Hangi Yöntem Daha İyi? Yüksek Sesle Okumak mı, Sessiz Okumak mı?
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas
Hangi yöntem sizin için çalışırken daha etkili? Çoğu insan sessizce okuyarak çalışır, diğer insanlar ise yüksek sesle okuyarak çalışır. Eğer ikincisi grupta iseniz, okuduğunuz veya öğrendiğinizi şeyi sesli bir şekilde söylerken muhtemelen bu eylemi odada yürürken gerçekleştiriyorsunuz. Hatta kimi zaman kendinizle sohbete bile başlayabilirsiniz. Peki ama hangisi daha etkili: yüksek sesle okuyarak çalışmak mı yoksa sessizce okuyarak çalışmak mı?
Önerdiğimiz şey; her iki yönteminde de kullanılmasıdır. Çünkü size yazımızın ileri bölümlerinde anlatacağımız gibi, hem yüksek sesle hem de sessiz okumak farklı yönleri geliştirir. Bunlardan birine öncelik verip daha çok önem versek de, her birinin neye katkıda bulunduğunu ve hangi yönleri öne çıkardığını göreceğiz.
Sessiz çalışmak ve Görsel hafıza
Sessizce çalıştığımız zaman, okuyacağımız metinle ilgili ilk okuma yaptığımızda önemli olan aklımızda ilk nelerin kaldığıdır. Ancak bu eylem sadece bununla sınırlı bırakılamaz. İlk okumayı yaptıktan sonra, önemli fikirlerin altını çizmek, net olmayan cümleler üstünde düşünmek ve aklımızda kalan soruları ortadan kaldırmak için öğrendiğimiz bilgileri araştırmak gereklidir.
Cümlelerin altını çizmek hatta renkli kalemler kullanmak önemlidir. Çünkü bunu yaparken öğrendiğimiz şeyi görsel hafızamızla destekleriz (bir bilginin yerini hatırlamak, onu hafızamızda oluşturma sürecini kolaylaştırır: telafi etme). Ayrıca, renkli kalemlerin kullanımı, öncesinde önemli olduğuna karar verdiğimiz şeye odaklanmamızı, daha fazla dikkat etmemizi sağlar.
Bilgilerimize daha iyi odaklanmak için, sessiz okumamızı özetler ve şemalarla destelememiz gerekir.
Sessiz okuyarak çalışmanın önemi, okuduğumuz şeye konsantre olabilmemizdir. Eğer okumaktan başka bir şey yapmazsak, bu eylem bize pek yardımcı olmayacaktır. Bunun nedeni, çalışmamızı gerçekleştirirken bunu özümseyerek yapmaktır. Sessizce okumak tek başına faydalı değildir. Aynı zamanda öğrendiğimiz şeyleri bir kenara yazmak, not etmek, öğrendiğimiz şeyleri kendi kelimelerimizle tekrar etmemiz gerekir. İşin özü burada yatmaktadır. Yüksek sesle okumanın bize sunduğu çok şey vardır.
Yüksek sesle okuyarak çalışmak bilgiyi güçlendirir
Yüksek sesle okuyarak çalıştığımızda bir şey olur: Kulağımız sesli olarak söylediğimiz şeyleri algılar. Bu da hafıza, dikkat, anlama ile ilgili bilişsel yetenekler uyandırır. Yüksek sesle okuyarak çalışmak beynimizin sahip olduğu bilgi depolama ve muhafaza etme yeteneğini harekete geçirir.
Sessiz okumada da bahsettiğimiz gibi yüksek sesle okuyarak çalışma hakkında da söylememiz gereken bir şey daha var: Bilgiyi başkalarının ağzından dinlemeyi notları okumamaya tercih ederiz değil mi? Böylesi daha kolay gelir. Bunun nedeni, yüksek sesle okunanlara kişisel bir değer yüklenmesi, farklı kelimelerle açıklanabilmesi ve aynı zamanda şüphe duyulması, sorgulaması, kendi kendine tartışabilmesidir. Bu yöntem, çalışmayı zenginleştirir ve ezberleme sürecimizi kolaylaştırır.
Yüksek sesle okuyarak çalıştığımızda bağlantılar kurarız. Söylediklerimizi birden daha önce okuduğumuz veya başka bir sayfada gördüğümüz bir şeye bağlarız. Sessiz çalıştığımızda ya da yüksek sesle okumadan çalıştığımızda zihnimizde öğrendiğimiz şeylerin bir şemasını oluştururuz. Bu son derece idealdir, bilgilerimizi güçlendirir ve öğrendiklerimizi beynimize kaydetmemizi sağlar.
Kendini dinlemenin faydaları
Colin MacLeod ve Noah Farrin, yüksek sesle çalışarak öğrenmenin faydasına ve bunun öğrenmeyle olan ilişkisini incelemeye kendilerini adayan önde gelen iki araştırmacıdır. 2010 yılından beri kendilerini bu araştırmaya adadılar ve çalışmalarından biri olan “Kendini dinlemenin faydaları” isimli çalışma Memory dergisinde yayınlandı.
Kanada’daki Waterloo Üniversitesi’nde yürütülen bu araştırmada, 100 öğrenciyle işbirliği yaptılar. Öğrencilere 80 kelime verildi ve onlara yüksek sesle okumaları istendi. Büyük çoğunluğu her ihtimale karşı hatırladıkları kelimeleri bir kenara yazdılar.
Sonra bir başka deneme aşamasına geçtiler. Ancak testi gerçekleştirmeden önce kelimeleri hatırlamanın 4 farklı yolunu seçmeleri gerekiyordu. Biri bu kelimeleri sessizce okumak, diğeri başkaları tarafından kasete kaydedilen kelimeleri dinlemek, bir diğeri kendi sesiyle kaydedilmiş kelimeleri dinlemek ve sonuncusu ise onları yüksek sesle okumaktı.
Sonuçlar çok şaşırtıcıydı ve yazarlar bunu “üretim efekti” olarak adlandırdı. Testten iki hafta sonra, katılımcılara bir dizi kelime verildi. Bu kelimelerin okudukları ya da başkalarının sessinden dinledikleri kelimelerle eşleşip eşleşmedikleri soruldu. Kelimeleri kendi yüksek sesiyle okuyanlar daha iyi cevap verdi.
Yüksek sesle okuyarak çalışmak, okuduğumuz şeye kişisel bir karakter yüklememizi sağlar. Bu nedenle okuduğumuz şeyleri daha iyi hatırlarız.
Katılımcıların kendi kayıtlarını dinlemelerinin faydası olduğu görüldü. Ancak, başkası tarafından yapılan kayıtlar verimlilik açısından üçüncü sıradaydı. Böylece, kayıt ne kadar kişiselleşirse, onu o kadar iyi hatırladığımızı öğrenmiş olduk.
Yüksek sesle okuyarak çalışmak çok iyi bir seçenek olsa da, diğer seçenekleri göz ardı edemeyiz. Genel olarak kelimeleri tek tek değil, anlamlarıyla hafımıza kaydetmeye çalışırız. Hepsini bir arada yapmak memnun edici sonuçlar almamızı sağlar.
Bazı insanlar sessiz okumayı, metni okurken aynı zamanda kaydetmeyi ve sonra kaydı dinlemeyi daha faydalı bulur. Diğerleri ise en başından itibaren yüksek sesle okumayı, sonra sessizce yazarak çalışmayı ya da öğrendiklerini çizerek çalışmayı tercih eder. Bu anlamda, araştırmanın bize verdiği verileri kullanarak, her insan hangi yöntemle daha iyi bir performans sergiliyorsa o yöntemi seçmeli, diyebiliriz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.