Yalancı Gebelik ya da Psödosiyezi

Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González

Tarafından yazılmıştır Marián Carrero Puerto

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Yalancı gebelik, aynı zamanda psödosiyezi olarak da bilinir. Bu terim ilk kez 1823’te, John Mason Good tarafından kullanılmıştır ve uzmanlar tarafından tıp literatüründeki en rahatsız edici psikosomatik durum olduğu düşünülmektedir.

Psödosiyezi, psikolojik etiyolojisi şüpheye yer bırakmayan tek psikosomatik durumdur. Öte yandan, erkekler de bu durumu yaşayabilir. Yalancı gebelik, dönüşüm bozuklukları veya histerik dönüşüm bozuklukları gibi farklı psikiyatrik bozukluk kategorilerine girmiştir.

Yalancı gebelik bir somatoform bozukluktur, yani kaygı ya da sevgisizlik gibi gizli bir duygusal ihtiyacı olanlarda, fiziksel belirtilerle tezahür eder.

Yalancı gebelik nedir?

Yalancı gebelik, bir kadının gerçekten hamile olmamasına rağmen hamile olduğunu düşünmesidir. Erken hamilelik belirtileri ve semptomlarıyla görülebilir.

Bu, somatoform bozuklukların çok önemli bir özelliğidir. Duygularını tanımlamakta ve onlardan bahsetmekte zorlananlarda (aleksitimi adı verilen bir kişilik yapısı) oldukça sık görülür ve bu kişilik yapısına sahip olan kişilerin “gizli bir dil” kullanmalarının nedeni de budur.

“Hamileliğiniz titizlikle de planlanmış olsa, tıbbi olarak da desteklenmiş olsa, sürpriz de olsa tek bir şey kesin – hayatınız asla aynı olmayacak.”

– Catherine Jones

Yalancı gebelik kimleri etkiler?

Psikiyatri uzmanlarına göre, yalancı gebelik 22.000’de 1 ila 6 kadını etkiliyor. Paddock, yalancı hamileliği olan kadınları üç kategoriye ayırıyor:

• Yeni evlenen ya da riskli cinsel aktivitelerde bulunan bekar genç kadınlar. Bu durumda yalancı gebelik, gerçekten gebe kalma korkusu nedeniyle ortaya çıkar.
• Hamile olmayı çok arzulayan yaşlı kadınlar ya da artık genç olmadıklarını ve yaşa bağlı ağrılardan muzdarip olduklarını fark etmeye başlayan infertil kadınlar. Anne olamama durumu bu arzuyu güçlendirir, bu da yaşlandıkça ve menopoza yaklaştıkça bir saplantı haline gelir.
• Adet görmeyen belirli bir yaştaki kadınlar. Bu durumdaki insanlar neredeyse her zaman hâlâ doğurgan olduklarına inanırlar.

Yalancı gebeliğin belirtileri ve semptomları

Barglow ve Brown bir dizi raporlanmış vakayı inceledikten sonra yalancı gebelik semptomlarını şu şekilde sıraladı:

• Az adet görme ya da adet görmemeyi de içeren adet bozuklukları. Bu durum yaklaşık 9 ay sürer, bu da gerçek bir hamilelikle neredeyse aynıdır.
• Kadının benimsediği kambur duruştan ve aynı zamanda abdominal distansiyondan kaynaklanan, çıkıntılı bir göbek düğmesi olmaksızın karın boyutunda artış. Ters dönmüş göbek deliği doktorların gerçek bir hamilelik olmadığından emin olmalarını sağlar.
• Hassasiyet, kolostrum üretimi, pigmentasyon ve boyut artışı gibi meme değişiklikleri.
• Karında fetal hareketin hissedilmesi.
• Uterusun yumuşaması ve genişlemesi, aynı zamanda pelvik tıkanıklık sendromu olasılığı.
• Mide bulantısı ve kusma.
• Kilo alımı, genellikle normal gebeliklerden daha fazladır.
• Bazı hastalar ayrıca gonadotropin düzeyinde artış yaşayabilir.

Bazen semptomlar o kadar gerçekçidir ve gerçek hamileliğe o kadar benzer ki, doktorları bile yanıltabilir.

“Bir çocuğa sahip olmaya karar verdiğiniz an çok önemlidir. Kalbinizin, bedeninizin dışına çıkmasına sonsuza kadar izin vermeniz demektir.”

– Elizabeth Stone

Psödosiyezi’nin tedavisi

Aylardır hamile olduğunu düşünen bir kadını hamile olmadığına ikna etmek kolay değildir. Genel olarak, kendi kafasında yarattığı bir illüzyonda yaşadığını görmesini sağlamak zordur. Çoğu zaman psödosiyezi, beyninin psikolojik zorluklardan kaçınmak için bulduğu bir kaçış yoludur.

Bu nedenle, en uygunu bu sorunu en kısa sürede teşhis etmektir. Hastayı hamile olmadığına ikna etmek için farklı kan testleri ve sonogramlar yapılması gerekir. Bu durumlarda tedavi, farmakolojikten çok psikolojiktir. Uzmanlar, hastanın hamileliği neden ortaya çıkardığını ve hangi iç çatışmaların onu bu duruma sürüklediğini analiz etmek durumundadır.

Jinekolojik açıdan bakıldığında, hasta gerçekten hamile olmadığının farkındaysa, tedaviye gerek yoktur.