, araştırma fonu ve yayımcinsiyetlerinden ötürü

Bu nedenle, muhteşem kadın fizikçiler, kimyagerler, sosyologlar ve doktorlar, yol kenarında bırakılıyor. Sistem, kadınların çalışmalarını herhangi bir açıklama yapmadan uzak tutuyor ya da ihmal ediyor. Böylelikle hak ettikleri tanınırlığın zerresine ulaşamıyorlar.

Matilda Joslyn Gage

Rossiter, bu teoriye özellikle Matilda Joslyn Gage onuruna Matilda etkisi demiştir. O bir aktivist, özgür-düşünür, üretken bir yazar ve Amerikan sosyolojisinde bir öncüydü. Aynı zamanda kadınlar için eşit haklar adına mücadelede eden ilk insanlardan da biriydi.

Yaptığı en önemli şey, başkanlığa aday olan ilk kadınlar arasında yer alan Victoria Woodhull’u desteklemekti. Gage, geniş bir ailede anneydi, kısıtlı özgürlüklere karşı çıkan birçok yazı yayımladı ve fırsat eşitliği için çağrıda bulundu.

Çalışmaları sayesinde, Ulusal Kadın Oy Hakkı Derneğinin yıllar boyunca başkanlığını üstlendi. Onun mirasından esinlenen Matilda etkisi, profesyonel hayatta adaletsizliğe maruz bırakılan kadınların hakkını savunmak için var.

Bugünün dünyasında Matilda etkisi

Some figure

Günümüzde, kadınlar hala adaletsizliğe maruz kalıyor.

Örnek olarak Nobel Ödülü’ne geri dönersek eğer, bilim insanlarına verilen en büyük ödül olduğu su götürmez bir gerçektir. Lise Meitner ve Rosalind Franklin, bilimsel alanda büyük katkılarda bulunan iki bilim insanıdır. Meitner nükleer parçalanmanın keşfinde rol almış,  Franklin’in çalışması ise DNA’nın çift sarmal yapısının keşfiyle ilgili olmuştur.

Ama bu kadınlardan hiçbiri, Nobel komitesinden herhangi bir tasdik kabul görmedi. Bununla birlikte, erkek meslektaşları, bu iki kadının çalışmaları sayesinde tanındı. Aslında, Meitner’ın davası, kadınlar tarafından yapılan bilimsel keşiflerin, Nobel Ödülü komitesi tarafından nasıl tamamen görmezden gelindiğine dair en iyi örneklerden bir tanesidir.

Erkekler ve kadınların eşit fırsatlara sahip olduğu o güne (umarım çok uzak değildir) doğru uzanan bu yolda, uzun mesafeler kat ettiğimiz doğrudur. Fakat bilimsel ilerlemeleri, toplumsal cinsiyet ayrımının pençesinden kurtarmak için yapılacak daha çok şey vardır. Dünya, bir kişinin çalışmalarının değerine, çalışmanın kime ait olduğu gerçeğinden daha fazla kıymet vermelidir.