Erin Brockovich - İhtiyaç Duyulan Anti-kahraman
Yazan ve doğrulayan psikolog Cristina Roda Rivera
Erin Brockovich, Amerika’daki bir sınıflar arası sorunu ilgilendiren davada ödenen en büyük tazminatın kazanılmasına yardım eden bir kadının gerçek hikayesine dayanan ve gerçek bir hukuk mücadelesini anlatan bir film.
Filmin yönetmeni Steven Soderbergh ve filmin çekimleri sırasında, Julia Roberts, o zamanlar bir kadın film yıldızına ödenen en yüksek ücreti aldı. Film, 73. Akademi Ödülleri’nde, beş dalda Oscar’a aday gösterildi.
Erin’in hikayesi, üç çocuklu bekar bir anneyi anlatıyor. Erin, filmde, şahsi bir yaralanma davasını kaybettikten sonra, avukatı Ed Masry’ye (Albert Finney) bir iş bulmasına yardım edip edemeyeceğini sorar. Bir katip olarak, Pacific Gas and Electric isimli bir firmaya karşı açılmış olan ve az bilinen bir dava hakkında bazı bilgiler bulur. Böylece, gerçeklerin olması gerektiği gibi bir araya getirilmediğine ikna olur ve davanın ayrıntılarını araştırmaya başlar.
Sonunda Erin, çok tehlikeli bir uygulamanın sistematik bir şekilde örtbas edildiğini keşfeder: tüm bir toplumun sağlığını tehdit eden bir şekilde, şehrin su kaynağının endüstriyel atıklarla zehirlenmesi durumuyla karşı karşıyadır. Film, Erin’in böyle bir yardıma ihtiyaç duyduklarını bile bilmeyen insanlar için adalet arayışı mücadelesini gözler önüne koyuyor.
“Kendi kendimizin süper kahramanları olmalıyız.”
– Erin Brockovich
Erin Brockovich, beklenmeyen anti kahraman
İki kez boşanmış olan ve üç çocuğunu tek başına büyüten Erin Brockovich, iş bulmakta zorlanıyor. Diploması yok, resmi ortamlarla çok da uyumlu olmayan bir dil yapısıyla konuşuyor ve stilettoları da eteklerinden daha uzun.
Erin, büyük ve güçlü bir elektrik şirketinin sebep olduğu bir zehirlenme skandalının kahramanı olur. Ünlü aktris, filme ismini veren rolü üstleniyor ve karakterin içine toplanmasına ihtiyaç duyulacak tüm enerjiyi ve gücü enjekte ediyor. Julia Roberts performansı, bu prodüksiyonu büyük bir başarı öyküsüne dönüştürecek şekilde, gerçek bir yıldızın ışığı ile dolu.
Film, biraz huysuz bir eski güzellik kraliçesi olan Erin Brockovich’in inanması zor ama gerçeğe yakın hikayesini anlatıyor. Küçük bir hukuk firmasında düşük maaşlı bir çalışan olarak, kirli su ile ilgili bir konu üzerine büyük bir hukuk davası yaratmayı başarıyor. Pacific Gas & Electric tarafından ödenecek 333 milyon dolarlık tazminat, Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük tazminatı oluyor.
Bununla birlikte, Susannah Grant’in senaryosu, mahkemelerden ve yargıçların odalarından uzak kalıyor. Film, bir kadının ciddi bir hatayı düzeltmeye yardım edilmesi gerektiğine dair tutkulu bir inançla tetiklenen kendini keşfetme yolculuğuna odaklanıyor. Bunun nedeni davacıların da onun gibi insanlar olması. Refah seviyeleri ve sağlıkları kurumsal ilgisizlik ve küçümseme tarafından tehdit edilen çalışkan işçiler.
Hayatını değiştiren trafik kazası
Erin, başka bir sürücünün umursamazlığından dolayı trafik kazası geçirir ve bu kaza sonucu aldığı yaralar, onun bazı kaslarında sekeller bırakır. Bu nedenle, diğer sürücüye karşı açtığı davayı kaybettiğinde, avukatı Ed Masry’ye (Albert Finney), onu Los Angeles’taki hukuk firmasında çalışması için işe almasına yönelik neredeyse şantaj yapar. Diğer meslektaşları giyinme tarzından ve dilinden rahatsız oldukları için onu pek sevmeseler de, her şeye rağmen, Erin işinde iyi olur.
Bu aşamada, bir dosya düzenlerken kafasını karıştıran bazı tıbbi kayıtlarla karşılaşır. Aslında, Kaliforniya’daki Mojave Çölü’nde bir su kaynağı zehirlenmesini ve PG&E tarafından örtbas edildiğini ortaya çıkarır. Brockovich, Pacific Gas and Electric’in Hinkley’deki ev sahiplerine sunduğu tekliflerle ilgili bazı garip şeyleri fark etmeye başlar.
Bu nedenle de, bölgedeki yeraltı suyunun altı değerlikli krom içeriği ile kontamine olup olmadığını görmek üzere, belediye su arşivlerini araştırmaya ve ziyaret etmeye devam eder. Bunu yaparkenki mantığı ise şudur: bu durum muhtemelen Hinkley sakinlerinin muzdarip olduğu korkunç hastalıklarla ilgili.
Erin Brockovich, bir ailenin reisi ve her şeye hazır bir kadın
Çocuklarını George (Aaron Eckhart) adında bir motosikletçi olan erkek arkadaşının bakımına bırakan Erin, iddiasız arabasıyla potansiyel kurbanları ziyaret etmek üzere yüzlerce mil yol kat eder. Böylece, bu durumdan etkilenen birçok insanla duygusal olarak bağlantı kurar. Çoğu alçakgönüllü, savunmasız ve aileleriyle ilgilenen insanlardır. Başından beri Erin’e karşı nazik davranırlar ve Erin’in kişisel hikayesine de güvenirler.
Erin ve patronu Finney arasındaki ilişki, hikayenin merkezinde yer alıyor. Üstelik, iki farklı nesilden bu iki karakter arasındaki aşk-nefret ilişkisi filme komik bir hava da katıyor.
Öyle bile olsa, aralarındaki ilişkinin derinliği film boyunca belirgindir. Finney, Erin’in üzerindeki büyük aile yükünün farkında olduğu için olumsuz gibi görünen tavırlarını kabul ediyor. Hatta, onun özgünlüğünü ve risk almaya uygun doğasını fark ediyor. Aslında, Erin, O’nun da tam olmak istediği kişi, ama kendi kendisine bunun olmasına izin vermiyor.
Büyüleyici ama ölçülü bir film
Son olarak film, düşük gelirli bir anne hakkında agresif ve doğrusal gerçekliğe dayalı bir drama diyebiliriz. Soderbergh, birçok yönden ses getiren bir film yapmış oldu: seyirciler, eleştirmenler ve film festivalleri. Hatta En İyi Yönetmen dalında Oscar Ödülü için kendi kendine rakip olmuştu. Erin Brockovich için ödülü kaybetse de, Trafik filmiyle kazandı.
Filmde, yönetmen, büyük şirketlerin kötü doğası üzerinde durulması, kadın bağımsızlığı, öz farkındalık ve öğrenme için bireysel ve kolektif kapasite gibi yönetmen olarak önceki çalışmalarında tekrarlanan bazı motifleri gösteriyor. Ancak, Soderbergh’in, bu filmde deneysel eğilimini biraz azalttığı ve tüm performansların natüralizmi ve parlaklığına yönelik “daha az olan daha çoktur” yaklaşımı uyguladığı açık.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.