Logo image
Logo image

Duyguları Bastırmak, Karaciğer Hastalığı İçin Risk Faktörüdür

3 dakika
Duyguları Bastırmak, Karaciğer Hastalığı İçin Risk Faktörüdür
Son Güncelleme: 25 Nisan, 2018

Son yıllarda üzerinde ortak anlaşmaya varılan düşüncelerden biri mantığa duygulardan önce başvurulması gerektiği konusunda ısrarcı. Bu yüzden hepimiz duyguların ve onların uygun ifadelerinin önemini görmeden gelmek üzere yetiştirildik. İnsanlar duygularını, toplum tarafından kabul gören normlara uygun şekillendirmeye çalışıyor. Bu, bazı duyguların bastırıldığı ya da yadsındığı anlamına gelebilir.

Bazı duygular toplum tarafından negatif olarak sınıflandırılır. Öfke, üzüntü, acı ve korku, bu kategori altında sınıflandırılan duygulardan bazılarıdır. İlk gençlik yıllarımızdan beri hepimizin duyarak aşina olduğumuz cümlelerde bunun örneğine rastlayabiliriz. Bu söylemler kültürel olarak aktarılır bir nesilden diğerine aktarılır ve en derin düşüncelerimizin parçası olur.

Seni ağlarken görürlerse, güçsüz olduğunu düşünürler.“, “Seni öfkeli görürlerse, sert biri olduğunu düşünürler.“, “Kendine engel ol, ağlama” ya da “Erkekler ağlamaz” gibi cümleler yaygın olarak duyduğumuz ifadelerdir. Bu düşünceler dogmaya dönüşür, böylece kendimizi hislerimizi ifade etmekten alıkoymaya başlarız. Sonuçta fiziksel hastalıklara yatkın bir hale geliriz, karaciğer hastalıkları da bu fiziksel hastalıklarından arasındadır.

“Eğer kalbinizin kapılarını hislere ve duygulara kapatırsanız, kendinizi gerçeğin dışında tutmuş olursunuz.”

– Vivaracho

Duyguların bastırılması fiziksel sağlığa zarar verir

Kültürel olarak duygularımızı bastırmaya ya da onları görmezden gelmeye eğilimli olsak da, bu çabamız, öfkeyi, üzüntüyü, kızgınlığı görünmez kılamaz. Üstlerine ne kadar toprak atarsanız atın oldukları yerde kalırlar. Duyguları bastırdığımızda, özgürce ifade etmediğimizde, yarattıkları çalkantının etkisi içimizde hapsolur.

Böylece, örneğin, öfkeyi ya da korkuyu bastırdığımızda, adalesel gerginlik dışarıdan görünen kaslarda kendini belli eder. Bu kaslar tipik savaş ya da kaç tepkisini harekete geçirir. Bunun yerine gerilim içe yönlendirilir. Sonrasında da aynı gerilim iç kaslara aktarılır.

Uzun dönemde, duygulara eşlik eden bastırılmış gerilim, başka şekillerde ortaya çıkarak kendini ifade etmeye başlar. Kasılmalara, kaslarda sertliğe, boyun ve sırt ağrılarına, gastrik hastalıklara, baş ağrılarına ve hatta karaciğer hastalıklarına dönüşerek kendilerini gösterebilirler.

Bir insanın içine hapsettiği duygular, kendilerince çözüm arayışına girer, kendilerini bir şekilde ifade etmek isterler. Bu da duyguların doğasında vardır, onlar hissedilmek ve ifade edilmek için yaratılmışlardır.

Some figure

Belli koşullarda duygularınızı kontrol etmek bir şekilde yanıltıcı bir deneyimdir. Ayrıca, sonuçları da oldukça aldatıcıdır. Bireyin “kontrol” adı altında inşa ettiği binayı ayakta tutan temeller oldukça güvenilmezdir. Kontrolü sağlama girişimi, yalnızca, aşırıya kaçan davranışın geçici dönüşümünü sağlayacaktır. Eninde sonunda bastırılan duyguların açığa çıkması gerekecektir.

“Duyguları bastırmak bizi güçlendirmez. Sıkıntılarla yüzleşmemiz gerektiğinde bizi daha kolay incinir bir hale getirir.”

– Demente Nano Silhy

Karaciğerinize saldıran duygular

Diyaframın altında yer alan karaciğer, vücuttaki zehri gidermekten sorumlu olan organdır. Karaciğer hayati fonksiyonlarımızın hepsinde önemli rol oynar. Sadece atıkları filtreleyip saf dışı bırakmakla kalmaz aynı zamanda zehirleri, toksinleri, mikropları ve kanserojen maddeleri etkisiz hale getirmekten de sorumludur. Bu organ etkilendiğinde, karaciğerin içinde ve dışında birden fazla patolojiyi tetikleyecek, bu durum başka organları da etkileyecektir.

Her tür stres ve baskı, öyle ya da böyle karaciğer fonksiyonlarını engeller. Bunun sebebi, vücudun, gerginleştiğinde, tüm dikkatini onu bunaltıp strese sebep olan şeyi çözmeye yönlendirmesidir. Bu normal bir şeydir ve belli bir dereceye kadar sağlıklıdır. Ancak stres tekrarlandığında ve şiddetli olduğunda, karaciğer sürekli olarak aktivitesini engellemeye başlar ve tıkanmaya hazır hale gelir.

Karaciğer sorunlarıyla bağlantılı olduğu düşünülen duygu genellikle öfkedir. Öfke terimi en geniş haliyle yorumlanmalıdır. Yani terim, kin, kızgınlık, hayal kırıklığı, sinirlilik, hiddet, dargınlık, düşmanlık ya da sertlik gibi duygu durumlarını da kapsar. Eğer bu duygu durumları uzun süreli tecrübe edilirse, karaciğer durgunlaşarak potansiyel olarak etkilenebilir.

Some figure

Negatif duygulara, toplumun onlara biçtiğin rolün ötesinde, başka bir gözle bakmak iyi bir fikirdir. Bu, olası karaciğer sorunlarından kaçınmanıza ve karaciğerinizin sağlığını korumanıza  yardımcı olacak. Öfke ve kızgınlıktan kaçınmak yerine, bu duyguların ortaya çıkmasına sebep olan durumlarla yüzleşmeliyiz. Bizi rahatsız eden konular hakkında konuşarak ve stresli durumların üstesinden gelerek bunu yapabiliriz.

Organizmanın tamamı karaciğerin düzgün çalışmasına bağlıdır.