Pan'ın Labirenti: Göreviniz İtaatsizlik Olduğunda
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Pan’ın Labirenti (2006) pek çok kişiye göre Guillermo Del Toro’nun en iyi filmi. Filmde onun fanteziyi ne kadar sevdiğine tanıklık ediyoruz. İtaatsizlik temasının öne çıktığı film gerçekten çok başarılı olmuştu. En iyi Sinematografi, En İyi Prodüksiyon Tasarım ve En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı dalında 3 Oscar’ın yanı sıra pek çok ödül kazanmıştı.
Film İspanya tarihinin en üzücü zamanlarından birinde, İspanya İç Savaşı sonrasındaki dönemde, 1944 yılında geçiyor.
Bu dönemde kıtlık ve açlık oldukça fazlaydı. Bu nedenle masallar hayal etmek, uydurmak veya onlara inanmak zordu. Uluslararası izolasyon, tek bir ideolojiye teslim olma (faşizm) ve mutsuzluk İspanya’daki insanların büyük bir bölümünün hayatına hakim olmuştu.
Pan’ın Labirenti’nde sonunda birbirine karışan iki hikaye anlatılıyor. İki hikayenin aynı anda gerçekleştiği filmin başından itibaren anlaşılıyor.
Ekranda görmediğimiz bir anlatıcı bize yıllar önce yeraltında yaşayan bir prensesin hikayesini anlatırken biz ekranda bizi savaş sonrası İspanya’ya götüren altyazıları okuyoruz. Aynı zamanda en saf fantezileri akla getiren bir melodi duyuyoruz.
Ofelya kimdir?
İki hikaye arasındaki bağlantı noktası Ofelya. Pan’ın Labirenti bizi en acımasız gerçeklerden, rejime teslimiyetten ve gerillaların direnişinden alıp küçük bir kızın en masum fantezilerine götürüyor.
Del Toro, estetik algısı ve yeraltı dünyasıyla bizi büyülemeyi başarıyor. Bu filmde bolca fantezi ve realite, masal ve ızdırap var. Ancak hepsinden çok itaatsizlik ögesinin olduğunu görüyoruz.
Neden Ofelya?
“Ofelya” ismi hemen akla Shakespeare’ı, özellikle de Hamlet’i getiriyor. Hamlet’te Ofelya, Polonius’un kızı ve Laertes’in kız kardeşidir. Prens Hamlet’in ise nişanlısıdır. Hamlet kazayla babasını öldürdüğü için Ofelya, babasının ölümünden sonra çıldırır. Çılgınlığı onu çocuksu, masum ve trajik bir karaktere dönüştürür.
Hiçbir zaman sahnede gösterilmeyen Ofelya’nın ölümü, Hamlet’in annesi Gertrude tarafından düzenlenir. Pek çok eleştirmene göre bu gelmiş geçmiş en şiirsel ölümlerden biridir. Ofelya, aşkın yıktığı bir kadındır.
Ofelya, sayısız romantik resme ilham kaynağı olmuştur çünkü dişiliği, masumiyeti, sevgiyi ve ölümü temsil eder. Onun ölümünün hikayesi neredeyse büyüleyicidir.
Shakespeare’in Ofelya’sı, erkeklerin dünyasında teslimiyetçi ve itaatkar görünür. Ancak Ofelya aklını kaybettiğinde teslimiyetçi tavrı yok olmaya başlar. Ofelya’nın ölümünü mistik bir şeyle ilişkilendiririz.
Pan’ın Labirenti’ndeki isim tercihleri tesadüf değil. Del Toro bu isimleri izleyicilerin aklına Shakespeare’in karakterlerini getirmesi için seçmiş.
Aynı şekilde Ofelya’nın annesi Carmen ile Kraliçe Gertrude arasında da belli benzerlikler olduğunu görüyoruz. İkisi de kötü adamlarla evlenen dul kadınlar. Carmen bir asker olan Kaptan Vidal ile evleniyor. Kaptan Vidal, cumhuriyetçi gerillaların tüm izlerini yok etme amacıyla yürütülen operasyonları üstleniyor.
Pan’ın Labirenti’nde dişilik
Pan’ın Labirenti’nde kadınlar iyi pozisyonlarda değiller. Carmen geleneksel kadınların değerlerini temsil ediyor. Erkeklere boyun eğiyor. Vidal’in evinde çalışan hizmetçisi Mercedes ise bu değerlere meydan okuyor.
Kaptana sadıkmış gibi görünse de, aslında herkesin arkasından gizli bir şekilde gerillalara yardım etmeye çalışıyor. Ofelya’nın hikayesi Mercedes’e paralel ilerliyor. O da kendi hikayesinin kahramanı ve yeraltı dünyasına refah getirmekle sorumlu.
Del Toro, ataerkil toplum düzenini negatif bir şey olarak tasvir ediyor. Böylece dişiliği yüceltiyor. Yeraltı dünyasında güneş yok. Orada sadece ay parlıyor. Bu sembol, regl döngüsü ve annelikle ilişkisi nedeniyle tamamen dişi çağrışımlarla dolu.
Öte yandan, insanların dünyasında güneş prensesi kör ediyor ve ona geçmişini unutturuyor. Güneş maskülüniteyi ve onun negatif çağrışımlarını temsil ediyor.
Ayrıca filmde adam otu bitkisi de öne çıkan bir sembol. Bu bitki kökleri oldukça güçlü bir şekilde insan figürüne benzeyen bir bitki. Ofelya adam otunu çocuğun doğumu sürecinde annesine yardımcı olmak için kullanıyor. Bitkiyi anneliği temsil eden içi süt dolu bir kasenin içine koyuyor.
Bu hikayedeki en kötü kahraman Kaptan Vidal. Tüm ataerkil değerleri karakterinde barındırıyor. Ofelya ise onun karşıtı. İki dünyada iki hikaye var. Bu açıdan bakıldığında yeraltı dünyası bir kızın masumiyetini ve dişiliğini temsil ediyor. Öte yandan gerçek dünya karanlık ve düşmanca. Savaşın acılarını barındırıyor. İşte bu dünya masküliniteyle ilişkilendiriliyor.
Sembolizm
İnsanlık tarihinde tarım döneminin başlangıcında, Buşmanlar gibi bazı kabileler yeraltı dünyasını hayat ve ölüm arasındaki bir geçiş aşaması olarak gördüler.
Bir başka deyişle, yeraltı dünyası büyülüydü. Hikayelerinin pek çoğunda yeraltı dünyasına giden kızlardan ve orada onları kadına dönüştüren deneyimler yaşadıklarından bahsettiler. Kızlar yeraltı dünyasına gittiklerinde masumiyetlerini kaybedip değişiyorlardı.
Yeraltı dünyasında hayvan olan karakterlerin insanlara özgü özelliklerle ortaya çıkması yaygındır. Ayrıca zorluklar, akıl çelen şeyler ve genellikle tam anlamıyla güvenilir olmayan bir rehber vardır. Bu hikayeler didaktik ve alegoriktir. Bunların hepsini Pan’ın Labirenti’nde görebiliriz.
Yeraltındaki yaratık doğal şeyleri temsil eder. İki dünya arasında bir bağlantıdır ancak o da tamamen güvenilir bir karakter değildir. Labirent gerçeği arayışı temsil eder ama aynı zamanda tehlikenin de simgesidir.
Ağaç ve kan hayatla ilişkilidir. Solgun Adam (Pale Man) gerçek dünyadaki baskıyı ve gücü temsil eder. Zaman Vidal ile ilişkili gibi görünür çünkü sürekli saatini kontrol etmek ister. Bunu yunan tanrısı Chronos ile ilişkilendirebiliriz.
“3” rakamı filmde sürekli karşımıza çıkar (Ofelya’nın 3 mücadelesi, üç peri v.b.) Bu numara klasik mitolojide tanrısallığı temsil eder. Hristiyanlık’ta teslis inancıyla ilişkilidir. Bu mükemmel ve ilahi bir evrenin Del Toro yorumuyla yaratılışıdır.
Filmden çıkarılacak ders: İtaatsizlik eden karakterler
Her efsaneden olduğu gibi Pan’ın Labirenti’nden de çıkarılacak bir ders vardır. Del Toro yalnızca tek bir düşünce çizgisinin hakim olduğu bir realite yaratmak istemiştir. Bu realitede itaatsizlik bir görev halini alır.
İşte burada Mercdes, doktor ve gerillaların rolleri öne çıkar. Bu karakterler baskıya rağmen başkaldırmaya karar verirler.
İtaatsizliğin iki tarafı vardır. Örneğin Ofelya Solgun Adam’ın masasındaki meyvelerden birini tatma isteğine yenik düşer. Ancak Ofelya perilere karşı geldiğinde olduğu gibi, itaatsizlik, aynı zamanda iyi şeylere de yol açar.
Karakterler bir realiteyi temsil ederler. Ancak nötr karakter yoktur. Tüm karakterler ya iyidirler ya da kötüdürler. Del Toro tamamen taraflı bir tavır takınır. Tarafsız değildir. Net bir şekilde direniş gösterenleri, gerillaları, itaatsizlik eden karakterleri destekler.
Film bittiğinde, finalde seyircilere herhangi bir açıklama yapılmaz. Ofelya’nın macerası gerçek miydi yoksa onun uydurduğu bir hayal ürünü müydü?
“Ama Yüzbaşı – hemen – itaat etmek, yalnızca itaatin hatrına… hiç sorgulamadan… Bu yalnızca sizin gibi insanların yaptığı bir şey.”
– Pan’ın Labirenti
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
Schein, C., & Gray, K. (2015). The eyes are the window to the uncanny valley: Mind perception, autism and missing souls. Interaction Studies. http://doi.org/10.1075/is.16.2.02sch
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.