Kaygılarımıza Dürüstçe ve Açık Bir Mektup
Yazan ve doğrulayan psikolog Angela C. Tobias
Anlatı psikoterapisi veya öyküsel psikoterapi olarak tanımlanan terapi yöntemi, kaygılarımıza yazdığımız bu mektup gibi teknikleri kullanmakla ilgileniyor. Bu terapi yönteminin amacı, yaşadığınız sorunla mevcut ilişkinizi keşfetmenize yardımcı olmak. İnsanlar sürekli değişen canlılar ve sizin de sorununuzu yeniden tanımlamanızın zamanı gelmiş olabilir. Başka bir deyişle, sahip olduğunuz sorunları, kendinizi daha rahat ve kendinize karşı daha dürüst hissetmenizi sağlayacak bir yere taşıyabilirsiniz.
İnsanın kaygı ile ilişkisi her zaman karmaşık ve çoğu zaman dolambaçlı olmuştur. Ancak, kaygılarımızın, ihtiyaç duyduğumuz itici gücü sağladığı zamanlar da oluyor. Kaygılara yazılmış bu mektup, ne kadar acı verdiklerinin farkına varmak ve her şeyden önce hala cevaplanmamış olan şeyleri merak edip araştırmak üzerine bir gayret olarak görülebilir.
“Kaygı, aşkın en büyük katilidir. Bu duygu, herkese, batmakta olan bir insan sana sarıldığında hissettiğin gibi hissettirir. Onu kurtarmak istersin ama seni de boğacağını bilirsin.”
– Anais Nin
Kaygılarımıza mektup
Mektuplar genellikle “Sevgili arkadaşım” gibi bir şeyle başlar ama bu sefer yazdığımız şey, kaygılarımıza bir mektup. Bu nedenle, ona bir arkadaş olarak hitap etmek ve hatta gerçekten değerli olduğunu düşünmek biraz zor. Sonuçta, sevginin size zarar vermemesi gerektiğini defalarca duydunuz, değil mi? Yani, aslında, kaygının bıçağı oldukça keskin ve oldukça derinlere inebiliyor.
Bu nedenle, belki de “Değerli yoldaşım”ı kullanabiliriz. Bunun temel nedeni, kaygının farklı zamanlarda sizinle birlikte olması ve varlığı hakkında çok az şüphenin bulunması. Kaygılarımız, hayat deneyimlerinizin çoğunda kesinlikle kendilerini fark ettireceklerdir.
“Değerli yoldaşım, bu mektup şu anda nerede olduğunu yeniden keşfetmek için. Şu anda yine etrafımda olman ne kadar da acı verici. İnsanlar değişiyor ve herkesin bununla ilgili durup düşünebilmek için biraz boşluğa ihtiyacı var.”
Ani bir ilk buluşma
Kaygılarınıza yazdığınız bir mektupta, onunla ilk karşılaşmanıza atıfta bulunmamak oldukça zor olacaktır. Ortaya çıkış şeklinin ani oluşu, ilk seferinde hafızanızda ve zihninizde büyük bir çöküntü yaratır.
Birdenbire vücudunuzu acımasızca salladığı, başınız döndüğü ve boğulduğunuzu hissettiğiniz için bu tecrübe size biraz ani geldi. Bunu yaşarken, birdenbire size çok yakın gibi görünen bir ölümden kaçmak üzere kalbiniz çok hızlı atmaya başladı. Anksiyete, uykunuzu ve iştahınızı etkiledi ve tüm vücudunuza acı verdi. Kontrolü kaybettiğinizi söylemek, o sırada hissettikleriniz hakkında eksik ve zayıf bir tanımlama olacaktır.
Uzun bir süre sonra, sonunda birisi buna bir isim verdi. Sizin düşündüğünüz gibi, bu durum, ne kalbinizdi ne de ölümcül bir hastalıktı. Kaygı yaşıyordunuz ve bu kaygıya eşlik edecek şekilde yanıtlanmamış sorular ve acı başladı: “İyiysem neden şimdi?” “Kaygı tüm bunları nasıl yapabilir?” “Ondan kurtulmak için ne yapmam gerekiyor?”
Bilgi sahibi olmak, onu tanımamıza yol açıyor
Kaygılarınıza bu mektubu yazmadan önce, ondan nefret ediyordunuz ve hatta ondan kurtulmaya çalışıyordunuz. Belki de “Benden ne istiyorsun?” diye ona defalarca bağırdınız. Elbette ondan nefret etmek için birçok nedeniniz vardı: acı, bitkinlik ve yalnızlık. Sizi en çok sevdiğiniz insanlardan uzak tutan endişelerinizden nefret etmemek oldukça zor. Bu duygular, sizi, adını anmanıza bile izin vermeyen üstü kapalı bir sessizlik yemini etmeye bile zorlamıştır.
Bununla birlikte, nefret, çok uzun sürecek bir duygu da değil. Nefret duygusunun yoğunluğu insan için çok yorucu olabiliyor ve zaten, aslında, bu kadar çok öfkeden ve bu yoğunlukta duyguları taşımaktan dolayı da yeterince yorulmuş oluyorsunuz. Sonrasında da, bu duyguların sonsuza kadar sizinle kalacağını büyük bir güçlük durumu içerisinde kabullenirken buluyorsunuz kendinizi. Elinizden geldiğince sabırla bu durumu anlamaya karar verdiğiniz noktada da, kendinize daha önce cevaplanmamış soruları sormaya başlıyorsunuz.
Kaygının bu tür durumlarda doğrudan karşı tepki verme eğiliminde olduğunu zaten biliyor olabilirsiniz: “Her şeyin yolunda olduğundan emin misin?” “Neden şimdi?” Bu karşı tepki, sonunda bu kaygı hakkında bir şeyler öğrenmeye başladığınızı da ortaya çıkarıyor. Uzun süredir bastırılmakta olan iç sesinizi yükseltmek için bütün bu kaygılar hep oradaydı. O kadar sık kesilen bir ses ki, sonunda nasıl olursa olsun kendini duyurmak için çabalamak durumunda kaldı. Bununla birlikte, bugün bile, kırgın ve yorgun bir şekilde merak ediyorsunuz: “Bu sesin kendini duyurmak için uğraşması gerçekten gerekli miydi?”
Dinle dostum
Tamam, içinde bulunduğunuz o zorlu yolculuk boyunca sadık bir arkadaş gibi hiç yanınızdan ayrılmamış olmasına rağmen, kaygıyı hala bir arkadaş olarak nitelendiremiyorsunuz değil mi? Bununla birlikte, bu sevgili arkadaş, oldukça çok yönlü ve iyi bir dinleyici – hem içinizde kendi kendinize yaptığınız konuşmaları, hem de dışarı ile yaptığınız konuşmaları dinleyebilir.
Evet, iyi bir dinleyici, bizler için gerçek bir dost niteliği taşır. Size normalde farkında olmadığınız iyi yönlerinizi söyleyenlerden biridir bu dostunuz ve bu nedenle, hata yaptığınızda ve daha dikkatli olmanız gereken zamanlarda, bu dostun görüşlerine değer veremeyecek kadar meşgul olursunuz genellikle. Aslında endişeleriniz, bu anlamda sizinle çatışan bir tarafıyla ortaya çıkıyor olsa da, sizin arkadaşınız. Bununla birlikte, onların arkadaşlığından hoşlanmasanız bile, bu arkadaşlığa saygı duymayı öğrenmelisiniz.
Şu anda nasıl düşündüğünüzü paylaşarak endişelerinize yazdığınız bu mektuba son verin. Sonuçta, bu mektubu yazmanızın asıl nedeni de bu zaten. Şimdi, doğrudan onlarla konuşun ve aşağıdaki satırlara benzer bir şeyler söyleyin:
“Kaygı, dostum, bazen bana eşlik etme şeklinden gerçekten hoşlanmıyorum. Bununla birlikte, neden burada olduğunu ve kendine özel yollarla bana yardımcı olmaya çalıştığını da anlıyorum. En sonunda sana sesimi duyurmayı başardığım anda yanımdan gidebileceğinin de farkındayım. Buna rağmen, geri gelirsen, hemen çok sinirlenmeden veya seni hayatımdan çıkarmaya çalışmadan, sebeb-i ziyaretini anlamaya çalışacağım. Bu, tabii ki, oldukça zor olacak, bu yüzden de hiç bir şey için söz veremiyorum.”
Kaygılarımıza yazdığımız mektup
Bunu yapmak, onunla bir iç diyaloğa girmek ve kendini tanımak anlamında yeni yollar açmak anlamına geliyor. Anksiyete gibi belirtiler genellikle bir buzdağının görünen kısmı olacaktır. Bilinçaltınızın karanlığının derinliklerinde bir belirti daha yani. Bu nedenle, geçirebileceğiniz herhangi bir psikoterapötik iyileşme sürecinin bir parçası da, altta yatan bir psikolojik çatışmayı ortaya çıkarmak olmalı.
Başlangıçta da bahsettiğimiz gibi, anlatı psikoterapisi kaygılarımıza yazılmış olan bu mektup gibi teknikleri kullanmakla ilgileniyor. Öznel duyguları kelimelere dönüştürme sürecini kolaylaştırmak için, bu tür uygulamalar harika çözüm yöntemleri. Bu nedenle, şu anda bile, kendi endişeleriniz için bir mektup yazmanızı şiddetle tavsiye ederiz. Başka bir deyişle, onunla mevcut ilişkinizi tanımlamaya çalışmalısınız. Peki siz kendi mektubunuza nasıl başlayacaksınız?
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.