Senin Adın: Geleneksel, Modernite ve Mitoloji
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Senin Adın, 2016 yılında gösterime giren bir Japon animasyon filmidir. Makoto Shinkai, aynı zamanda yönetmenliğini de yaptığı filmin ilham aldığı romanın yazarıdır.
Senin Adın bugüne kadar tarihteki en yüksek hasılat yapan Japon animasyon filmidir. Aynı zamanda eleştirmenlerden büyük övgü almasıyla bilinir. Peki bu başarısının nedir?
Senin Adın neredeyse her kesimden izleyiciyi büyüleyebilecek bir filmdir. Animasyonlardan hiç hoşlanmayanlar bile izleme deneyiminin tadını çıkarabilirler.
Verdiği mesaj evrenseldir, duygulara, sevgiye hitap eder… Ama aynı zamanda da Japon gelenekleriyle bir karşılaşmayı da içerir.
Aslında filme Batılı bir bakış açısıyla bakarsak, tam anlamını elde edemeyiz. Senin Adın, iki genç arasındaki aşk hikayesini veya bağlantıyı konu almanın ötesinde, Japon mitolojisini oluşturan unsurların bir örneğidir. Bu nedenle filmin ülke halkı açısından daha büyük bir önemi vardır.
Ancak filmin arka planına giren mesajın büyüklüğünü tam olarak anlayamasak da, bizi çevreleyen ve içine alacak olan evrensel bir hikaye vardır. Filmi görmeden önce şüpheciliğe kapılmamamız gerektiğini vurgulamak önemlidir; Birçoğumuz bazen görünüşler tarafından yönlendirilmemize izin verir ve belirli görsel-işitsel içeriğe sahip olan filmlere gerçekten bir şans vermeden atarız.
Evet, Senin Adın kahramanlarının iki genç olduğu doğrudur ancak film o dönemin bir portresini ele alır ya da sorunlarını çok derinlemesine araştırır gibi görünmez. Çocuklara veya gençlere yönelik özel bir animasyon filmi de değil, ama iyi bir senaryosu ve tabii ki bazı olağanüstü görüntüleri vardır. Tarihle harmanlanan Animasyon fotoğrafa benzer.
Gelenek ve modernite arasındaki Senin Adın filmi
Film bizi Itomori adında küçük bir kasabada yaşayan genç bir genç kız olan Mitsuha ile tanıştırarak başlar. Köydeki sıkıcı hayattan ve geleneklerinden bıkan Mitsuha, Tokyo’lu bir çocuk olmak ister.
Göründükleri kadar uçsuz bucaksız olan dilekler bazen gerçekleşebilir. Mitsuha, Tokyo’da yaşayan genç bir adam olan Taki’de bedenini ve kırsal yaşamını terk ettiği garip rüyalar görmeye başlar.
Kısa bir süre sonra, Taki’nin gerçek bir çocuk olduğunu ve bu canlı rüyaların gerçek varlığı arasında bir geçişi olduğunu fark ediyoruz. Yani, Taki zaman zaman Mitsuha’nın bedeninde uyanır ve bunun tersi de gerçekleşir.
Değişimler gittikçe daha sık gerçekleşmeye başlar ve gençler cep telefonlarına günden güne yönlendirmeler içeren mesaj almaya başlar. Çağdaşlıkta hayal gücüne hâlâ yer vardır.
Ve yeni teknolojiler gibi unsurların ortaya çıkması bu vizyonu güçlendirir. Gerçek ve hayal gücü ekranda birleşir. Sürekli değişimlerin olduğu bu dizi de sırayla, rüya gibi gece ile bir bağlantı olduğunu varsayar. Rüyalar dünyasında her şey mümkündür ve geceleri en büyülü anlar gerçekleşir.
Pek çok gelenekte, alacakaranlık anı büyülü veya doğaüstü olaylarla ilişkilendirilir, bu ince ışık, günü geceden ayırır. Farklı dünyalar arasında bir çizgi veya kapı olarak görülmüştür. Gerçeğin kurgusal ya da ölümle yaşamla birleştiği bir andır. Aslında filmde alacakaranlık fikrinden sık sık söz edildiğini görürüz.
Eski geleneklerin derinlemesine kök salmış durumda olduğu Itomori’de Mitsuha’nın en eski tarzda sake hazırladığını görüyoruz. Yani, pirinç tanelerini daha sonra dinlendirmek için çiğnemek ve tükürüp atmak. Japon geleneğinde, bu içecek genç ve bakire kadınlar tarafından hazırlanırdı ve bazı sihirli çağrışımlara sahipti. Filmde tanrılar fikri ile nasıl ilişkilendirildiğini görüyoruz.
Tokyo ve Itomori
Senin Adın filminde Tokyo ve Itomori isminde iki temel karakter vardır. Rolleri kesinlikle aydınlatıcıdır. Tokyo, dünyanın en modern ve teknolojik şehirlerinden biridir, ancak eski gelenekler ve kültürlerle dolu bir ülkede yer almaktadır.
Bu kültürleri sık sık unuturuz ve Japonya fikrini yalnızca Tokyo kentiyle ilişkilendiririz, ancak Japonya büyük bir şehirden çok daha fazlasıdır. Mitsuha’nın kendisi bile büyük şehrin tamamen idealize edilmiş bir imajına sahip olmakla beraber gelenekselliği reddetmektedir.
Senin Adın filmi gelenek ve modernliği birleştirir, filmdeki kahramanların bize anlattığı özel hikaye aracılığıyla buluşmalarına yol açar. Vücut değişiminin ötesinde, her iki kahraman da buluşmak istediğinde olay örgüsü yeni bir yön alır. Bu noktada maceralar yeni bir anlam kazanır ve bizi imkansızı aramaya sevk eder.
Kaderin Kırmızı İpliği Efsanesi
Fantastik kurguda imkansız yapılabilir ancak gerçeğe benzerliği korumak önemlidir. Bununla birlikte, Senin Adın, gerçeğe uygunluğa güvenmenin zor olduğu ve izleyici için biraz kafa karışıklığı yaratabileceği bazı noktalara sahiptir. Bir aşamadan diğerine atlamalar tuhaflık yaratır ve elbette, olay örgüsü boşluklarını aramaya çalışırsak birden fazlasını bulacağız.
Film, Japon mitolojisinin büyülü ve fantastik ögelerine güvenerek bu ‘boşlukları’ doldurur. Animasyonunun yüksek kalitesinden ve bazen de canlı fotoğrafa benzeyen sahne detaylarından dolayı, Senin Adın filmi en azından bir kez izlenmeyi hak eder. Akılcı ya da mantıklı bir hikaye değildir. Duygulara, sihre ve sevgiye hitap etmeye çalışır.
Doğu geleneğinde, insanları kırmızı bir ip ile birbirine bağlayan eski bir gelenek vardır. Dolaşabilen, esneyebilen, algılanamayan… ancak asla kırılmayan bir iptir bu. İnsanlara doğumlarından itibaren eşlik eder ve onları sonsuza dek birbirine bağlar. Ne olursa olsun ve mesafe onları ayırsa da, aynı ipe ait iki parçanın ucundaki insanların kaderi buluşmak için çizilmiştir.
Geleneksel kültür ve kırmızı ip
Film doğrudan bu efsaneden bahsetmemekle beraber, filmin en başındaki sahnelerde bu kavram ortaya çıkmaktadır. Itomori’deki en eski geleneklerden biri ip dokumadır. Mitsuha her zaman kırmızı bir ip takar ve onu bazı anlarda Taki’ye atar. İp sayesinde, başka bir zaman veya yerde karşılaşma fikri yatmaktadır.
Batı’da belki de ruh eşleri fikri bize daha tanıdık geliyor ama doğu efsanesini bilmesek de filmdeki kırmızı ipliğin varlığı sık sık gözümüze çarpmaktadır. Bize ip ve kahramanlar arasında bir bağlantı olduğunu düşündürür. kahramanlar. Uzamsal ve zamansal engellerin üstesinden gelebilen, hatta bu buluşabilmenin imkansız göründüğü yeni bir hedef yaratmayı bile başaran bir bağlantıdır.
Senin Adın, aşkın evrenselliği
Bu ihtişama sahip bir hikaye, klişe ayrıntılara girmeden eleştirel biçimde aynı anda iki gencin gözünden anlatılır. Bu şekilde, oldukça yapay ve teknolojik bir dünyada bile duygulara yer olduğundan aşkın tüm bu olumsuzlukların üstesinden geldiğinden bahsedilmiştir.
Şiirsel bir atmosfer yaratma fikrine imgelerin güzelliği eşlik eder, duyguları derinliğine inmek için ilk kafa karışıklığını unutmamızı sağlıyor. Yıldızların, doğanın, evrenin büyüsü ve maneviyatla olan teması filmde kendini gösterir ve bize her zamanki şüpheciliğimizi birkaç dakikalığına da olsa unutturur.
Bütün bunlara, “diğerinin bakış açısından bakmak”, gibi kendini başka bir farklı kişinin yerine koyma şeklinde ilginç bir bakış açısı eklenir. Mitsuha, Itomori’den kaçmak isterken Taki, yerin güzelliğine aşık olur; aynı şekilde Taki, Tokio gibi mükemmel güzelliklere sahip bir şehrin güzelliklerinin farkına varır. Mitsuha ise şehrin her kösesinde bir fırsat yakalar. Bunun anlamı etrafımızdaki olayların bizim bakış açımıza göre şekillenebilir olmasıdır.
Senin Adın, filmin duygu dolu anlarından biraz koparak bazı komik anlara da yer bırakır. Böylelikle olay örgüsünün dışına çıkmadan bir gerçeklik payı bırakır. Rüyalar, duygular, fantezi ve gençlik, mitolojik ve geleneksel izlerle dolu olmasına rağmen bize evrensel bir mesaj ileten bir filmin kompozisyonunu oluşturur.
“Gerçek olan tek bir şey vardır, o da bir ruh eşimizin varlığıdır. Bunun farkındayız.”
– Senin Adın
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.