Kendini Feda Etme ve Aile
Bir fedakarlık kültürü olan aileler vardır. Bu aile türünde, aile fertlerine, aile uğruna fedakârlık yapmaları gerektiğini öğretilir. Ailenin ihtiyaçlarını ve isteklerini, kendi ihtiyaçlarının ve isteklerinin önüne koyması gerektiği fikri, bu aileler tarafından desteklenir.
Bu tür ailelerdeki ilişki ilkeleri, “kabullenilmek için kendi feda etme” yasasına uymaktadır. Başka bir deyişle, günah keçisi olmaktan kaçınmak için, başkalarının ihtiyaçlarını, kendi ihtiyaçlarınızın önüne koymalısınız. Ailenizin sağladığı sevgi ve faydalar, hayatınızın sürekli bir yükümlülükler zincirine bağlı olmasına bağlıdır.
Kendini feda etmekten kim sorumludur?
Bu tür davranışları öncelikle ebeveynlerde görüyoruz. Onlar ilk başta kendini feda eden şehitlerdir. Çocuklarının mutluluğunun en önemli ilke olduğu düşüncesine göre davranırlar. Çocuklarının ifade ettiği ihtiyaçlar, çocuk yetiştirme konusuna rehberlik eder.
Aile büyüdükçe ve bu öz fedakarlık fikri yol aldıkça, gelecek kuşaklar da bunu miras olarak alırlar. Takip eden tüm aile üyeleri, aileye bakmaktan sorumludur. Herkesin çıkarı uğruna, bir fedakarlık ve özveri yaşamı beklenir.
Ebeveynler fedakarlık yaptığı zaman
Ebeveynler hala fedakarlık yapanlar olduklarında, çocukları farklı bir yaşam görüşü oluşturmak için gerekli özgürlüğü hissedebilirler. İlişkilere daha sağlıklı bir bakış açısı getirmeye çalışarak düşünce, söz ve eyleme isyan ederler.
Yani, tıpkı Giorgio Nardone’nin dediği gibi, çocuklar “ebeveynlerine daha çok eğlenmek, dışarı çıkmak, gezmek için yalvarır… Ama ebeveynler hiçbir seçeneklerinin olmadığını söyler. Eğer çocuklar kendi tarzında giyinmek, ders çalışmak, kendi arabalarına ve benzerlerine sahip olmak isterlerse, o zaman ebeveynler fedakarlık yapmak zorundadırlar. Başka birçok şeyden vazgeçmeleri gerekir. ”
Dünya ve aile vizyonlarının belirli bir fikrin etrafında döndüğünü görebiliriz. Bu düşünce, her zaman diğerlerinin ihtiyaçlarını ve isteklerini önceliğe yerleştirmektir. Aileden gelen istikrarı ve kabulü garanti altına almak için bunu gerekli görüyorlar.
Diğer fedakâr aileler, “patolojik fedakârlar” ve “patolojik narsisistler” çiftlerinden oluşur. Bu günlerde, her bir birey, diğerinin fedakârlığından zevk alır. Her üyenin bir rolü vardır ve ilişkide üstünlük sağlamak için fedakarlık kartını oynatabilir.
Eşit derecede rahatsız edici başka kombinasyonlar da vardır. Örneğin, bazı ailelerde, en çok kimin fedakarlık edeceğini görmek için bir yarışma var. Fedakarlık, bir tür dışsal hedefe ulaşmaktır (örneğin bir ev satın almak). İçinde bulundukları andan zevk almamak için mükemmel bir mazeret buluyorlar. Peki amaç ne? Gelecekte rahat etmek.
Aileyi oluşturan çiftin kökeni ne olursa olsun, bu ilişki modelleri olumsuzdur. Bunun nedeni, aile üyelerinde kendini sevmenin ve kendine saygı göstermenin önemini azaltmasıdır.
“Fedakarlık” ve “Yapmalıyım…” yaşam tarzını şekillendiren kelimelerdir
En uç durumlarda, bazı sözcükler diğerlerinden daha çok kullanılır. “Fedakarlık” ve “yapmalı” kelimeleri, bazı insanların yaşam felsefesi üzerinde belirleyici bir etki yaratır. Bir ebeveyn “patolojik fedakar” olduğunda, çocuğu (patolojik narsist) “alabildiği şeyi almak” konusunda zorluyor. Nardone şöyle diyor:
“İlişkiler çoğu zaman asimetriktir, ve alçak gönüllü ve başı kıldan ince gözükse bile, kendilerini feda edenler genellikle çok güçlü bir konumdadırlar; çünkü kendilerini feda ettikleri insanlar aracılığıyla, üstün bir tutum elde ederler, diğerlerini de kendilerine suçlu veya borçlu hissettirirler. Bu, bir kredi ve borç sistemine dayanan ve ahlaki şantaja doğru kaymış bir aile oyunu yaratır.”
Bu, bir kişinin kendini ifade etmesini zorlayan ve son derece yorucu olan bir tür kişilik durumudur. Bazı durumlarda, bu ortamda yetişen insanlar, karşılıklı ihtiyaçlardan memnun kalmaktadırlar. Bunun nedeni, arzularının bir şekilde yolunu bulmalarını öğrenmeleridir.
Kendini feda etmenin olumsuzluğu
Bu tavrı olan insanlar genellikle “sen benim yaptığım fedakarlıkları anlamıyorsun, eğer ben olmasaydım…” gibi şeyler söyler. Onlar kurban rolünü çok iyi oynarlar. Onların yaşamları hep bir keşmekeş içerisinde yer alır. Her zaman kendi hayatlarını ve çıkarlarını gömmek için dar bir hayatla yaşamaya çalışırlar.
Bu kendini fedakarlık modelini aile içerisinde benimseyen çocuklarda, duygusal miras, içinde yaşadıkları zamanın tadını çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Başkalarının hayallerini, kendi hayalleriymiş gibi yaşarlar. Umutsuzluk hisseder ve durumlarını değiştirmek için kendi bilgilerini edinmekte zorlanırlar.
Diğer insanlar, umutsuzca bu boğucu aile ortamını terk etmeye çalışırlar. Şantajlara ve kendi ihtiyaçlarını karşılayan dayatmalara dayanamazlar. Diğerleri sürekli olarak değişim için bir arayış içerisinde, başkaları ile birlikte olmayı öğrenirler.
Bu ilişki modellerini fedakar ailelerde tanımlamak önemlidir. Kişisel gelişim ve önceliklerin tanımlanması için ilk adım budur. Her gün düşünmemiz gereken bir şeydir bu.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.