Salkovskis'in Takıntılar Üzerine Teorisi
Yazan ve doğrulayan psikolog Alicia Escaño Hidalgo
Takıntılar; kafanızda dönüp duran ve asla rahatlık vermeyen düşünceler, görseller ya da dürtülerdir. Herkesin belli bir derecede takıntısı vardır. Salkovskis’in takıntılar üzerine teorisi onların neden olduğunu ve onları nasıl önleyebileceğimizi anlamamıza yardım eder.
Bazı insanların bu bilişsel gasplardan muzdarip olma olasılığı daha yüksek olsa da gelişmiş bir beyin için de oldukça normal bir oluşumdur. Sonuç olarak takıntılar için hastalık demek doğru olmaz.
Sizin takıntılarınız olması ya da başkalarının olmaması sizin bir insan olduğunuzu gösterir. Çünkü takıntılar basit bir şekilde oluşur. Rüya görmeye benzer. Kendi değerlerinizle ya da düşünme biçiminizle hiçbir alakası olmayan şeyler hakkında rüya görmeniz normaldir. Uyandığınız zaman rüyada olup bitenlere çok önem vermemek ve koyvermek kolaydır.
Fakat bazı insanlar için koyvermek o kadar da kolay değildir. Onun yerine düşüncelerine çok fazla önem verirler. Obsesif kompulsif bozukluğa sahip insanlar sık sık bir insanın canını yakmayı düşünmenin o insanın gerçek hayatta da canını yakabileceğine inanır.
Tüm bunlarla birlikte Salkovskis anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk için ilk bilişsel açıklamayı sunmuştur.
Her gün uyandığınız andan gece uyuyana dek binlerce düşünce aklınızdan geçer. Bu düşüncelerin bazıları bir şekilde (ego uyumlu) kişiliğinizle ilişkilidir. Diğerleri tatsızdır ki bu nedenle onlarla bir ilginiz olsun istemezsiniz.
Salkovskis’in Teorisi: Düşüncelere karşı takıntılar
Salkovskis yukarıda bahsettiğimiz süreçleri incelemeye başladı. 1985’te bilişsel teorisini tasarladı. Salkovskis’in teorisi otomatik olumsuz düşüncelerle takıntılar arasındaki farkı ortaya koymuştur. Otomatik olumsuz düşünceler belirli durumlar karşısında oluşturduğunuz öznel tepkilerdir. Otomatik olumsuz düşüncelerin kritik bir unsuru, düşünceleri çok derinden işlememektir, “otomatik” adı da buradan gelir (Rachman 1981).
Salkovskis’e göre otomatik olumsuz düşüncelerle takıntılar arasındaki mühim farkları bulmak mümkündür. Bu farklar algılanan gaspların derecesine, farkındalığın ulaşılırlık derecesine ve kişinin inanç sistemiyle uyumluluğunun derecesine bağlıdır.
Son fark en önemlisidir. Takıntılar rahatsız edicidir ve strese neden olur çünkü bir şekilde kişinin oldukça değer verdiği bir konuyla ilişkilidir.
Salkovskis’in teorisi takıntılı düşüncelerin otomatik düşüncelerin belirli bir türüne neden olabilen bir uyaran gibi davrandığını iddia eder. Eldeki bulgular, klinik olmayan nüfusun bu gaspları yüksek seviyede sıkıntı çekmeden oldukça sık bir şekilde tecrübe ettiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Bu düşünceler yalnızca, kişi için kabul edilemez olan gasplar aracılığıyla otomatik olumsuz düşünce serisine yol açtığı zaman bir problem haline gelir. Bu yüzden sözü edilen sıkıntı her hasta için farklı bir şey ifade eder.
Çok fazla sorumluluk almak
Obsesif kompulsif bozukluk hastaları sorumluluklarının limitlerini, olduğundan biraz fazla görme eğilimindedir. Gerçek ya da hayali bir zararın en küçük ihtimali bile kişi için kabul edilemez hale gelir. Bu ihtimali ortadan kaldıracak her şeyi deneyecektir. Bu eğilim çok erken yaşlardan itibaren çok fazla sorumluluk almanın bir sonucu olabilir.
Bu erken gelen sorumluluk hissi, bu tarz bir baskıyla baş edemeyecek bir yaşta, problemli bir düşünme sistemine yol açabilir, örneğin:
- Bir aksiyon hakkında düşünmenin o aksiyonu almakla aynı şey olduğuna inanmak
- Zarar vermeyi bırakamamanın zarara neden olmakla aynı olduğuna inanmak
- Düşük de olsa bir şey olma ihtimalinin, üstünüzden sorumluluğu almaması
- Takıntılı bir düşünceye sahip olduğunuz zaman onu başınızdan kovma ritüelini gerçekleştirmemenin zarar vermek istemekle aynı şey olduğuna inanmak
- Bir kişi her zaman düşüncelerini kontrol edebileceği ve etmesi gerektiği
İşler ters gidince suçu üstlenmek
Takıntılar yüzünden tetiklenen otomatik düşünceler ya da görseller bu sorumluluk hissi etrafında döner. “Eğer işler ters giderse bu benim suçum olacak” gibi düşünceler oldukça yaygındır. En kötüsü ise suçluluk hissinin gerçekten olan şeylere bir yanıt olarak değil, hayali senaryolara yanıt olarak gelmesidir. Hasta kişi, sadece belli bir düşünceye sahip olduğu için kötü biri gibi hisseder.
Sanki günah sayılabilecek bir şey hakkında düşünmenin o günahı işlemeye eşdeğer olması gibidir. Sonuç olarak hasta, zararı önleme ve hissettiği suçluluğu rahatlatma ihtiyacı hisseder. Problemi “çözmek” için başından kovma ritüeline başvurur. Başından kovma, Salkovskis’in teorisine göre, muhtemel zarardan sorumlu olma ihtimalinden kaçınmak ya da bu ihtimali azaltmaktır.
Problem şudur ki “çözüm” birincil problem haline gelir. Kişi takıntıları ile dürtüleri arasında sıkışıp kalır ki bu da hayatını yaşama biçimini aşırı derecede sınırlar.
Bu teori hastayı bu bilişsel gasplara “gürültü” gibi davranmaya davet eder. Başka bir deyişle güçlerini elinden almak. Düşünceler, gerçeklik ve gerçekten ne olduğunu ayırt etmek. Bunu yapabilmek için bilişsel terapi olmazsa olmazdır. Ritüellerini gerçekleştirmeyi nasıl bırakacaklarını öğrenmelerine ve muhtemel zarar ve kişisel sorumlulukla ilgili inançları bırakmaya yardım eder.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Belloch, A., Sandín, B. y Ramos, F (2008). Manual de psicopatología. Volúmenes I y II. McGraw-Hill.Madrid
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.