Mutsuzluğun 5 Evresi
Bazen kendimizi tarifsiz bir mutsuzluk duygusu içinde; sessizce başımızı pencereye yaslamış ruhumuzu da ceplerimize doldurmuş öylece beklerken buluyoruz. Buna gerçekte neyin sebep olduğunu anlamıyoruz ancak böyle zamanlarda hayata karşı duyduğumuz ilgiyi kaybettiğimizi biliyoruz.
Peki, böyle bir mutsuzluğa ne sebep olur? Burada bahsettiğimiz şey depresyon değil; depresyon tanımı çok daha farklıdır. Burada bahsettiğimiz, ruh halimizi gösteren bir çeşit termometrenin artık 0’ı gösteriyor olması. Günlük rutinimizden saptığımız ve umudumuzu yitirdiğimiz zamanlardan söz ediyoruz.
“Mutsuzluk kuşlarının başınızın çevresinde uçmasına engel olamazsınız ama saçlarınıza yuva yapmalarına engel olabilirsiniz.”
– Çin Atasözü
Ancak kesin olan bir şey var: mutsuzluk, kaynağını araştırmamız ve anlamamız gerek bir duygudur ve neyse ki kalıcı değildir. Ancak bu günlerde kendimize mutsuz olmayı yasaklamış durumdayız. Beynin batağı olan bu duyguya hiç yer yok. Neredeyse bu duygunun varlığını reddetmek için kendimizi zorluyor ve her şey yolundaymış gibi davranıyoruz. Kim bilir belki hayal kırıklığına, üzüntüye ve huzursuzluğa nasıl bağışıklık kazandığımızı gösterip Yılın En İyi Aktörü Oscar’ını bile alırız!
Ancak kimse bu sağlam zırhı uzun süre giyemez. Kitaplar ve süreli yayınlar gibi pek çok bilgi kaynağına rağmen hala mutsuzluğun patolojik yani tıbbi açıdan ilgilenilmesi gereken bir durum olduğu fikrini sürdürüyoruz.
Bu efsaneyi gelin birlikte yıkalım çünkü mutsuzluk biz insanların doğuştan sahip olduğu bir duygudur. Mutsuzluk, “topla kendini, hayat böyle” denerek tedavi edilecek bir hastalık değildir. Öncelikle bunu iyi anlamak gerekiyor. Mutsuzluğun, size yazının devamında açıklayacağımız kendi katmanları vardır.
1. Uyarıcı İşaret Olarak Mutsuzluk
Mutsuzluk her zaman enerjinin azaldığının bir işaretidir. Burada, depresyondaki gibi durgunluk ve düşme yoktur; çok daha hafif ve anlaşılması güç özelliklere sahiptir. Kendi kabuğumuza çekilme ihtiyacı duyar, ilgisiz davranır ve sebebini bilmediğimiz bir yorgunluk duyarız.
Bütün bu fiziksel reaksiyonlar, beynin işlevi hakkında uyarıcı niteliktedir. Kendimizi çevreden soyutlamamıza neden olarak iç benliğimizle iletişim kurmamızı sağlar. Bizi neyin endişelendirdiğini, düşündürdüğünü ve hayal kırıklığına uğrattığını bulmak için daha derinlemesine bakmak gerekir.
2. Bir Enerji Koruma Yöntemi Olarak Mutsuzluk
Biyolog ve fizyolog olan Bernard Thierry uzun yıllar bu olumsuz duygular üzerine çalışmalar yürüttü. Thierry’e göre, mutsuzluk içimizdeki bir çeşit kış uykusu.
Yani, mutsuzluk bizi bekleme moduna alıp durgunluk ve iç gözlemin olduğu bir ortama bırakır. Böylece yalnızca belirli bir olaya tepki vermemizi engeller ve önceliği olmayan herhangi bir görev için beynimizin boşa enerji harcamasının önüne geçer.
Kendimize yönelerek sıkıntıyı çözüme kavuşturmak çok önemlidir. Fakat her zaman bu enerji depolama ihtiyacına kulak vermiyoruz. Bu duyguyu yok sayıp, hiçbir şey olmamış gibi gündelik hayatımıza devam ediyoruz.
3. Öz Bakım Olarak Mutsuzluk
Mutsuzluğu negatif bir duygu olarak tanımlama taraftarı olmayan pek çok psikolog var. Bütün psikolojik ve duygusal olayları veya ruh hallerini etiketlemek gibi neredeyse takıntılı bir tutuma sahip olarak, bazen bunlar üzerindeki bakış açımızı kaybediyoruz.
Mutsuz olmak ne iyi ne de kötü bir şeydir. Yalnızca bir duygudur ve uyarı mekanizması olarak çalışır. Bize önemli ve gerekli şeyler hakkında bilgi verir. Örneğin: “ biraz dur ve kendini dinle, kendine dikkat et, kendinle konuş, sana ne olduğunu anlamaya çalış” gibi.
Sonuç olarak, bir dahaki sefere bir arkadaşınız, ailenizden biri, sevgiliniz ya da eşiniz size “Bana ne oldu bilmiyorum, çok mutsuzum.” dediğinde yapmanız gereken son şey onlara “kafana takma, mutlu ol” demektir.
Söylemeniz gerek çok daha basit: “bana neye ihtiyacın olduğunu söyle” Böylece gerçekte neye ihtiyaçları olduğunu düşünmelerini sağlayarak sorunlarının köküne inmelerine yardım etmiş olursunuz.
4. Özlem Gösteren Mutsuzluk
Mutsuzluğun özlem ve melankoli arasında gidip gelen bir tadı vardır. Bir şeyin eksikliğini çekmekten doğar. Mutsuzken zıt duyguların, boşluk hissinin, isimlendiremediğimiz ihtiyaçların ve bizi umutsuz hissettiren daha pek çok şey tarafından ezilmiş hissederiz.
“Kalp mutsuzken keyifliymiş gibi davranmak zordur.”
– Tibullus
Pek çok kişiye göre mutsuzluk, insanın sahip olduğu en saf duygudur. Bu duygu insanları daha yaratıcı olmaya, sanatla ilgilenmeye, müziğe veya bütün bu zıt duyguları aktarabileceği şekilde yazmaya yönlendiriyor.
Ancak, sanatçının kalbine ilham veren bu duyguya hiç kimsenin sonsuza kadar dayanamayacağını; bu melankoli, boşluk ve toyluktan ibaret özlem topraklarında kimsenin sonsuza kadar yaşayamayacağını unutmamak gerekiyor.
5. Psikoljik Gelişim Yöntemi Olarak Mutsuzluk
Abraham Maslow’ın hiyerarşi piramidinin en tepesinde, kendini gerçekleştirme ya da kendini tamamlama ihtiyaçları denen basamağı görüyoruz. Bunun psikolojik gelişmenin ideal zirvesi olan özgüven ve duygusal sağlamlık gibi temel ilkeleri kapsadığını da unutmayın.
Kendi üzüntülerini anlama becerisinden yoksun olan ya da bunlar yüzünden dağılan insanlar, çevreyle bağını koparıp kendi ihtiyaç ve kimliklerini başkalarının ellerine bırakanlardır.
Kendi duygularınızı anlamak ve kendi evreninizin yöneticisi olarak ruh halinizi iyileştirmek psikolojik gelişiminiz açısından hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, mutsuzluğu zayıflık veya zafiyet gibi kelimelerle ilişkilendirmeyi bırakmalısınız.
Çünkü kendi mutsuzluğunu anlayıp bununla yüzleşen herkesin içinde gerçek bir kahraman yatar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.