Yaygın Anksiyete Bozukluğu ve Teorik Modelleri
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Öyle ya da böyle, anksiyete hepimiz için tanıdık bir konsept. Anksiyetenin herkesi farklı şekillerde etkilediğini ve anksiyeteye bağlı birkaç farklı bozukluk olduğunu biliyoruz. Bunlardan biri, yaygın anksiyete bozukluğudur. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM-5) anksiyeteyi birkaç farklı şekilde tanımlar ve bu tanımlara yaygın anksiyete bozukluğu da (YAB) dahildir.
Bu hastalık, anksiyete ve kontrol edilmesi zor olabilecek aşırı, sürekli kaygıların varlığı ile kendini gösterir. Bu kaygılar, çeşitli olaylar veya aktivitelerle ilgili olabilir ve üç veya daha fazla fizyolojik aşırı tepki gösterme semptomunun sonucudur. Ek olarak, YAB teşhisi almış olan hastalar çoğu günlerinde anksiyete veya kaygıyı en az 6 ay boyunca yaşamış olmak durumundadır.
Yaygın anksiyete bozukluğunun evrimi (YAB)
Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabının üçüncü versiyonu (DSM-III, APA, 1980) başlangıçta YAB’ı tek bir tanı olarak belirtmiştir. Ancak, profesyoneller bu tanıyı çoğunlukla diğer anksiyete bozukluklarının tanı kriterlerine tam uymayan kişiler için takip eden bir alternatif tanı olarak kullanmıştır (1).
Bu kitap YAB’ı kronik ve ikna edici bir endişelenme durumu olarak tanımlamıştır (2). Akabinde, bu kitabın dördüncü versiyonu (DSM-IV-TR), bu hastalığı farklı konularla ilgili en az 6 ay boyunca çoğu gün yaşanan haddinden fazla, kontrolden çıkmış endişeler olarak nitelendirmiştir. Aynı şekilde, bu haddinden fazla endişelenme durumu rahatsızlıklara ve/veya fonksiyonlarda bozulmaya sebep olur. Ayrıca, aşağıdaki durumlardan en az üçünü içerir:
- Huzursuzluk, heyecan veya tedirginlik hisleri
- Fiziksel bitkinlik.
- Odaklanmakta zorluk.
- Asabiyet.
- Kas gerginliği.
- Uyku bozuklukları.
YAB’ın tedavisinde psikiyatrik ilaçlar ve bilişsel davranışçı terapi (CBT) kullanılır (3, 4, 5). Farmakoterapi (ilaç tedavisi) anksiyete semptomlarını azaltmak konusunda etkili olabilir. Ancak, ilaçların; YAB’ın tanımlayıcı özelliklerinden biri olan endişelenme üzerinde kayda değer bir etkisi olduğu görülmemiştir (3).
Yaygın anksiyete bozukluğunun güncel teorik modelleri
Endişenin kaçınma modeli (AMW) ve YAB
Endişenin kaçınma modeli (6), Mowrer’in iki faktörlü korku teorisine dayanmaktadır (1974). Aynı şekilde, bu model bazı konseptlerini de Foa ve Kozak’ın duygusal işleme teorisinden alır (7, 8).
Endişenin kaçınma modeli, sözlü dil üzerinden gerçekleşen düşünce bazlı aktivitenin kuvvetli zihinsel imajları ve bunlara bağlı somatik ve duygusal aktivasyonu kısıtlamak üzere oluştuğunu belirtir. Spesifik olarak, bu kısıtlama, başarılı bir şekilde aynı fiziksel ve sosyal ortamı paylaşmak ve korkulan uyarıcıları yok etmek için teoride elzem olan korkunun duygusal işlenmesini olanaksızlaştırır.
Belirsizlik intoleransı modeli (IUM)
Bu modele göre, yaygın anksiyete bozukluğu teşhisi koyulmuş kişiler belirsiz veya iki anlamlı durumları ‘gergin ve sinirlendirici’ bulurlar. Sonuç olarak, bu tip durumlara cevaben kronik endişeler yaşarlar (10).
Bu kişiler, endişelenmenin korktukları olaylarla daha etkin bir şekilde başa çıkmalarına yardım edeceğine inanırlar (11, 12). Bu endişe ve bu endişeye eşlik eden anksiyete duygusu, probleme negatif bir noktadan yaklaşmalarına sebep olur. Aynı şekilde, bu durum bilişsel kaçınmaya sebep olur, bu da endişelerini pekiştirir.
Spesifik olarak, problemlere negatif yaklaşan kişiler:
- Problem çözme konusundaki yeteneklerine güvenmezler.
- Problemleri tehdit olarak algılarlar.
- Bir problemle karşı karşıya geldiklerinde kolayca hüsrana uğrarlar.
- Problem çözme konusundaki eforlarının sonuçları ile ilgili kötümserdirler.
Bu düşünceler sadece endişe ve anksiyetelerini şiddetlendirir (10).
YAB’ın metabilişsel modeli (MCM)
YAB’ın metabilişsel modeli, yaygın anksiyete bozukluğu teşhisi almış bireylerin iki tip endişe yaşadıklarını varsayar. Bu modelin yazarı olan Wells, Tip 1 endişeleri tanımlamıştır. Bu, bir kişinin dış durumlar veya fiziksel semptomlar gibi bilişsel olmayan olaylar hakkında endişelenmesidir (Wells, 2005).
Wells için, YAB teşhisi almış bireyler Tip 1 endişeleri konusunda endişelenmeye başlarlar. Endişelerinin kontrol edilemeyeceğinden veya doğası gereği tehlikeli olabileceğinden endişelenirler. Dolayısıyla, bu ‘endişelenmek hakkında endişelenmek’ durumu (yani meta-endişe) Wells’in Tip 2 endişe olarak adlandırdığı şeydir.
Wells, bu Tip 2 endişeleri, endişe etmekten kaçınmayı amaçlayan bir dizi etkisiz strateji ile ilişkilendirmiştir. Bu stratejiler özellikle davranışları, düşünceleri, ve/veya duyguları kontrol etme girişimlerini içerir (10).
Emosyon disregülasyon modeli (EDM)
Emosyon disregülasyon modeli (EDM), duygu teorisinden ve genel olarak duygusal durumların düzenlenmesi hakkındaki literatürden yararlanır. Bu modelin dört temel bileşeni vardır: (10)
- İlk bileşen, yaygın anksiyete bozukluğundan muzdarip olan bireylerin duygusal heyecan aşırılığı deneyimlediğini belirtir. Başka bir deyişle, bu bireylerin duyguları çoğu insanınkinden daha yoğundur. Bu, hem olumlu hem de olumsuz duygular için, ancak özellikle olumsuz olanları için geçerlidir.
- İkinci bileşen YAB deneyimleyen bireylerin duyguları iyi anlamadıklarını varsayar. Örneğin, bu durum duyguları betimlemek ve tanımlamak konusundaki eksiklikleri içerir. Ayrıca, duygular hakkında yararlı bilgilere ulaşmayı ve bu bilgileri uygulamayı da içerir.
- Üçüncü bileşen YAB’ı olan bireylerin bazı duygularla ilgili diğer insanlardan daha negatif tutumlara sahip olduklarını belirtir.
- Son olarak, dördüncü bileşen YAB’ı olan bu bireylerin duygusal düzen adaptasyonunun hiç olmadığını veya hiçe yakın olduğunu spesifik olarak belirtir. Aynı şekilde, kendilerinin başlangıçta düzenlemeyi hedefledikleri duygusal durumlardan daha kötü bir durumda son bulmasına sebep olan başa çıkma stratejileri vardır.
Yaygın anksiyete bozukluğunun kabullenme temelli modeli (ABM)
Roemer ve Orsillo’ya göre, ABM’nin dört bileşeni vardır:
- İçsel deneyimler.
- İçsel deneyimlerle sorunlu bir ilişki.
- Deneyimsel kaçınma.
- Davranışsal kısıtlama.
Dolayısıyla, bu modelin yaratıcıları YAB’ı olan bireylerin kendi içsel deneyimlerine negatif reaksiyonları olduğunu ve motivasyonlarının da bu deneyimlerden kaçınmak olduğunu söyler; bu kaçınma ise endişe sürecine sürekli tekrar girmek suretiyle hem davranışsal hem de bilişsel yollardan yapılır.
Sonuç olarak, bu beş teorik modelin paylaştığı önemli bir nitelik vardır. Özellikle, hepsi, bir başa çıkma stratejisi olarak içsel deneyimlerden kaçınmanın sonuçlarına odaklanır. Son yıllarda, bu bozukluğun teorileştirilmesi konusundaki araştırmalar hatırı sayılır seviyede ilerlemiştir. Ancak, bu beş modelin tahmini bileşenleri hakkında daha fazla temel araştırmaya ihtiyaç vardır.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
-
Barlow, D. H., Rapee, R. M., & Brown, T. A. (1992). Behavioral treatment of generalized anxiety disorder. Behavior Therapy, 23(4), 551-570.
-
Barlow, D. H., DiNardo, P. A., Vermilyea, B. B., Vermilyea, J., & Blanchard, E. B. (1986). Co-morbidity and depression among the anxiety disorders: Issues in diagnosis and classification. Journal of Nervous and Mental Disease.
-
Anderson, I. M., & Palm, M. E. (2006). Pharmacological treatments for worry: Focus on generalised anxiety disorder. Worry and its psychological disorders: Theory, assessment and treatment, 305-334.
-
Borkovec, T. D., & Ruscio, A. M. (2001). Psychotherapy for generalized anxiety disorder. The Journal of Clinical Psychiatry.
-
Fisher, P. L. (2006). The efficacy of psychological treatments for generalised anxiety disorder. Worry and its psychological disorders: Theory, assessment and treatment, 359-377.
-
Borkovec, T. D., Alcaine, O., & Behar, E. (2004). Avoidance theory of worry and generalized anxiety disorder. Generalized anxiety disorder: Advances in research and practice, 2004.
-
Foa, E. B., & Kozak, M. J. (1986). Emotional processing of fear: exposure to corrective information. Psychological bulletin, 99(1), 20.
-
Foa, E. B., Huppert, J. D., & Cahill, S. P. (2006). Emotional Processing Theory: An Update.
-
Borkovec, T. D., & Inz, J. (1990). The nature of worry in generalized anxiety disorder: A predominance of thought activity. Behaviour research and therapy, 28(2), 153-158.
-
Behar, E., DiMarco, I. D., Hekler, E. B., Mohlman, J., & Staples, A. M. (2011). Modelos teóricos actuales del trastorno de ansiedad generalizada (TAG): revisión conceptual e implicaciones en el tratamiento. RET, Revista de Toxicomanías, 63.
-
Borkovec, T. D., & Roemer, L. (1995). Perceived functions of worry among generalized anxiety disorder subjects: Distraction from more emotionally distressing topics. Journal of behavior therapy and experimental psychiatry, 26(1), 25-30.
-
Davey, G. C., Tallis, F., & Capuzzo, N. (1996). Beliefs about the consequences of worrying. Cognitive Therapy and Research, 20(5), 499-520.
-
Robichaud, M., & Dugas, M. J. (2006). A cognitive-behavioral treatment targeting intolerance of uncertainty. Worry and its psychological disorders: Theory, assessment and treatment, 289-304.
-
Roemer, L., & Orsillo, S. M. (2005). An acceptance-based behavior therapy for generalized anxiety disorder. In Acceptance and mindfulness-based approaches to anxiety (pp. 213-240). Springer, Boston, MA.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.