Logo image
Logo image

Sahip Olduğunuz Işıltı Karanlıkta Yaşayanları Rahatsız Edebilir

3 dakika
Sahip Olduğunuz Işıltı Karanlıkta Yaşayanları Rahatsız Edebilir
Son Güncelleme: 08 Ocak, 2018

Işığınızın parlaması, bunun yarattığı hissi paylaşmak istemeniz kalbi tamamen kararmış olan bazı insanları kızdırır. Siz birinin siz mutlusunuz diye mutlu olmasını beklerken, durum, onun sizin ışıltınızı söndürmesiyle sonuçlanabilir.

Elbette, bunu zaten biliyordunuz. Bu hayatta ışıltı dolu olan ve kimseyi kör etmeden bu ışıltıyı yansıtanlar olduğu gibi, yaydıkları toksik enerjiyle etrafındakileri kör edenler de vardır. Bu ikinci tür, en çok desteğe duyduğumuz zamanlarda bizi boğan ve içimizi karartan insan türüdür.

“Kıskançlık açlıktan bin kat daha kötüdür çünkü o ruhsal açlık demektir.”

– Miguel de Unamuno

Bu insanların hayatlarında size ihtiyaçları olmadığını ve onların da sizin hayatınızda yer almasının size bir faydası olmadığını unutmayın. Çünkü gerçek dostlar zor zamanlarında birbirlerine yardım ettikleri gibi başarıya ulaştıklarında da birbirleri için mutlu olmayı bilirler.

Toksik insanların kendi zehirlerinde boğulmalarına izin verin

Aydınlık ve karanlık doğanın bir parçasıdır ve bunların bir arada var oluşunu sembolize eden iki farklı tür insan da zaman zaman birbirleriyle iletişim kurup, etkileşime girer. Bu tam olarak karanlıkta yaşayan insanlarla karşılaşmanın kolay olmasının ve sizin yaydığınız ışığın onları kızdırmasının sebebidir.

Some figure

Elbette, sorun sizin ışıltınızda değil. Ama ruhlarında kötülük, damarlarında kıskançlık olan insanların kendilerini daha iyi hissedebilmek için sizin ışıltınızı söndürmeye ihtiyaçları duyduğu bir gerçek. Hepimiz görünüşü iyi olan ama içi zehirli mantarları biliriz. İşte bu kötü insanlar da böyledir: sizin hayatınıza girip, ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olacaklarına sizi inandırırlar ama öyle bir durum olduğunda sizi zehirlemekten başka bir şey yapmazlar.

Bu nedenle toksik arkadaşlıklardan kaçınılmalı ve yaşadığımız mutluluğu paylaşmayan insanlardan uzak durulmalı. Şöyle bir düşünürseniz anlayacaksınız, başarılarınız için mutlu olmayan biri sizi gerçekten sevmiyor demektir ve bu da en önemli şeydir.

Mutlu olmanız iyi mi karşılanıyor kötü mü?

Tanıdığımız insanlarla hayallerimizi ve iyi haberleri paylaşmayı seviyoruz. İnsanlara, hayatımızda tam da bulunmak istediğimiz yerde olduğumuzu göstermekten keyif alıyoruz. Sosyal medyadan, telefondan, e-posta ile, şarkılarla ya da aklımıza gelebilecek binbir farklı şekilde bunu yapıyoruz.

Bu yüzden, insanların bizim için mutlu olmadığını gösteren yüzlerindeki memnuniyetsizlik ifadesini anlamıyoruz. Bir gülümseme, sarılma ya da “harika, tebrikler” gibi bir tepki almayı umuyoruz. Bu büyük ihtimalle sizin de başınıza gelmiştir. Böyle zamanlarda, yaydığımız ışıltı kaybolur ve beklediğimiz tepkiyi göremediğimiz için duygularımız azalır.

“Sen mutlu olduğun için mutlu olduğuma mutlu olduğuna sevindim.”

– Paul Auster

Some figure

Bu durum tekrarlanıp durduğunda, mutluluğun, yalnızca onun yayılmasına izin veren insanlarla birlikte olduğumuzda bulaşıcı olabileceği sonucuna varırız: bazen iç huzurumuz başkalarını rahatsız eder, bu bizim içinde bulunduğumuz durumla değil, o kişinin duygularını nasıl yönettiğiyle ilgilidir.

Belki de sizin ışığınızı söndüren onların karanlığıdır

Bu konuyu düşünürken aklıma ilginç bir kıyaslama yapmak geldi, belki siz de bana katılırsınız: sizin ışığınızdan nefret eden insanlar bana yirmi yaş dişlerini hatırlattı. Nedenini açıklamaya çalışacağım.

20 yaş dişleri eninde sonunda çıkar: önceleri bizi kızdırmazlar ama tam iyi olduğumuza emin olmuşken, ağrı yapmaya başlarlar. Kendimizi kötü hissetmeye başlarız, enerjimiz zayıflar ve tek seçeneğimiz onları çektirmektir – çektirip kurtuluruz ki bir daha hayatımızı kabusa çeviremesinler. Diş çekilince hissettiğimiz rahatlama gibisi yoktur.

Ruhlarında soğukluk olan ve bunu gizlemenin bir yolunu bulamayan insanların yarattığı etki de 20 yaş dişinin yarattığı etkiye benzer: bir noktada ortaya çıkarlar çünkü onlar da insanoğlunun bir parçasıdır. Ancak 20 yaş dişinin hiçbir işe yaramadığını ve hijyenle ilgili sorun yaratacağını unutmamamızda fayda var. Sahip olduğunuz ışığın parlamasına izin vermeye devam edin ve size ait olmayan karanlığın sizin ruh halinizi bozmasına izin vermeyin.

“Gülmek bulaşıcıysa, onu salgın hastalığa dönüştürelim.”

– Pablo Pacanowski