Ayna Nöronlar ve Empati

Ayna Nöronlar ve Empati

Son Güncelleme: 20 Eylül, 2017

Ayna nöronlar, bir eylemi, tıpkı başka birini bu eylemi gerçekleştirirken gözlemlediğinizdeki gibi işler. Beyninizin her durumda aynı tepkiyi vermesi; taklit özenme ve hatta empati yoluyla öğrenmeyi açıklar. Çünkü diğer kişinin eylemini kendinizinki gibi deneyimlersiniz ve bu da o kişiyi anlamanıza yardımcı olur.

Ayna nöronlar ilk keşfedildiğinde, hayvanlarla özellikle de maymunlarla yapılan bir deney söz konusuydu. Bir çalışmayla ayna nöronlar ilk kez makak türdeki bir hayvanda tespit edilmiş ve hareketleri planlama seçme ve yürütmede uzmanlaşan premotor kortekste yerini belirledi.

Maymunlarda keşfedilmesinin ardından insanlarda da ayna nöronların olup olmadığını ortaya koymak ve bu nöronların öğrenme,taklit ve empatiyle ilişkisini göstermek için pek çok çalışma yapıldı.

Kendinizi karşınızdaki insanın yerine koymak

İnsanlar, sadece birbirinin yüzüne bakarak karşısındaki kişinin mimiklerini tanıyıp duygularını teşhis edebilir. Kişiyi tanımasak bile, nasıl hissettiğini tahmin edebiliriz ve genellikle bu konuda haklı çıkarız.

yorganın altına saklanıp televizyon izlemek

Bu yüzden acele eden birini ya da yere düşen birini gördüğünüzde, sanki bunu kendiniz yaşıyor gibi acı duyabilirsiniz. Bu aktarım, tamamen doğuştan getirdiğimiz bir şeydir. Bununla birlikte şu soruyu soruyoruz: Bu durumu hangi beyin mekanizması mümkün kılıyor? er şey ayna nöronlara ve beynin farklı alanlarıyla olan bağlantılarına işaret ediyor.

Ayna nöronlar ayrıca başkalarının eylemlerini nasıl yorumladığımızla da ilgilidir. Bu nöronlar yalnızca biraz önce gördüğümüz bir eylemi içselleştirip tekrar etmemize yardımcı olmakla kalmaz, eylemleri anlamamıza da yardımcı olur.

Bu uzmanlaşmış nöronlar aktive edildiğinde, limbik sistem gibi beyindeki diğer alanlar da aktive edilir. Hatıralarımıza ve öğrendiklerimize ulaşarak ve durumu yorumlayıp anlamlandırmak üzere bütün bu bilgiyi birleştirerek yüz mimiklerini tanıyabiliriz.

“İnsanların zihinleri, birbirine ayna tutar.”

– David Hume

Duygular bulaşıcıdır

İnsanlar, çok kolay etkilenmektedir. Öyle ki başkalarının ruh hali bile bizim ruh halimizde değişiklik yaratabilir. Bir iş arkadaşımız üzgünse ve yüzü bu üzüntüyü gösteriyorsa, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlarız ve bizim de ruh halimiz değişir. Empati yalnızca diğer insanın ne düşündüğünü anlamamıza yardımcı olmakla kalmaz, onların yerine kendimizi koymamızı da sağlar.

Ayrıca gülümsemeye çalışmakla kendinizi daha iyi hissedeceğiniz de kanıtlamıştır. Şunu deneyin: Canınız sıkkın olduğunda bir saniye durun ve gülmeye başlayın. Mutluymuş gibi yapmak bile kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Şakalaşmayı seven arkadaşlarınızla zaman geçirmek de faydalı olacaktır. Çok kötü bir gün geçirdiyseniz, onların kahkahaları şüphesiz size de bulaşacaktır.

Tıpkı diğer insanların duygularının bulaşıcı olduğu ve sizi etkilediği gibi, başka insanların eylemleri de sizi özellikle küçük yaşlarda etkileyebilir. Yani çocukların televizyonda şiddet unsurlarına maruz kalması, şiddet eğilimlerini artırabilir çünkü gördüklerimizi taklit etme gibi bir eğilime sahibiz (elbette robot olmadığımızı ve kendi eylemlerimizi seçme iradesine sahip olduğumuzu da unutmamız gerek.)

Başkalarının niyetlerini anlamak

Küçüklüğümüzden beri taklit ediyoruz. Önce annemizin mimiklerini taklit ettik, sonra doktorculuk, aşçılık, polislik oynadık. Ergenlik döneminde idollerimiz ve özendiğimiz insanlar oldu. Yetişkinler olarak ise başarılı insanları taklit etmekteyiz.

doktorculuk oynayan çocuklar

Hayatımız boyunca başkalarını taklit eder ve kendimizi onların yerine koyarız. Hatta olmadığımız kişilermişiz gibi davranırız. İşte bu yüzden sinema ve tiyatro vardır; bu sanatların kaynağı bizim taklit etme ve başka bir gerçeklikte yaşama ihtiyacımızdır.

Başka bir maymunun bir şey yaptığını gördüklerinde aktive edilen ayna nöronlara sahip maymunlardan farklı olarak biz insanlar, birinin numara yaptığını anlayabilir, niyetlerini tahmin edebiliriz. Belki de bu, bizi diğer türlerden ayıran özelliklerden biridir. Kişinin eylemlerine isim verebiliyor ve niyetleri hakkında hipotezlerde bulunabiliyoruz.

Ayna nöronlar; bir eylemi duyma, görme, yapma ya da o konuda düşünmekle aktive edilebilir. Ama bu tetikleyicilerin hepsi aynı etkiye sahip değildir. Mesela, bir durumu görmek, duymaktan daha etkilidir. Gerçekten de diğer duyular da çok önemli olmasına karşın insanlar, genellikle görsel bilgiyle çalışır.

Günlük hayatımız üzerindeki etkisi

Bu nöronların adı, ne oldukları konusunda çok şey söylüyor. Bir şeyin yapılışını gördüğümüzde etkinleştirildiklerini belirtiyor. Bu durum yaşandığında beyin, eylemi gerçekleştiren kişi ile aynı aktivasyon şablonunu yansıtır. Başka bir deyişle, beyin için sanki diğer kişinin yaptığı şeyi biz yapıyormuşuz gibidir. Tıpkı bir ayna görevi görürler.

Taklit etmesi güç küçük mimikleri teşhis etmede doğuştan getirdiğimiz, şaşırtıcı derecede güçlü bir becerimiz vardır. Diğer kişinin kendini nasıl hissettiğini anlamak ve onlara nasıl davranacağımızı bilmek için çok iyi bir yöntemdir bu. Etkileşim kurmamıza ve problemlerden kaçınmamıza olanak sağlayan çok uyumlu bir beceridir.

Bu fenomen, kısa bir süre önce keşfedildi ve bugün belli davranış ve hastalıklarla ilgisi üzerinde çalışmalar yapılıyor. Mesela, otizmli kişilerde bu nöronların düşük aktivite gösterdiği tespit edilmiştir. Yani bunları incelemek, otizmi daha iyi anlamak ve bu teşhisin yapıldığı kişilerin uyumluluğu ve belirtilerini iyileştiren bir tedavi bulmak adına bir umut ışığıdır.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.