Telekinezi Gerçek Bir Psişik Yetenek Midir?

Hepimiz Luke Skywalker'ın zihin gücüyle nesneleri hareket ettirmeye çalıştığını hatırlarız. Peki bu psişik yetenek gerçekten de var mıdır? Aşağıda bu konuyu analiz ediyoruz.
Telekinezi Gerçek Bir Psişik Yetenek Midir?
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 14 Aralık, 2021

Telekinezi ya da psikokinezi, insanın zihin gücüyle fiziksel nesneleri etkilemesi, değiştirmesi ve hareket ettirmesini öngören özel bir psişik kabiliyettir. Peki bu size bilimkurgu filmlerindeki bir yetenek gibi mi geliyor? Ya da Carl Sagan’ın da dediği gibi bir sözdebilim (pseudo bilim) örneği mi? Belki de öyledir!

Bu konu bizi ister istemez Star Wars filmlerindeki sahneler ve Jedi karakterine, Stephen King romanındaki Carrie White ismine ya da Stranger Things adlı yapımdaki Eleven adlı karaktere götürür. Bu bağlamda dikkate almamız gereken çok önemli bir detay bulunmaktadır.

Telekinezi konusu Soğuk Savaş yıllarında bilim adamlarının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Otuz yılı aşkın süren çok kapsamlı bir araştırma süresi sonunda zihnin madde üzerinde bir etkisinin bulunduğuna dair herhangi bir kanıta ulaşılamamıştır. Ancak günümüzde çok ilginç bir olasılık gün yüzüne çıkmıştır.

Neuralink gibi nöroteknoloji olarak adlandırılan yeni çalışmaların gelişimi ile birlikte Elon Musk gibi isimler, insanoğlunun yakın zamanda farklı aygıtlar ve bir arayüz kullanarak zihinsel olarak etkileşim içine girebileceklerini göstermektedir. Arthur C. Clark’ın bir zamanlar dediği gibi bazen sihir henüz anlayamadığımız bilimin ta kendisi olabilir.

bir bardağın karşısında oturan kadın

Telekinezi Hakkında Bugün Neler Biliyoruz?

Telekinezi ilk olarak 1914 yılında ortaya çıkarılmıştır. Ancak bu olgunun deneysel seviyede araştırılmaya başlanması 1934’te parapsikolog JB Rhine tarafından gerçekleştirilmiştir. Maalesef günümüze dek insanoğlunun fiziksel bir enerji kullanmadan sadece zihinsel olarak dış dünyadaki nesneleri ya da olayları etkileme yeteneğine sahip olduğu ispatlanamamıştır.

Zaman içerisinde telekinezi olgusunun ya da psikogenez adı verilen kavramın ciddi anlamda ilgi uyandırdığı bir gerçektir. Ancak bu konudaki asıl araştırma patlaması özellikle Soğuk Savaş döneminde meydana gelmiştir. Bu bağlamda, Ulusal Bilim, Mühendislik ve Tıp Akademisi tarafından ABD Silahlı Kuvvetleri Araştırma Enstitüsünün talebi doğrultusunda 1980’li yıllarda ciddi araştırmalar yapılmıştır.

Bu araştırmalarda günümüze kadar halen geçerliliğini koruyan sonuçlara ulaşılmıştır. Şimdi bu sonuçları inceleyelim.

Telekinezi Neden Sürdürülebilir ya da Geçerli Bir Psişik Yetenek Değildir?

Günümüzde telekinezi konusunda en fazla araştırma yapmış isimlerden biri İngiliz fizikçi John G. Taylor’dur. Taylor’a göre yaşadığımız çağda psikokinezinin mümkün olmasını sağlayacak hiçbir mekanizma bulunmamaktadır. Bunun başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Nesneleri zihinle hareket ettirmek yeni ve çok güçlü bir enerji türü gerektirir. Bu enerji bir çeşit “beşinci kuvvet” olarak da adlandırılabilir. Bu enerji türünün atomları bir arada tutan elektromanyetik güçleri yenebilecek kapasitede olması gerekir.
  • Telekinezi, termodinamiğin ikinci kanunu olarak kabul edilen fizik kurallarına aykırıdır. Bu kanun, momentumun korunumu olarak adlandırılmaktadır.
uçan kitaplar ve bir kız

Nina Kulagina’nın İlginç Hikayesi

Telekinezi alanında en tanınmış ve en fazla üzerinde çalışılmış isimlerden biri Nina Kulagina’dır. 1926 yılında Rusya’da doğan Nina, 14 yaşında Kızıl Ordu’ya katılmış ve İkinci Dünya Savaşında tank alayında görev yapmıştır. Savaş sonrası dönemde bir ev kadınıyken olağan dışı bir özelliği ortaya çıkmaya başlamıştır.

Nina nesnelere dokunmadan onları hareket ettirebildiğini fark etmiştir. Bu durum kısa süre içinde Sovyet uzmanlardan oluşan bir komite tarafından incelenmeye başlamıştır. Nina Kulagina örneği, Soğuk Savaş döneminde en bilinen vakalar arasında yer almaktadır. Hatta suyun içindeki yumurtaların sarılarını beyazlardan ayırdığını ve zihniyle kibritleri hareket ettirdiğini gösteren siyah beyaz kayıtlar bile bulunmaktadır.

Kendi açıklamalarına göre bu yeteneği sinirli olduğunda daha belirgin ve yoğun bir biçimde ortaya çıkıyordu. Bu tecrübeleri yaşadıktan sonra aşırı derecede yorulduğunu, omuriliği ve gözlerinde ağrı ve acı hissettiğini söylemiştir. Ve son olarak (yine kendi ifadelerine göre) bu yeteneğini fırtınalardan dolayı kaybetmiştir. Bunun nedeni de elektrik yüklü bulutların (açık bir biçimde sıra dışı bu yeteneğini) azaltarak yok etmesinden kaynaklanmıştır.

Peki o halde Nina Kulagina gerçekten de telekinezi güçleri olan bir insan mıydı? Sovyetler Birliğinin bu kadının yeteneklerini manipüle ederek propaganda amacıyla kullanmış olabileceğine dair ciddi şüpheler bulunmaktadır.

Telekinezi Başka Mekanizmalar Kullanılarak Gelecekte Mümkün Olacaktır

Eğer şu anda telekinezinin yakın bir zaman içinde gerçek olacağını söylesek büyük bir olasılıkla bunu şüpheyle karşılarsınız. Onlarca yıldır gerçekleşmesinin imkansız olduğu görülmüş olan ve bilinen fizik kurallarına aykırı böyle bir şey konusunda nasıl başka türlü düşünebilirsiniz ki?

Ancak kısa bir süre önce Elon Musk, beyin ile makineler arasında köprüler oluşturmak amacıyla kurulmuş olan yeni şirketi Neuralink’i tanıtmıştır. Peki bu şirketin amacı nedir? En temel amaç tıp alanında çeşitli ilerlemeler kaydetmektir: Körlük tedavisi, hareket etme sorunları, nörodejeneratif hastalıklar vb.

Şimdi ise hedef daha da ileri seviyelere taşınmış ve kesin olarak kabul ettiğimiz pek çok şeye meydan okumayı hedeflemektedir. Bunlardan biri zihinlerimizle kullanacağımız otonom arabalar olabilir. Bu telepati yöntemi küçük arayüzler kullanarak kişiyle araç bilgisayarı arasında bir iletişim kurulmasına izin verecek şekilde çalışmayı öngörmektedir.

Sonuç olarak şu anda, insanların on yıllar boyunca hayalini kurduğu bir şeyin gerçekleşmesi için psişik ve ve biyolojik evrenin tek eksiği teknolojinin yardımı gibi görünmektedir.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.