Depresyon Sırasında Hiçbir Şey Hissetmediğiniz Zaman
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Herkes hayatının bir noktasında depresyonla uğraşır. Bazı insanlar, üzüntü ile birleşen keder ve öfke karışımı yaşarlar. Öte yandan, diğerleri ise bir boşluk ve duygu yokluğu hissederler. Depresyon, vücudunuzda kurşun ve zihninizde ise sis olması gibidir. Depresyon sırasında, gerçeklik bulanıklaşır ve mutlak hiçlik içinde salınarak yaşarsınız.
Ünlü Amerikalı yazarı ve şair Phillip Lopate, bu hissi şiirlerinden birinde, Uyuşma‘da, anlattı. Bu şiir, bu hissi – tam bir duygusal boşluk deneyimi – çizmeye çalışır. Şiirinde Lopate, depresyonu bir buz sahrasında yürümeye benzetir. Depresyon, dondurucu bir soğuk ile, kalbinizi tamamen kayıtsız bırakır. Lopate bizi, dünyanın geri kalanından göç ettiğimiz anoreksik bir yanılsama vizyonuna götürür.
Depresyon hakkında anlamamız gereken bir şey, çok az sayıda hastalığın bu kadar karmaşık ve çok yönlü olduğudur. Bu hastalığı olan bazı kişiler, bariz semptomlar gösterirken, diğerleri aylar hatta yıllar boyunca görünmeyen emarelere sahiptir. Uyku, konsantrasyon, hafıza, hareket ve hatta dil ile nasıl etkileşimde bulunduğumuzu etkiler.
Şimdi, klinik depresyon hakkında sıklıkla konuşmuyoruz. Bir hastanın her zaman için kesinlikle hiçbir şey hissetmediğini tartışmıyoruz. Duygular yerine, hasta onları dünyanın geri kalanından ve hatta kendilerinden tamamen koparmış bir duvarın içinde hisseder.
Depresyon sırasında hiçbir şey hissetmediğinizde ne yapmalısınız?
Depresyon sırasında hiçbir şey hissetmemenizin bir nedeni, daha önce duygusal olarak ve aşırı derecede yoğun bir durumla uğraşmanız ve bununla nasıl baş edeceğinizi bilmemenizden kaynaklanır. Klinik literatür bunu “duygusal bir kalıntı” olarak adlandırıyor. Duygusal bir kalıntı, duygularımızın kontrolünü tamamen ele alan bir şeyden kaynaklanır. Buna ek olarak, depresyondan sonra, anksiyete bozuklukları veya çözümlenmemiş travmalar gibi diğer durumlarla birlikte baş başa kalabiliriz.
Depresyondan bahsederken, birçok insanın sahip olduğu ön yargılı fikirlerden birini belirtmek zorundayız. İnsanlar bu hastalığı üzüntüyle ilişkilendirmeye devam ediyor. Bununla birlikte, birçok hasta duygu katmanları ile ilgilenir. Depresyon sadece üzüntü ile ilgili değildir. Kötümserlik, öfke ve reddedilme içerir. Bize, migren, kas ağrıları ve sindirim sorunları gibi fiziksel semptomlar verebilecek bir kararsızlık ve duygusal bir tarafsızlık hissi verir.
Bu profile uyan hastalar da her gün 10-15 saat uyuyarak, hipersomniden muzdarip olabilirler. Ayrıca, gülümseyemedikleri ya da ağlayamadıklarını hissetmişlerdir. Onların bedenleri ve zihni, sadece bu eylemleri nasıl gerçekleştireceğini değil, aynı zamanda bu duygusal hareketlerin anlamını tamamen unutmuş gibi davranırlar. Ardından, bu yıkıcı semptomlardan ve açıklamalarından bahsedeceğiz.
Bastırılmış duygular
Çoğumuz çocukluğundan beri neyin acı verdiğini, bize neyin rahatsızlık verdiğini ya da bizi endişelendiren şeyleri gizlemeyi ya da kamufule etmeyi öğrettik. Bu, depresyon sırasında hiçbir şey hissetmemenizin sebeplerinden biridir. Karmaşık bir aile durumu veya stresli bir çalışma ortamı ile uğraşırken bu çok yaygındır.
Bu dibi durumlar, acı çeken kişi depresyona girene kadar kronikleşebilecek yüksek düzeyde bir kaygı yaratır. Bunu fark etmeden aylar ya da yıllar boyunca bu duyguya alışabiliriz. Endişelerimizi, korkularımızı ya da pişmanlıklarımızı nasıl dışımızda tutacağımızı unutuyoruz ve beynimiz uyuşmaya başlıyor. Benzer bir olay, yaşadığımız ortama yavaşça tepki gösterdiğimiz klasik zihinsel bir sis oluşturur ve konsantrasyonumuz ve hafızamızla birlikte dikkatimiz de azalır.
Geçmiş travmalar
Phillip Lopate’in başından beri yaptığı depresyonun duyarsızlığını anlattığı şiiri okuduğumuzda, çok açıklayıcı bir şey bulacağız. Şiirin bu bölümünde, Lopate, babasının kendisine dokuz yaşından beri nasıl “soğuk balık” dediği hakkında konuşuyor. Lopate, babasının eleştirisine dayanarak kendini algılamaya başlar. Lopate’nin babası onun çekingen davranışları ve görünüşü nedeniyle onunla alay etti ve Lopate kendini bu olumsuz yönde görmeye başladı.
Depresyonlu hastalarda sıklıkla gördüğümüz bir şey, karmaşık bir geçmiş ya da çözülmemiş travmanın, bu hastalığa duygusal duyarsızlık ile nasıl etki edilebileceğidir.
Bu durumlarda hangi terapötik stratejiler kullanılmalıdır?
Beynimiz harika bir organdır. Harika bir şekilde sofistike olmanın yanı sıra, çok karmaşıktır çünkü evrimsel başarımızı sağlamaktan sorumludur. Bu karmaşıklık, depresyon gibi beyin ile ilgili sorunları çözmenin neden bu kadar zor olduğunu açıklamaktadır.
İlk önce şunu anlayalım ki, başkalarının beynin bir bilgisayar gibi kaç kez tekrar ettiğini düşünmelerinin bir önemli yok çünkü doğru değil. Bizler birer makine değiliz. Aslında, duygular beyni yönetir. Süreçlerini anlamak, onların nasıl ele alınacağını ve onların lehimize çalışmasını sağlamak, depresyon hapishanesinin tek çıkış yolu.
Psikologlar, depresyon sırasında hiçbir şey hissetmediğimiz zaman, cümleye “hissediyorum” ifadesiyle başlamamızı tavsiye eder. Duygularımızın birçok katmanını ortaya çıkarmak gerekir, böylece sorunlarımızın kökenine ulaşabiliriz. Geçmiş travmanın bizi korkutup gitmediğini, böylece iyileşebildiğimizi ve ilerleyebildiğimizi görmeliyiz. Bilişsel davranışçı terapiler bize bu şekilde yardımcı olabilir.
Öfkemizden, korkularımızdan ve endişelerimizden kurtulmaya başladığımız an, iyileşme yolculuğumuz başlar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.