Logo image
Logo image

İlişkisel Çerçeve Kuramı ve İnsan Davranışları

5 dakika
İlişkisel çerçeve kuramına (relational frame theory - RFT) göre dilin bazı özellikleri acı yaratabilir ve bu acıyı güçlendirebilir. Bu durumlardan biri düşüncelerimizin, duygularımızın, ve hislerimizin bize söylediği şeylere gerçekten inandığımızda ve bize dikte ettikleri şeyler doğrultusunda hareket ettiğimizde gerçekleşir.
İlişkisel Çerçeve Kuramı ve İnsan Davranışları
Cristina Roda Rivera

Yazan ve doğrulayan psikolog Cristina Roda Rivera

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

İlişkisel çerçeve kuramı kabul ve kararlılık terapisinin (ACT) içerisinde deneysel bir temel teşkil eden, dil ve biliş ile ilgili bir kuramdır. İlişkisel çerçeve kuramının perspektifinden bakıldığında davranışlar ve dil kendi içlerinde ilişkilidir.

Bu çerçeve dil üzerinde yapılan bazı bilişsel araştırmalardan elde edilmiş olan bulguların bazıları için fonksiyonel bir açıklama sunmaktadır. Ayrıca, fenomenleri monistik bir şekilde inceleyebilmemiz için bir temel de sağlar. Bu, “zihinsel süreçler” adı verilen şeyleri operasyonel ve deneysel açılardan çalışabilmek için yola çıkmış olan bir kuramdır.

İlişkisel Çerçeve Kuramı: Kavramları ve Özellikleri

İlişkisel çerçevenin ne olduğunu anlayabilmek için insanların öğrenmelerinin tek yolunun direkt deneyimler olmadığını bilmeniz gerekir. İnsanlar ayrıca uyaranları fiziksel özelliklerinden bağımsız bir şekilde ilişkilendirerek, direkt olmayan bir şekilde de öğrenirler. Uyaranlara eklenen bu dilsel değer, insanların ilişkileri ve işlevleri yönetebilme yeteneklerini oluşturan şeydir.

Some figure

İlişkisel Çerçevenin Özellikleri

Biliş ve dili hem ilişkilendirmek hem de değiştirmek için üç özellik bulunur:

  • Karşılıklı bağ kurma: İki uyaran arasındaki ilişki birine diğerinin şartları altında cevap vermeyi, ya da bunun tam tersini içerir. Eğer belirli bir bağlamda A direkt olarak B ile ilişkili ise o halde A ve B arasında bir çıkarsama ilişkisi vardır.
  • Çoklu bağ kurma: İlişkisel çerçevelerin belirleyici özelliklerinden biri olayları karşılıklı bir biçimde birleştirme yeteneği ile ilgilidir. Eğer A özellikleri bakımından B ile ilişkili ise, ve A C ile ilişkili ise, o halde B ve C de ilişkili olacaktır.
  • Fonksiyon dönüşümü: Eğer bir uyaran bir fonksiyona sahipse ve başka bir uyaran bu uyaran ile bu bağlamda bir ilişki kurarsa bu durumda bu iki uyaranın fonksiyonu bu ilişki tarafından dönüştürülür. Örneğin, eğer biri size normalde kullandığınız bir üründen daha iyi ve daha ucuz bir ürün olduğunu söylerse bu ikinci ürünü alma ihtimaliniz yükselir. Ürünün fonksiyonu kurulmuş olan ilişki vasıtasıyla dönüştürülmüştür.

İlişkisel Çerçeve Kuramı: Bağlamsal İpucu Türleri

Karşılıklı bağlantılar, çoklu bağlantı kombinasyonları ve fonksiyon dönüşümleri daha geniş bir ilişkisel yanıt modelinin bileşenleridir. İlişkisel çerçeve kuramı bunları ilişkisel çerçeveler olarak adlandırır. Uzmanlar bu kavramı uyaranların birbirleri ile ilişkileri üzerinden türetilmiş ilişkiler kurmayı öğrenişimizi açıklamak için kullanır.

İlişkisel çerçeveler davranışları yöneten sözlü kurallar yaratmak için birleştirilebilir. Bu süreç insanların bağlam ile ilişkili biçimde sonuçları organize etmesini, tahmin etmesini ve kontrol etmesini sağlar. Bu şekilde, gelecekteki durumları tecrübe etmeksizin tahmin edebilirsiniz.

İlişkisel Çerçeve Teorisinde Bağlamsal Anahtarlar

Her öğrenme bağlamı ilişkisel çerçevelerin gelişimini yöneten anahtarların değerini elde etme potansiyeli bulunan farklı ve çoklu uyaran sunar. RFT bağlamsal anahtarları iki alt türe ayırır:

  • Belirtilen türdeki ilişkiyi yönetenler (Crel): En dikkate değer türleri koordinasyon, muhalefet, ayrım, karşılaştırma, mekansal, zamansal, nedensel, hiyerarşik ve deiktiktir.
  • Her uyaran ya da olay çok sayıda psikolojik işleve sahip olabilir. Bu sebepten dolayı ikinci bir bağlamsal anahtar türü (Cfunc) hangi uyaranların işlevlerinin dönüştürüleceğini özellikle belirleyecektir (Torneke, 2010).

İnsanların Acı Çekmesinin Bir Açıklaması

Bu teorik çerçevede dilin bazı özelliklerinin psikolojik acı çekme durumunu son derece yaygın hale getirdiği söylenebilir. Bunlardan bir tanesi düşünce, duygu ve hislerimizin bize söylediği şeylere gerçek anlamda inanabilme ve onların bize dikte ediyor oldukları şeylere göre hareket etme yeteneği olacaktır.

Bu şekilde, eğer kişi kendisi ile ilgili “işe yaramaz” ve “hiçbir şeye değmez” biri olarak görürse bu büyük ihtimalle tutumunu büyük bir ölçüde kısıtlı hale getirecektir. Ne kadar fazla insanın yetenekleri dahilindeki hedeflerden onlara asla ulaşamayacaklarını düşündükleri için vazgeçtiklerini gözlemleyebiliriz.

İlişkisel Çerçeve Kuramı: Sözlü Kural Türleri

İlişkisel çerçeve kuramı bunun derinlerine inmiştir. Temel sözel düzenleme yollarını açıklamak üzere yola çıkmıştır (Luciano ve Wilson, 2002):

Uyum Kuralları

Bu tür kurallarda sonuçlara kurallara uyarak ulaşılır. Kuralı oluşturmuş olan kişi sonuçları uygular. Bu davranış büyük ölçüde kültürel bağlamın neyi uygun olarak belirlediğine bağlı olan bir davranıştır. Örneğin, bir anne “Yemeğini yemezsen seni cezalandırırım,” diyebilir.

Takip Kuralları

Bu, söz konusu olan bağlamda kişiyi spesifik bir güçlendirici uyaranı elde etmek üzere yönlendirmek üzere bir sözel düzenleme davranışıdır. Bunlar direkt olarak davranışın ürettiği sonuçlar ile ilişkilendirilir. Örneğin, “Eğer yemeğini yersen aç hissetmezsin ve bu seni daha iyi hissettirir”. Bu durumda, sonuçlar yiyeceğin özelliklerine bağlı olur. Bundan dolayı, kuralı ifade eden kişiden bağımsızdırlar.

Büyütme Kuralları

Bu, sözel bir uyaran, obje ya da olayın pekiştirici ya da itici bir değer sahibi olup olmadığına karar veren bir fonksiyon dönüşümüdür. Ancak, belirtmemiz önemlidir ki bu kurallar her zaman uyum ve takip kuralları ile beraber çalışır.

Büyütme, bir sonuç işlevi gören bir uyaranın pekiştirici özelliklerini değişikliğe uğratan bir sözel kuraldır. Ya da başka bir deyişle, bu tip bir uyaranın davranışımızı etkileme ihtimalini azaltır ya da arttırır.

Örneğin, eğer arkadaşlarınız ile bir dondurmacının önünden geçerseniz arkadaşlarınızdan biri şunu söyleyebilir: “Ah, şu anda dondurma ne kadar güzel olurdu!” Bu ifadeyi duyduğunuzda, bir dereceye kadar, dondurmanın tadını hissedebilirsiniz. Bunun bir sonucu olarak dondurma satın alma ihtimalinizde artış gerçekleşir.

Sözel Kurallar Tarafından Belirlenen Davranış Kalıpları

Sözlü düzenlemeler sosyal bağlama bağlı olan bir şekilde davranışlarımızı yönetebilmemize olanak tanır. Ancak bunlar farklı olumsuz etkilere de sahip olabilir:

  • Uyum kurallarına katı bir biçimde uyum sağlamak bireyin sosyal bağlamda davranışlarının sonuçlarına duyarsız olduğu anlamına gelir. Bunun bir örneği: “İyi bir anne olmak için çok fazla acı çekmelisin,” olabilir. Bu ifadenin katılığı annenin kendisinin temel haklarını savunabilme olanağını kısıtlar.
  • Takip kuralları kısa vadeli faydalar elde etmek üzerine odaklanan davranışları belirler. Ancak, bu genellikle doğru davranışların gelişmesini engeller, bunun bir sonucu olarak da kişisel gelişimde gerileme görülür. Bunun bir örneği bir kişinin bir açıdan sakinleşebilmek için uyuşturucu kullanmaları gerektiğini düşünmesi ancak bunu yapmanın uzun vadedeki sonuçları üzerine düşünmemesidir.
  • Büyütme kuralları kuralların katı ya da ters etki yapan bir şekilde kontrol altında tutulması ile koordinasyon içerisinde hareket eder. Bu kurallar kişisel koşullar içerisinde duygu içermeyen işlevler belirtebilirler, örneğin, “Endişelenmek yaşamayı imkansız hale getirir,” ya da “Mutlu iseniz sağlıklısınızdır,” gibi sürekli ve ulaşılamaz duygusal koşulları yükseltici işlevlere sahip olabilirler.
Some figure

İlişkisel Çerçeve Kuramının Katkı ve Avantajları

İlişkisel çerçeve kuramı birçok avantaj sunan bir analitik sistemin gelişmesine olanak sağlamıştır:

  • Dil ve biliş olgularını açıklamak için nispeten az miktarda temel ilkeye ve kavrama dayanan cimri bir yaklaşımdır.
  • İnsan dilini onu oluşturan ve tanımının dikkatli bir şekilde belirtildiği süreçlere uygun bir biçimde inceleyebilmemizi sağlar.
  • Geniş bir kapsamı vardır ve birçok çeşide sahip olan karmaşık insan davranışlarına mantıklı açıklamalar ve yeni ampirik yaklaşımlar sunar.

İlkeler özellikle de laboratuvar koşullarında direkt bir şekilde gözlemlenmek üzere erişilebilir durumdadır. Uzmanlar bunları çeşitli ampirik testlere tabi tutmuştur ve ilkeler bunların hepsini geçmiştir. Klinik uygulamaların da etkili olduğu kanıtlanmıştır ve birçok potansiyel uygulaması hala gelişim aşamasındadır.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Barnes-Holmes, D., Hayes, S. C. y Dymond, S. (2001). Self and self-directed rules. En S.C. Hayes, D. Barnes-Holmes y B. Roche (Eds.), Relational Frame Theory: A Post-Skinnerian account of human language and cognition (pp.119-139). Nueva York: Plenum Press.
  • Barnes-Holmes, D., Hayes, S. C. y Roche, B. (2001). The (not so) strange death of stimulus equivalence. European Journal of Behaviour Analysis, 1, 35-98.
  • Beck, A., Rush, A.J., Shaw, B.F. y Emery, G. (1979). Cognitive therapy of depression. Nueva York: Guilford Press.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.