Büyükannenizin Söylediklerine Kulak Verin
Yazan ve doğrulayan psikolog Andrea Pérez
İnsan davranışlarını anlamak için psikolog olmaya gerek yok. Aslında, bilgelik vahalarıyla çevrilisiniz. Sadece büyükannenizin söylediklerine kulak vermek, bunu anlamak için yeterlidir.
Eski bir İspanyol atasözü şöyle der: “Çoğu kişi şeytanın şeytanlığını değil, yaşlılığını bilir”. Bilgeliğin yalnızca bir zeka, beceri veya akademik çalışma meselesi olmadığı kesinlikle doğrudur. Aslında, öğrenmenizin büyük bir bölümünü yaşanmış deneyimlerinizden edinirsiniz.
Büyükanneniz muhtemelen bu konuda uzun uzun konuşabilir. Büyüklerimizin yaşam deneyimleri, bizim de arada bir hatırlamamız gereken birçok şeyin farkında olmalarına yol açar.
Dış görünüş aldatıcı olabilir
Bu söz sizi güvensizliğe sevk edebilir. Ancak bunun iki unsuru vardır. Görünüşler hem iyi hem de kötü bir şekilde aldatıcı olabilir. Her iki durumda da, asla görünüşe aldanmamalısınız.
Bu, ruh sağlığı alanında da geçerli olabilir. İyi görünen birinin göründüğü gibi iyi durumda olduğunu varsaymamalısınız. İnsan acısı çıplak gözle görülemez. Aslında bir insan gülümseyip neşeli görünse de içten içe derin bir acı çekiyor olabilir. Yüzeyde sakin görünebilir, ancak birçok duygu hissediyordur.
Büyükannenizin söylediklerine bir örnek: Acele etmeyin
Acele etmek sizi daha yetenekli veya hassas yapmaz. Ayrıca, o anda ne yaptığınıza hiç dikkat etmeden, daha sonra ne yapmanız gerektiğini düşünerek çok zaman harcarsınız. Kahvaltı ederken öğle yemeğini, çalışırken günü ne zaman bitireceğinizi düşünüyorsunuz. Hatta bazen, günü bitirmiş olsanız bile, iş hakkında düşünmeye geri dönersiniz.
Duygusal iyiliğinizi düşünürken bunu akılda tutmak akıllıca olacaktır. İşleri yavaş yapmak ve odaklanmış kalmak daha iyi hissetmenize yardımcı olur.
Yemek yemek, duş almak ve yürüyüşe çıkmak, onlara hak ettikleri tüm dikkati verdiğinizde tamamen yeni deneyimler haline gelir.
Psikolojide, bunu başarmak için farkındalığı kullanırız. Bu, burada ve bu andaki hislerin ve deneyimlerin farkına varmak anlamına gelir. Bu sizi yavaşlatır, durumu değerlendirmenize ve stresli zamanlarda sakin kalmanıza olanak tanır.
Başkalarının ne düşündüğü hakkında endişelenmeyin
İspanyol şair Luis de Góngora, “Ándeme yo caliente y ríase la gente” (“Ben ısındığım sürece bırakın insanlar gülsün”) şiirinde zamanının lüksünü ve gösterişini eleştirdi. Aslında demek istediği, insanların ne düşündüğünün umurunda olmadığıydı? Cervantes de ünlü Don Kişot‘unda de Góngora’nın ifadesine atıfta bulundu.
Bu öğreti nesilden nesle aktarılmıştır. Aslında, zaman zaman bir dakikanızı ayırıp kendinize hayatınızı kendi kurallarınıza göre mi yoksa başkalarının kurallarına göre mi yaşadığınızı sormalısınız.
Sırf başkaları ne düşünür diye bir şey söylemekten kaç kez vazgeçiyorsunuz? Başkalarının fikirleri hakkında endişelenerek ne kadar enerji harcıyorsunuz?
Bu soruları zaman zaman kendinize sormanızda fayda var. O zaman sessiz mi kalacaksınız, yoksa istediğinizi yapıp “insanları güldürecek” misiniz, buna karar verebilirsiniz.
Üzülmektense tedbirli olmak iyidir
İyi olduğunuzda fiziksel sağlığınıza dikkat etmek, bu şekilde kalmanıza yardımcı olacaktır. Daha sonra hastalanırsanız, önceki iyi alışkanlıklarınız hastalığın sizi çok fazla etkilemesine izin vermez.
Bu ruh sağlığında da böyledir. Duygusal esenliğinizi geliştirmek, sizi üzüntü, rahatsızlık, hayal kırıklığı veya endişe hissetmekten alıkoymaz. Ancak, onlara fazla kapılmanızı engelleyecektir.
Kendinize bakmak, her gün kendiniz için az da olsa bir şeyler yapmak demektir. Düzgün yediğinizden, yeterince egzersiz yaptığınızdan ve sevdiklerinizle iletişim halinde olduğunuzdan emin olun. Başka bir deyişle, kendinizi ilk sıraya koyun.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.