Başkalarını Mutlu Etmek Mi? Kendinizle İlgilenme Vakti Geldi!
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas
Başkalarını mutlu etmek kendiniz olmaktan daha mı önemli hale geldi? Daha fazla insanın sizi sevmesi için olmadığınız biri gibi mi davranıyorsunuz? Benliğinizden ödün verdiğinizde, kim olduğunuzu unutacağınız noktaya gelirsiniz. Neyi sevdiğinizi ya da istediğinizi bilmezsiniz artık. Hayatınızın anahtarını başka insanlara vermişsinizdir.
Benliğinizden ödün verdiğinizde ve diğer insanların istediği kişi olduğunuzda onay ve sahte bir minnettarlık hissi almak için yüksek bir bedel ödüyorsunuz demektir. Çünkü işin doğrusu, sevdikleri kişi siz değilsinizdir, sahte bir sizdir o. Onlara sadece bir serap gösteriyorsunuzdur.
Hayatın, diğerleri tarafından kabul edilmek için en çok kimin kendinden taviz vereceğini görmekten ibaret olmadığını fark etmediniz henüz. Kendinizi keşfetmek ve sahip olduğunuzun en iyisini vermekten ibarettir. Başkalarının olmasını istediği kişi olursanız eğer, onların manipülasyonlarına ve olmadığınız birisi gibi olmaya çalışmanın yaratacağı rahatsızlığa açık olursunuz.
“Ne yaparsanız yapın herkesi memnun edemezsiniz. Bana inanın: mutlu olmak için hiç kimsenin onayına ihtiyacınız yok.”
– Walter Riso
Kendinizden taviz verdiğinizde acı çekmeye başlarsınız
Kişiliğinizden ödün verdiğiniz andan itibaren acı çekmek hayatınızın sabit bir eşlikçisi olur. Gözleriniz etrafınızdaki insanlara sabitlenir ve endişe ile suçluluk duygusuyla dolarsınız. Özellikle olası bir eleştiri ve kınama karşısında sürekli bir alarm durumunda olursunuz.
Kişiliğinizden ödün verdiğinizde -ne olursa olsun- herkesi memnun etmeye, herkesin sizi sevmesini ve kabul etmesini sağlamaya çalışırsınız.
Bu durum, sizi mutlu etmek yerine geceler boyunca ağlamanıza neden olabilir. Anksiyete ve stres kalıcı bir şekilde yerleşir. “Yapmalısın …”, “Olmalısın…” fikirleri aklınıza sabitlenir. Bu taleplerin nereden geldiğini ve neden bu kadar tedirgin hissettiğinizi bilemezsiniz.
Sizin fikrinizin önemi yokmuş gibi olur, hatta sizin fikriniz artık yoktur! Tek önemi olan şey diğerlerinin fikirleridir. Dahası, onlara karşı davranışlarınızı hiçbir zaman sorgulamazsınız. Her şeyi verirsiniz! Peki … kendinizle ilgili neden iyi hissetmediğinizi merak ettiniz mi hiç? Sizden istenilen şeyleri yapmış olmanıza rağmen neden yersiz hissedersiniz?
Ötekileri memnun etme – dengeyi kurmak
Genç bir yaştan itibaren komşularınızı mutlu etmeniz gerektiği öğretildi. İnsanlara ihtiyaç duyduklarında yardım ediyorsunuz, destek veriyor, cesaretlendiriyorsunuz ve eksik yönlerini anlayışla karşılıyorsunuz.
Diğer insanlara karşı çok esnek davranıyorsunuz ve bazen büyük hataları affediyorsunuz. Fakat kendinize bu şekilde davranmadığınız görülüyor. Kendinizi cezalandırıyorsunuz, kendinize karşı çok talepkarsınız, mükemmel olmak istiyorsunuz, işleri doğru yapmadığınızı düşünüyorsunuz ve bu yüzden diğerlerinin sizi kabul etmeyeceği veya sevmeyeceğini düşünüyorsunuz.
“Hayır” derseniz diğerlerinin sizi reddedip sizden nefret edeceğini düşünüyorsunuz ve bunun sonucunda arkadaşlıklarınızı kaybedeceğinizi düşünüyorsunuz. Peki ya, arkadaşlarınızdan biri size “hayır” derse ne olur? Anlayışla karşılarsınız değil mi? Peki neden kendinize olduğunuz gibi olma, ne düşündüğünüzü ve ne istediğinizi söyleme iznini neden vermiyorsunuz? Neden bir kereliğine herkesi memnun etmeye çalışmak yerine dürüst olmanıza müsaade etmiyorsunuz?
Nasıl olmamız gerektiğine dair sıklıkla bulanık bir anlayışa sahibizdir. Bu nedenle de, gerçekte hayatlarımızdaki ana oyuncular biz olmamıza rağmen kendi ihtiyaçlarımızı bir kenara atarız. Odağımızı kaybederiz, yanlış yola saparız ve bu bize pahalıya mal olur.
Kendimizle ilgilenmiyoruz, diğerlerini memnun etmeye çalışıyoruz, kendimizi kandırıyoruz, rol yapıyoruz, yalan söylüyoruz. Hepsi de birkaç gülümseme ve iltifat uğruna. Ne yapıyoruz biz Allah aşkına?
“Sürekli seni bambaşka biri yapmaya çalışan bir dünyada, kendin olabilmek en büyük başarıdır.”
– Ralph Waldo Emerson
Özsaygınızı güçlendirme vakti
Başkalarını mutlu etmek pahasına kendinizden ödün verdiğinizde özsaygınızın muhtemelen lime lime olacaktır. İşe yaramasa bile mutlu olmak için başkalarına bağlısınızdır.
Uğruna aşırı çaba sarf ettiğiniz arkadaşınız sizinle konuşmayı keserse ne olur? Partneriniz sizi terk ederse ne olur? Peki ya patronunuz sizi yarın kovsa? Bu durumların herhangi birinde her şeyle yalnız başınıza yüzleşmeniz gerekecektir. Diğerlerinin sunduğu bir avuç gülümseme uğruna feda ettiğiniz, o eski kişiliğinizi bulmanız gerekecektir. Reddettiğiniz kişiliğinizi.
İşleri düzene sokmak dışında bir çareniz olmayan anlar vardır hayatta. Kendinize az özen göstermeniz yüzünden bozulan işleri… Bu özsaygınızı güçlendirmenin tek yoludur.
Kendinizle ilgilenmeniz, umutsuzluk ve mutsuzluk anlarında kendinize yardım etmeniz bencilce değildir. Yalnız olmak istemek ve kimseyi görmek istememek kabul edilebilir bir şeydir. Kendinizi şımartmanız, kendinizi dinlemeniz ve kendiniz olmanız gerekir.
Başkalarının söyleyeceği şeylerden korkuyoruz ama ne o en önemlilerden biri olan kendimizi kaybetmekten ne de kendi adımıza mutlu olmayı unutmaktan korkuyoruz.
Başkalarını mutlu etmek için harcadığınız vakit hiç de faydalı değildir. Sizi hassaslaştırır ve zehirli insanlar bunu sizi kendi isteklerine göre yönetmek için kullanabilir. Her zaman başkalarını gözetmeyi unutun ve zamanınızı kendinizle ilgilenmeye adayın.
“Sınırları koymaya cesaret etmek, başkalarını hayal kırıklığına uğratacağımız zamanlarda bile, kendimizi sevme cesaretine sahip olmakla ilgilidir.”
– Brene de Brown
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.