Duygusal Vampir: Bilimin de Onayladığı Gibi Bazı İnsanlar Enerjimizi Tüketiyor
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Duygusal vampirler diyebiliriz onlara. Parazit gibilerdir. Bütün enerjimizi emene dek bizi negatif duygulara boğan kişilerdir. Bizi her yanımızı ağrıların kapladığı ve tükenmiş bir hâlde bırakırlar, koyu depresyon bulutlarını başımızda dolaştırırlar.
Bilim adamlarına göre bu tür bir dinamik psikolojik sağlığımızı bütünüyle yok edebilir. Beynimiz üzerinde tuhaf bir etkisi vardır.
Popüler psikolojinin bazı davranışları çok iyi şekilde tanımlaması çok ilginç. “Duygusal vampir”, eylem ve sözleri ya da tavırlarıyla kanımızı yani enerjimizi emen insanlar için gerçekten çok iyi bir metafor.
“Bir kişinin tek ihtiyacı bir çöp kutusuysa, zihninizi böyle kullanmasına izin vermeyin.”
– Dalai Lama
Ama bu konuda uzman herkes, enerjimizi çalmalarının yanında -ki bunu yapıyorlar ve bu durum bilimsel olarak da kanıtlanmıştır- bizi kendi duygusal durumlarına da sokarlar.
Gelin bir örneğe bakalım: Yeni bir iş arkadaşımız var. Onu tanımaya başlıyor ve başlarına gelen pozitif şeylerden hiç söz etmediklerini görüyoruz. Daima bir “şikâyet etme durumu” içindeler.
Bu kişiyle beraberken kendimize sürekli “Neden bütün bunları dinlemek zorundayım?” diye sorsak bile bizi karakteristik özellikleri olan negatifliğe boğmalarına engel olamıyor olabiliriz.
Kimi zaman bu durum işimizi bile etkiler. Esasen bu tür insanları “çürük elmalar” diye tanımlayan ilginç çalışmalar dahi var.
Yani negatif tavırları aracılığıyla bütün çalışma arkadaşlarına kendi duygusal yüklerini “bulaştırabilirler”. Kelimenin tam anlamıyla zararlı ortamlar yaratmayı başarabilirler. Öyle ki diğer çalışanlar işe gelmemek için hasta izni alabilir çünkü gerçekten “tükenmiş” hissederler kendilerini.
Ama çürük elma ya da duygusal vampir fenomeni çok daha öteye gitmektedir…
Duygusal Vampir Enerjinizi Emdiğinde Beyninizde Ne Yaşanır?
Gün be gün bizi mağdur hâline getiren, negatif ya da yorucu bir kişiyle etkileşim kurmak zorunda kaldığımızda neler olduğunu anlamak için geçmişe küçük bir yolculuk yapacağız.
Doğal seleksiyon nedeniyle beynimizin sosyalleşme ve diğer insanlarla etkileşime girmeyi sadece pozitif değil aynı zamanda gerekli bir şey olarak gördüğünü düşünün.
Yani atalarımız, küçük gruplar oluşturarak hayatta kalma şanslarını artırdılar.
İşte bu yüzden kendimizi iyi hissetmek, bağlantı kurmak ve anlamlı bağlar yaratmak için başka insanlara ihtiyaç duyarız. Bunu yaptığımızda beynimiz oksitosin salgılar.
Ama bir başkasıyla “uyuşmayı” başaramadığımızda ve bunun yerine düşmanlık ya da şüphe ile karşılaştığımızda beynimiz kortizol yani stres hormonunu üretir. Beynimizde belli bir his yaşar: tehdit hissi.
Dahası var. Ayna nöron sistemimizi oluşturan birbiriyle bağlantılı hücrelerin meydana getirdiği sofistike ağda bir şey yaşanır.
Bu sistem sadece kişinin her yüz ifadesi veya beden dilini kaydedip işlemeye odaklı değildir. Çoğu zaman çevremizdeki insanların duygularını da bize bulaştırır.
Bilim adamları ayrıca bazı insanların bu “empoze edilme” durumundan diğerlerine göre daha fazla etkilenme eğiliminde olduğunu söylemektedir.
Kimyasal stresin beynimizdeki etkisi sürekli tehdit hissiyle ortaya çıkar ve bu his, başka insanlardan aldığımız negatif duyguların bulaşmasıyla birleşerek bizde tek ve ısrarlı bir istek uyandırır: kaçma isteği.
İyi Bir Enerji Seviyesini Nasıl Koruyabiliriz?
Bir duygusal vampirle karşılaştığınızda tek yapmanız gereken ondan kaçmak diyebilseydik keşke ama bu o kadar kolay bir şey değil.
Çünkü hepimizin bildiği bir şey varsa o da çoğu insanın sırf bir duygusal vampir var diye işinden ayrılma lüksüne sahip olmadığı.
Ayrıca kendimiz ile onlarla her bir araya geldiğimizde mutluluğumuzu çalan bir anne ya da kardeşten uzaklaşamayız.
“Kötü insanların onlar için her şeyin yolunda gideceğine inanması ne tuhaf.”
– Victor Hugo
Bu konu hakkında bilgi edinmek ve bilimsel çalışmalara göz atmak için iyi bir kitap var: “Emotional Contagion, Studies in Emotion and Social Interaction (Duygusal Bulaşma Duygu ve Sosyal Etkileşim İle İlgili Çalışmalar).”
Yapacağınız en iyi şeyin, bu tür bir etkileşime karşı kendinizi “su geçirmez” kılmayı öğrenmek olduğunu çok iyi açıklıyor bu kitap. Hedef fiziksel ve duygusal sağlığımızı korumak.
Şimdi işe koyulmak için birkaç ipucu vereceğiz.
Enerjinizi Korumak İçin Üç İpucu
- Onları kontrol etmek için savunma mekanizmalarına sahipsiniz. Bunun en etkili yollarından biri, üzerimizde bırakabilecekleri etkiyi “devre dışı bırakmak”. Mesela, şu sözleri sık sık tekrarlayın: “ancak ben izin verdiğim kadar tüketebilir enerjimi.“
- Akılcı Davranın. Bazı insanlar negatif şeylerden söz edip hayatın onlara ne kadar kötü davrandığından şikayet etmeyi alışkanlık hâline getirmiştir. Onları durdurmanın bir yolu, çekingen kalmayıp akılcı davranmak ve akla uygun öneriler sunmaktır: “Şikayet edip duracağına hoşun gitmeyen şeyleri değiştirmek için uğraş”. “Keşke bazen pozitif bir şey anlatsan bana”.
- “Hayır” demeyi öğrenin. Bu strateji, etkili olduğu kadar da basittir. Şu andan itibaren onların eleştirilerini dinlemeye vaktiniz olmadığını açıkça belli edin duygusal vampirlere. Onların dedikodularına katılmayacaksınız. Özellikle de kendinize kötü muamele edilmesine asla izin vermeyeceksiniz.
Son olarak, başkalarının huzurumuzu, hayatımızı emmesine engel olmak için önce kendi ihtiyaçlarımızın farkında olmamız gerekir.
Kendinizi size denge ve mutluluk sağlayacak insanlarla çevirmenizin daima mümkün olmadığını bildiğimiz için negatif insanlarla saygılı ama kararlı bir şekilde başa çıkmayı öğrenmemiz gerek.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.