Karışık Anksiyete-Depresif Bozukluk: Tanımı, Sebepleri ve Tedavisi
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Karışık anksiyete-depresif bozukluk tartışmalıdır ve varolan tüm teşhis sınıflamaları bunu içermez. Bunun sebebi onun varlığının kabul edilmemesinden değil, bazen tek bir bozukluk değil, ikincil anksiyöz özelliklere sahip bir depresif bozukluk olarak düşünülmesidir.
Karışık anksiyete-depresif bozukluğun belirtileri anksiyete ve depresyon olup, ikisi de diğerinde açık bir şekilde baskın değildir. Ayrı bir teşhisi haklı çıkaracak kadar yoğunluğu da yoktur.
Bu bozukluk, birincil bakımda sıklıkla görülen nispeten hafif semptomların bir karışımı ile ortaya çıkar ve tekrarlanma sıklığı da daha yüksektir.
Depresif ve anksiyöz semptomların kombinasyonu, etkilenen kişinin işleyişinde belirgin bir bozulmaya neden olur.
Bununla birlikte, bu tanıyı reddedenler, bu tanıın varlığının, klinik tedavi uzmanlarının, bir hastanın tam bir psikiyatrik öyküsü almak için gereken zamanı almaktan vazgeçmeye ittiğini savunmuştur. Böyle bir tarih gerçek depresif bozuklukları gerçek kaygı bozukluklarından ayırt etmelerine izin verecektir.
Karışık anksiyete-depresif bozukluğa ne zaman teşhis koyulur?
Bu teşhisi koymak için anksiyete belirtileri ve düşük yoğunluklu depresyon görülmesi gerekmektedir. Buna ek olarak, titreme, çarpıntı, ağız kuruluğu ve mide ağrısı gibi bazı istem dışı belirtiler olmalıdır.
Bazı ön çalışmalar, genel pratisyenlerin karışık anksiyete-depresif bozukluk sendromunu saptamaya yönelik duyarlılıklarının düşük olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bu tanı eksikliğinin bu hastalar için sadece uygun bir teşhis eksikliğini yansıtıyor olması mümkündür.
Karışık anksiyete-depresif bozukluk semptomları
Bu bozukluğun klinik bulguları anksiyete ve depresif bozuklukların semptomlarının birleşimidir.
Buna ek olarak, gastrointestinal rahatsızlık gibi otonom sinir sisteminin hiperaktivite belirtileri sık görülür. Hastaların çoğunluğunun tıbbi polikliniklere gitme sebepleri budur.
Karışık anksiyete-depresif bozukluk için DSM-IV araştırma kriterleri
Zihinsel Bozuklukların Teşhis ve İstatistik El Kitabı (DSM), bu bozukluğun teşhisi için bir dizi kriter ortaya koymaktadır. Ancak, belirttiğimiz gibi, bu sadece araştırma amaçlıdır. Hadi onlara bir bakalım:
Bu bozukluğun temel özelliği, en az 1 ay süren kalıcı veya tekrarlayan bir disfori olmasıdır. Bu zihinsel durum, aşağıdakilerden en az dördünü de içeren semptomlarla birlikte gelir:
- Konsantre olmakta veya hafızada yaşanan zorluklar, uyku bozuklukları, yorgunluk veya enerji eksikliği.
- Akut sinirlilik.
- Tekrarlayan ve yoğun endişe hali.
- Kolayca ağlamak ya da umutsuzluk hissi, geleceğe yönelik kötümserlik, faydasızlık hissi ve düşük özsaygı.
- Dikkat kesilmek, tehlike beklentisi.
Bu semptomlar önemli sosyal rahatsızlıklara veya sosyal ortamda, iş yerinde veya diğer önemli faaliyetlerde bozulmaya neden olur.
Öte yandan, semptomların bir maddenin veya tıbbi bir hastalığın doğrudan fizyolojik etkilerinden kaynaklandığı durumlarda, karışık anksiyete-depresif bozukluğun tanısı konulmamalıdır. Kişi majör depresif bozukluk, sürekli depresif bozukluk, anksiyete bozukluğu veya yaygın anksiyete bozukluğu için tanısal kriterleri sağlıyorsa da bu teşhis koyulmamalıdır.
Kısmi bir azalma görülse bile, başka bir anksiyete veya ruh hali bozukluğunun durumları da görülüyorsa, bu tanı yine uygun olmayacaktır.
Ayrıca semptom aralığının başka bir zihinsel bozuklukla daha iyi bir açıklanamaması da gereklidir. Bu bozuklukla ilgili en başta gelen bilgiler, bozukluğun daha sık olduğu birinci basamak merkezlerinden; muhtemelen ayaktan hastalar arasında daha yüksek bir prevalansa sahiptir.
Karışık anksiyete-depresif bozukluğun etkileri nelerdir?
Majör depresif bozukluğun anksiyete bozukluğu ile birlikte görülmesi çok yaygındır. Depresyon semptomları olan hastaların üçte ikisinde de açıkça anksiyete belirtileri vardır. Bunların üçte biri panik bozukluğun tanısal kriterlerini karşılayabilir.
Bazı araştırmacılar anksiyete bozukluğu olan hastaların %20 ila %90’ının majör depresif bozukluk atakları olduğunu bildirmiştir. Bu veriler, depresyon ve anksiyete bozukluklarının semptomlarının varlığının genelde depresif veya anksiyete bozukluklarını teşhis etmek için yeterli bir kriter olmadığını göstermektedir.
Bununla birlikte, şu an karışık anksiyete-depresif bozukluk hakkında resmi bir epidemiyolojik veri bulunmamaktadır. Ancak bazı araştırmacılar, birincil durumlarda oran %50 iken, genel nüfusta bu bozukluğun tekrarlanma sıklığının %10 olduğunu öngörmüştür. Daha ılımlı tahminler ise genel nüfusta %1’lik bir oranda tekrarlandığını göstermektedir.
Bu rahatsızlığa ne sebep olur?
Dört araştırma dizisi, anksiyete ve depresyon belirtilerinin belirlenmiş nedenlerle ilişkili olduğunu ileri sürmektedir.
Birincisi, birkaç araştırmacı depresif ve anksiyete bozukluklarına benzer nöroendokrin nedenler bulmuştur. Bunlara aşağıdakilerin eksikliği dahildir:
- Kortizolün adrenokortikotropik hormona tepkisi
- Büyüme hormonunun klonidine tepkisi
- Tiroid uyarıcı hormon
- Prolaktinin tirotropin salıcı hormona tepkisi
İkincisi, bazı araştırmacılar, bazı hastalarda depresif ve anksiyete bozukluklarının kökeni açısından noradrenerjik sistemin hiperaktivitesini belirleyen verileri sunmuşlardır.
Spesifik olarak bu çalışmalar, anksiyete krizi yaşayan depresif ya da anksiyete bozukluğdan muzdarip hastaların idrar, plazma ya da beyin omurilik sıvısında yüksek norepinefrin metabolit MHPG konsantrasyonuna sahip olduğunu bulmuştur.
Diğer anksiyete ve depresif bozukluklarda olduğu gibi, serotonin ve GABA da karışık anksiyete-depresif bozukluğun kökeni ile ilişkili olabilir.
Üçüncü olarak, birçok çalışma fluoksetin ve klomipramin gibi serotonerjik ilaçların depresif ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde yararlı olduğunu bulmuştur.
Son olarak ise, çeşitli ailesel çalışmalar, en azından bazı ailelerde anksiyete ve depresif belirtilerin genetik olarak geçtiğini gösteren veriler sunmuştur.
Rahatsızlık için izlenecek yol ve hastalığın seyri
Mevcut klinik bilgilere göre, en başta hastaların baskın anksiyete veya depresyon semptomları ya da bunların orantılı bir karışımına sahip olma olasılığı aynıdır.
Hastalığın gidişatı sırasında anksiyete ve depresif belirtiler ağır basan tarafa göre değişebilir. Herhangi bir öngörü henüz bilinmemektedir.
Bununla birlikte, yeterli psikolojik tedavi olmazsa, depresif ve anksiyete bozuklukları kronik bir hale gelme eğilimindedir.
Karışık anksiyete-depresif bozukluğun tedavisi
Karışık anksiyete-depresif bozuklukların tedavisinde kullanılan yöntemleri karşılaştıran iyi bir çalışma olmadığı için, klinik tedavi uzmanları sunulan semptomlara, şiddetine ve farklı tedavi yöntemlerine ilişkin daha önceki deneyimlerine göre tedavi sağlamaya meyillidir.
Psikoterapötik yaklaşımlar, davranışsal veya bilişsel terapiler gibi kısa bir süre için kullanılabilir. Yine de, bazı klinik tedavi uzmanları, içgözlem psikoterapisi gibi daha az yapılandırılmış psikoterapötik bir yaklaşım kullanmaktadır.
İlaç
Karışık anksiyete-depresif bozuklukların farmakolojik tedavisi genellikle anti-anksiyete ilaçları, antidepresanlar veya her ikisi ile yapılır. Kaygı dindirici ilaçlar arasında bazı veriler, anksiyete ile ilişkili depresyonun tedavisinde etkililiği nedeniyle triazolobenzodiazepinlerin (örneğin, alprazolam) kullanımının uygun olabileceğini göstermektedir.
5-HT reseptörünü etkileyen, örneğin buspiron gibi maddeler de uygun olabilir. Antidepresanlar arasında serotoninerjikler (örn. fluoksetin) karışık anksiyete-depresif bozukluğun tedavisinde çok etkili olabilir.
Psikolojik tedavi
Her durumda, bu tür patolojiler için tercih edilen tedavi bilişsel-davranışsal psikoterapidir.
Bir yandan, her şeyden önce, bu, hastanın fizyolojik aktivasyon düzeylerini azaltması ile ilgilidir. Bu, solunum teknikleri (örneğin diyafram solunumu) ve rahatlama teknikleri (aşamalı kas esnemesi, otojen eğitim, farkındalık vs.) ile başarılır.
İkincisi, hastanın ruh halini iyileştirmesi gerekmektedir. Bu, farklı şekillerde başarılabilir. Davranışsal aktivasyon tedavisi bu konuda çok etkili olabilmektedir.
Fikir, hastanın bir önceki aktivite seviyesine geri dönmesidir. Bunu yapmak için, bir terapist o kişiyi hoş aktiviteler yapması için cesaretlendirebilir, sevdiği bir şeye geri dönmek veya yeni bir şeye başlamak gibi.
Üçüncüsü, bir dönem psikoeğitim almak yararlı olacaktır. Bu dönemde hasta kendisine ne olduğu ve neden olduğu hakkında bir açıklama bulur. Anksiyete ve depresyonun özellikleri hakkında bazı temel fikirleri öğrenir, böylece deneyimlerini normalleştirebilir.
Daha sonra, sorunu besleyen bazı inançları veya düşünceleri değiştirmek gerekebilir. Bu, bilişsel bir yeniden yapılandırma tekniği ile olabilir.
Gördüğünüz gibi, karışık anksiyete-depresif bozukluğun bazı tanı sistemlerinde belirli bir kimliği yoktur, ancak birincil bakım konsültasyonlarında sıklıkla bulunur. Oldukça yaygındır.
Bu tedavi edilebilir bir bozukluktur ve eğer zamanında tedavi edilmezse kronikleşebilir.
Bibliyografi:
- Bobes García, J. (2001). Trastornos de ansiedad y trastornos depresivos en atención primaria. Barcelona, etc.: Masson.
- Derogatis, L. R., & Wise, T. N. (1996). Trastornos depresivos y de ansiedad en asistencia primaria. Barcelona: Martinez Roca.
- Miguel Tobal, J.J. (1990). La ansiedad. En J. Mayor y J.L. Pinillos (Eds.). Tratado de Psicología General. (Vol.3). Motivación y Emoción. Madrid: Alhambra.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Bobes García, J. (2001). Trastornos de ansiedad y trastornos depresivos en atención primaria. Barcelona, etc.: Masson.
- Derogatis, L. R., & Wise, T. N. (1996). Trastornos depresivos y de ansiedad en asistencia primaria. Barcelona: Martinez Roca.
- Miguel Tobal, J.J. (1990). La ansiedad. En J. Mayor y J.L. Pinillos (Eds.). Tratado de Psicología General. (Vol.3). Motivación y Emoción. Madrid: Alhambra.
- Décima Revisión de la Clasificación Internacional de las Enfermedades. Descripciones Clínicas y pautas para el diagnóstico. Organización Mundial de la Salud, Ginebra, 1992.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.