İnsan Hakları ve Temel Haklar
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas
Temel haklar konseptinin kökeni 18. yüzyıl sonunda Fransa’da ortaya konmuş olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisine dayanmaktadır. Ancak insan hakları kavramı ise çok daha önceki dönemlerde, Roma İmparatorluğu tarafından uygulanan doğal haklara kadar uzanmakta ve eşyanın doğasından türemiş olan fikirlerin sonucu ortaya çıkan bir anlayış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yasalar, devletler tarafından insanların yaşam şekilleri ve davranışlarını düzenlemek üzere oluşturulan normları ve bunların ihlali durumunda yürürlüğe konacak olan yaptırımları düzenler.
Yani yasalar, sosyal birliktelik için temel oluşturan düzenleyiciler niteliğindedir. Toplumun tüm bireylerine güvenlik, eşitlik, açıklık, özgürlük ve adalet sağlamak üzer uygulanırlar. Yasaların temel amacının toplumda ahengi, düzeni ve sosyal dengeyi sağlamak olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazımızda, insan hakları ve temel haklarla ilgili yasalara ve bunlara ilişkin konseptlere kısaca değinecek, ayrıca bu yasaların özellikleri, farklılıkları ve sosyal etkilerini inceleyeceğiz.
İnsan Hakları
Yasa tanımına en temel anlamda değindikten sonra insan hakları kavramı ve bu kavramın devletlerin bireylerle olan ilişkilerinde bir tür kısıtlayıcı faktör olarak ön plana çıkması konusunu inceleyebiliriz. Bu haklar, kişilere birer insan olarak kendi özel durumları ve isteklerine göre hareket etmek için bir özgürlük alanı tanımaktadırlar.
İnsan hakları, şerefli, özgür, adil bir biçimde ve huzur dolu bir ortamda yaşamak için gereklidir.
Bu haklar, her bir insanın sırf var olduğu gerçeğinden kaynaklanan en temel haklar niteliği taşımaktadırlar. Hiçbir biçimde cinsiyet, dil, politik farklılık, yaş ya da sosyal, kültürel veya ekonomik statü gözetmezler.
İnsan hakları;
- Evrensel,
- Dokunulmaz,
- Devredilemez,
- Değiştirilemez,
- Birbirine bağlı haklardır.
Uluslararası insan hakları kanunu, tüm ülkelerin insan haklarını ve bireyin temel özgürlüklerini koruma ve kollama konusunda kararlı bir biçimde hareket etmelerini gerektirmektedir.
Bu yasanın temelleri BM Antlaşması (1945) ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde (1948) bulunmaktadır.
Temel Haklar
Temel bir hakkın varlığından söz etmek için daha öncesinde bir insan hakkının bulunması gerekmektedir. Temel bir hakkı, bir devletin sınırları içinde bulunan bireylere sunduğu bir tür garanti olarak görebiliriz. Bu haklar, Magna Carta ya da her devletin anayasasında yer alan ilkeler doğrultusunda hayata geçirilir. Sahip oldukları önem nedeniyle temel haklar adını almışlardır.
Bu haklar, anayasalar ve diğer kanunlar aracılığıyla belirlenmiş olan haklardan farklıdır. Çünkü devredilemez ya da feragat edilemez niteliktedirler. Yani bir insan dünyaya geldiği anda bu hakları elde etmiş olur. Aynı zamanda temel haklar herhangi bir işlem ya da değişimin konusu da olamazlar.
Yukarıda verdiğimiz detaylara ek olarak, temel hakların savunulması konusunun hukuki anlamda genellikle daha ciddi ve hızlı bir biçimde reaksiyon gösterilen bir konu olduğunun altını çizmemiz gerekir. Bu durum, temel hakların halkın ana dayanak noktalarından biri olduğunu kabul eden demokratik toplumlar için geçerlidir.
Bu bağlamda, her ülkenin kendi uygulama biçimlerine bağlı olarak temel hakları belirlediğini söyleyebiliriz. Ancak maalesef bazı ülkelerde bu haklara gereken saygının gösterilmediğinin de altını çizmemiz gerekmektedir.
Temel Haklar İle İnsan Haklar Arasındaki Farklar
Aralarındaki en temel fark, geçerli oldukları ve uygulandıkları coğrafyadır. İnsan hakları evrenseldir ve bunun herhangi sınırı bulunmamaktadır. Buna karşın bir temel hak, özel bir hukuk sistemi içinde belirlenmiş ve o hukuk sistemi içinde sınırları çizilmiş olan bir haktır. Bu nedenle, temel haklar kavramı uygulayan ülkelerin üzerinde hakim oldukları bir kavramdır.
Bir temel hak, her şeyden önce anayasa tarafından yaratılmıştır. Bu nedenle de, ilgili temel bir hakkın biçimi ve özellikleri için daha önceden belirlenmiş bir yasa olması gerekmektedir.
İnsan hakları ise temel haklara göre çok daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle, insan hakları ile temel haklar arasındaki farkın önemli olduğunu bilmek gerekir. Yani insan haklarının tamamı temel haklar olarak kabul edilmez.
Yukarıdaki genel bilgilerden, insan hakları ile temel haklar arasındaki ayrımın her ülkenin kendi işleyiş biçimi ve özellikle de anayasal doktrin üzerinden yapılabileceği görülmektedir. Temel haklar konsepti, devlet düzeni tarafından belirlenen ve devletin hakim olduğu bir kavramdır. Bu iki kavram arasındaki farklılıklar ülkelerin egemenlik biçimleri ve yönetim şekilleri üzerinde de bir takım etkilere neden olmaktadır.
Bu konuda avukat Gonzalo Aguilar Cavallo şu görüştedir: “Temel haklar ve insan hakları arasındaki bu farklılıklar ve dolayısıyla ortaya çıkan sonuçlar, bir ülkenin çoğulcu hukuk sistemi ile bağdaşmamaktadır. Diğer sonuçlarının yanında, temel haklar ile insan hakları arasındaki çeşitli farklılıklar bulunması, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların da etkin bir biçimde sağlanmasını önleyen bir faktördür.”
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Amnistía Internacional, https://www.es.amnesty.org/en-que-estamos/temas/derechos-humanos/
- Revistas jurídicas, https://revistas.juridicas.unam.mx/index.php/hechos-y-derechos/article/view/12556/14135
- Naciones Unidas, https://www.un.org/es/sections/issues-depth/human-rights/index.html
- Comisión Nacional de los Derechos Humanos, http://stj.col.gob.mx/dh/descargables/pdf_seccion/concepto_3_2_2.pdf
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.