Bilgisayarlı Eksenel Tomografi ve MR Arasındaki Farklar
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Nöropsikoloji, beynin işleyişinin ve insan davranışıyla olan ilişkisinin incelenmesinden sorumlu bir psikoloji dalıdır. Bu dal, beynin işlevleri ve davranış arasında var olması muhtemel karşılıklı ilişkilere odaklanır. Bunu yapmak için de bilgisayarlı eksenel tomografi (CAT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi farklı yöntemler kullanılır.
Bu ikisi, sağladıkları sonuçların yanı sıra kolaylıkla kullanılabilir ve erişilebilir olmaları nedeniyle günümüzde en çok kullanılan beyin görüntüleme testleri olarak bilinir. Bununla birlikte, aralarındaki benzerlik ve farklılıkların neler olduğunu ve ne amaçla kullanıldıklarını biliyor musunuz? Merak etmeyin, bu yazıda sizinle konuyla ilgili bütün bilgileri paylaşacağız.
Benzerlikler
Bilgisayarlı tomografi ve MR, bir yaralanmadan etkilenen vücudun yapılarının yerlerini tespit etmek, onları ölçmek ve doğru bir şekilde tanımlamak için kullanılır. Buna ek olarak, meydana geldikten kısa bir süre sonra yaralanmaların miktarını ölçebilir ve dahil olan dokunun hacmini belirleyebilirler.
Bu testlerin her ikisinin de pozitif yanı, makroskopik açıdan (1 mm CAT & 0.5 mm MRI) mükemmel olan mekansal çözünürlüğüdür. Mikroskobik açıdan çözünürlük daha ılımlıdır.
Her vaka için geçerli olmasa da, doktorlar hastalarına bilgisayarlı tomografi ya da MR çekiminden önceki 4 – 6 saat arasında bir şey yememelerini tembihler. Aynı zamanda, eğer hastanın klostrofobisi varsa veya kapalı alanlarda bunalıyorsa, doktoruyla anestezi gibi olası çözümler hakkında konuşması tavsiye edilir.
Bilgisayarlı tomografi ve MR taraması arasındaki temel farklar
Bilgisayarlı Eksenel Tomografi (CAT)
Piyasada bulunan ilk beyin tarama tekniğidir (1972’de satışa sunulmuştur). Bu, o zamanlarda yalnızca post-mortem tekniklerin kullanılır olaması nedeniyle nöropsikoloji tarihini öncesi ve sonrası olarak ikiye ayıran bir olay olmuştur.
Bilgisayarlı tomografi, incelenecek bölgenin etrafında 180 ila 360 derece dönebilen tüp şeklinde bir tarayıcıdır. Bu cihaz aynı anda ve farklı açılardan x-ışınları yayar. Amacı, vücudun söz konusu x-ışınlarını anormal bir şekilde emen parçalarını tespit etmektir.
Bu dedektörler yumuşak doku yoğunluğundaki değişikliklere %1 oranında duyarlıdır (geleneksel radyografilerin %10-15’ine karşı). Bu emisyon ve yoğunluk değişkenliklerinin yakalanmasından sonra, sonuç bir bilgisayar tarafından bir dizi görüntü halinde bir araya getirilir. Görüntüler, sefalokudal eksene (baş-ayaklar) dik ve ekseneldir. Hipodens alanlar(örneğin, beyin omurilik sıvısı ve yağ) koyu, hiperdense alanlar(örneğin, kemik veya kanamalar) daha açık tonda kendini gösterir.
Işığın aksine, x-ışınları vücuda nüfuz eder. Bu, organizmanın dahili yapılarını gözlemlemek söz konusu olduğunda büyük bir avantaj sağladığının kanıtıdır. Bu nedenle, bilgisayarlı eksenel tomografi, tümörleri, ödemi ya da beyin enfarktüsünü tespit etmek için çok yararlı bir tekniktir. Bunun dışında, kemik ve dahili lezyonların yanı sıra divertikülit ve apandisit gibi bağırsak hastalıklarının yerini tespit edebilir. Son olarak, karaciğer, dalak, pankreas ve böbrekleri gözlemlemek için uygun bir araçtır.
Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) veya nükleer manyetik rezonans (NMR)
MRI taraması yumuşak dokular (kemikten oluşmayan dokular) arasında daha büyük bir kontrast sağlar; örneğin, kaslar, menisküs ve tendonlar. 1946’daki keşfi, anatomik, özellikle de beynin gri ve beyaz maddeleri arasındaki farkı görselleştirmeyi büyük ölçüde geliştirmiştir.
Bilgisayarlı tomografi ve MR taraması arasındaki temel farklardan biri, ikincisinin sıvıların hareketine karşı büyük bir hassasiyete sahip olmasıdır. Bu, kontrast yaratan maddeleri kullanmadan anjiyografilerin (kan damarı görüntüleri) elde edilmesini sağlar. Bilgisayarlı tomografi daha hızlı sonuç veren bir test olmasına rağmen, mekansal çözünürlüğü MRdan daha düşüktür.
Bilgisayarlı tomografiden farklı olarak, MR ile üç uzay düzleminde (yatay, koronal ve oksal) görüntü elde etmek mümkündür. Buna karşılık, MR, bu üç uzaysal koordinata sahip olmayı gerektiren stereotaksik atlasların kullanılmasına olanak tanır. Ve bu şekilde, çıplak gözle görülemeyen hasarlı yapıları tanımlamayı mümkün kılar.
Bilgisayarlı tomografi ve MR taramasının zararlı etkileri
Manyetik rezonans (MR), adından da anlaşılacağı gibi, bir manyetik alan ve radyo-frekans dalgaları aracılığıyla çalışır. Bu, MRın, bilgisayarlı tomografinin aksine (x-ışınları yayan), herhangi bir radyasyon yaymadığı anlamına gelir. Bununla birlikte, MR taramaları, makineden gelen gürültülü ses ve tüm test boyunca hareketsiz kalma zorunluluğundan ötürü hasta için oldukça tatsız bir deneyim halini alabilir.
Hastanın vücudunda metalik bir nesne varsa, ne MRı ne de bilgisayarlı tomografisi çekilebilir, çünkü bu durum test sonuçlarına müdahale edebilir. Aynı zamanda, koklear implantları, kalp kapakçıkları, damar kelepçeleri, kalp pilleri ve biyo-stimülatörleri olan hastalar için uygun testler değiller.
Ayrıca, MR, iyatrojenez (hekim hatası sonucu ortaya çıkan hastalık) üretmez, bu da hastanın sağlığına herhangi bir zarar vermediği anlamına gelir. Bir cerrah hastanın vücudunu açmak zorunda olsaydı, bu işlem aslında bir hasara neden olabilir. Bu durumda, söz konusu hasar bir başkasını düzeltmek için oluşur.
Gördüğünüz gibi, bu iki testin çok fazla artısı ve eksisi var. Mesele, değerlendirilmesi gereken yapıların amacına ve türüne bağlı olarak her vaka için hangisinin en uygun olduğunu bilmektedir. Bilgisayarlı tomografi ve MR, tıptaki ilerlemelerin ne kadar büyük olduğunu gösteren ve invasif olmayan iki tekniktir; ki söz konusu ilerlemeler psikoloji gibi diğer alanlarda da büyük keşiflere yol açmıştır.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.