Hayatınızın Aşkını Bulamamanızın 5 Nedeni
“Hayatımızın aşkı” diye bir kavramın bulunduğu düşüncesi son yıllarda hızla yayılan inanışlar arasında bulunmaktadır. Bu kavram aslında, “bir elmanın iki yarısı” görüşünün günümüzde ortaya çıkan versiyonu olarak kabul edilebilir. Bu inanış, her insanın önceden kaderinde yazılmış olan o muhteşem aşkın bulunduğunu öngörmektedir. Bize düşen görev ise bu aşkı aramak ve bulmaktır. Bu yaklaşımda, eğer hayatınızın aşkını henüz bulamadıysanız aramaya devam etmeniz gerektiği temel alınmaktadır.
Aslında bir çiftin yaşantısını romantik detaylarla süslemesinde elbette hiçbir sakınca yoktur. Tam tersine bu tür bir durum ilişkinin zenginleşip güçlenmesine katkı sağlar. Esas problem, hayatınızın aşkını bulamadığınızı düşünmeniz ve bu aşkın her an herhangi bir yerde karşınıza çıkacağına inanmanızdan kaynaklanmaktadır. Bu durum çoğu kez hayat boyu devam eden bir baskıya yol açmaktadır. Eğer hayatınızın aşkını bulamadığınızı düşünüyorsanız aslında bu durum, öyle birinin hiç var olmamasından kaynaklanmaktadır. Bunun yerine başka birinin hayatınızın içinde sizinle olacağını bilmeniz ve anlamanız çok önemlidir.
“Sevilmemek oldukça basit bir talihsizliktir. Gerçek talihsizlik nasıl seveceğini bilmemektir.”
– Albert Camus
Bu noktada karşımıza çıkan en önemli problem, bazı insanların bu durumdan etkilenerek ideal gerçeklik kavramı ile yaşamaya çalışmalarıdır. Bu bağlamda, ideal gerçekliklerin sadece kusursuz bir dünyada var olabileceğini fakat gerçek hayatta böyle bir durumun mümkün olmadığının altını çizmek gerekmektedir. Bu nedenle konuyu biraz daha inceleyerek bazı noktaları açıklığa kavuşturmak önemlidir. Bunu yapabilmek için de hayatınızın aşkını bulamamanızın beş nedenine hep birlikte göz atalım.
1. Hayatınızın Aşkı Diye Bir Şey Aslında Hiç Yoktur
Hayatınızın aşkını bulamayacak olmanızın ilk nedeni, aslında böyle birinin hiç var olmamasıdır. En azından, kalbinizde çok özel bir yere sahip olmak üzere yaratılmış ve kaderi böyle çizilmiş bir kişinin bulunmadığını söyleyebiliriz. Yani dünyada mutlu bir ilişki yaşayabileceğimiz tek bir insan değil, aslında daha fazla insan olduğunu belirtmemiz gerekir.
Ne kadar harika olursa olsun her ilişki bir şekilde sonlanabilir. Bu durumu kaderle ya da garip bazı güçlerle açıklamak pek mantıklı olmayacaktır. Aslında çok basit bir biçimde bazı faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ilişkiler biter. Bunlar arasında en sık biçimde rastlanan nedenler, gerçekleşmeyen ve hayal kırıklığına yol açan beklentiler ile diğer bir kişiyi olgun bir biçimde hayatımıza davet etme konusunda yaşadığımız eksikliklerdir.
2. Narsisizm Farklılıkları Kabul Etme Konusunda Önemli Bir Engeldir
Birçok insan, ideal partnerlerinin kendi kişiliklerinin bir tür yansıması olduklarına inanmaktadır. Yani bu kişiler, bir anlamda kendilerinin başka bir insanda vücut bulmuş versiyonlarının arayışı içerisindedirler. Elbette bir çift açısından birbirleri ile iyi derecede uyum bulunması önemli bir gerekliliktir. Ancak bunun yanında, bu iki kişi arasında çok büyük farklılıkların olabileceği ya da olduğu gerçeğinin ortadan kalkmayacağının da akıldan çıkarılmaması gerekmektedir.
Eğer hayatınızın aşkını bulamıyorsanız aşk konusunda aşırı kişisel bir yaklaşımınızın bulunduğu söylenebilir. Belki de o muhteşem aşkın sizin ihtiyaçlarınızı tam olarak karşılayan ve arzularınıza cevap verebilen bir aşk olduğunu düşünüyorsunuz. Peki ya siz? Siz diğer kişinin ihtiyaçlarını ve isteklerini tam olarak karşılayabilecek misiniz? Yoksa her şeyi size dokunan tarafından görüp hikayenin diğer tarafını görmezlikten gelmeyi mi tercih ediyorsunuz?
3. Gençlik Hayalleri Hayatınızın Aşkını Bulamamanızın Nedenlerinden Biri Olabilir
Halen birinin bir gün “çıkıp gelerek” karnında kelebekler uçuşmasına, avuçlarının terlemesine ve gözlerinde kalp şekilleri belirmesine yol açacağı beklentisi ile yaşayan çok sayıda insan vardır. Ayrıca, sadece varlığıyla bile karşısındakini cennete götürecek bir kişinin olduğunu düşünenler de bulunmaktadır. Bu insanlar o kişi dışında her şeyin çok az önemi olduğunu düşünürler.
Bu hayaller aslında yetişkinliğe ilk adım attığımız dönemdeki aşkların hatıralarından kalma hislere dayanmaktadır. Yani aşkı bu şekilde hissetmek sadece aşk ile değil, aynı zamanda o dönem içerisinde bulunulan gençlik dinamiklerinin kendisi ile ilgili bir durumdur. Gerçek hayatta ise ne gençlik dönemi geri gelecek, ne de aşklar o dönemdeki kadar coşkun bir biçimde yaşanacaktır. Ancak diğer yandan, ilerleyen yaşlarda yaşadığınız aşkların çok daha iyi olabileceğini, daha gerçekçi ve uzun süreli bir biçimde yaşanabileceğini de gözardı etmemek gerekmektedir.
4. Uzlaşı ve Kabullenme Yeteneği Gelişmediğinde
Hayatınızın aşkını bulamamanızın en sık karşılaşılan nedenlerinden bir diğeri, kendinizi ilişkinize yeterince adamıyor olmanız olabilir. İnsanın bir işe ya da kişiye kendini adaması çok kolay başarılabilecek bir konu değildir. Çok sayıda şeyden vazgeçmeye ve sahip olunan birçok şeyi kaybetmeye yol açar. Bu aynı zamanda gerçeğin aslında eksik ve mükemmel olmadığını kabullenmek zorunda kalmak demektir. Mantıklı bir davranış biçimi olduğundan, romantik hayallerin son bulmasıdır.
Kimi zaman gerçeğin oldukça sıradan taraflarının bulunduğunu ve aslında hoş keman sesleri ile bezeli bir dünya olmadığını kabullenmek istemeyiz. Kendini adamak, idealizm ile değil gerçekçilik ile uyumlu bir kavramdır. Bu nedenle herkes diğer bir insana kendini adama konusunda başarılı olamaz. Bu bağlamda hiçbir aşkın zaman içerisinde ortaya çıkan zorluklarla başa çıkabilmesinin mümkün olmayacağının altını çizmek gerekir.
5. Başarılı Olma Konusunun Bir Takıntı Haline Dönüşmesi Durumunda
Günümüz dünyasında özellikle iş alanında insanlarda çok ciddi boyutlarda bir başarı takıntısı bulunmaktadır. İnsanlar hep en tepeye tırmanma arzusu taşımakta, hep daha fazla para, daha fazla prestij ve her şeyin daha fazlasına sahip olma arzusu içinde bulunmaktadırlar. Bunları başarmanın tek yolu ise işe ve yaptıkları projelere hayatlarının neredeyse tamamını vermelerinden geçmektedir.
Bu şartlar altında büyük bir aşkın yeşermesi gerçekten çok zor bir hal almaktadır. Bu tür insanlar için aşkın kendisi, çok yüksek karlılık oranlarına sahip bir şirket haline bile dönüşebilmektedir. Bu noktada, gerçek bir aşkın en büyük sırlarından birini açıklamamız gerekiyor: Aslında bizler, diğer insanın kırılganlıklarına ve ihtiyaçlarına aşık oluruz, başarılarına ya da kazanımlarına değil.
Eğer hayatınızın aşkını hala bulamadığınız için üzülüyorsanız, belki de aslında böyle birinin hiç olmadığını düşünmek sizin için daha iyi olacaktır. Bu aslında aramak ile ilgili değil, kendini geliştirme ve üstüne koyma ile ilgili bir durumdur. Yani asıl konu sevilmek değil, sevginin ya da aşkın kendisidir. Tam olarak mutlu bir ilişkiye kavuşmanın formülü aslında işte bu kadar basittir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.