Logo image
Logo image

Yaratıcı Beyinler: Özgür, Duygusal ve Bağlantılı Zihinler

4 dakika
Yaratıcı Beyinler: Özgür, Duygusal ve Bağlantılı Zihinler
Gema Sánchez Cuevas

Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas

Tarafından yazılmıştır Valeria Sabater
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Yaratıcı beyinler inanılmazdır. Şakacı, duygu dolu, özgür ve yorulmak nedir bilmeyen insanlardır bunlar. Sınırlara inanmazlar. Yaratıcı beyinler, her uyarıcıdan bir şey öğrenebilmek için her şeye bağlanmayı seçer. Çoğu zaman, belli fikirleri nasıl bulduklarını bile bilmezler, çünkü fikirler yanıp sönen ışıklar gibidir onlar için.

Steve Jobs, yaratıcılığın tamamen doğru unsurları birleştirmekle ilgili olduğunu söylemiştir. Geçmiş deneyimlerimizi gerçekliğimizle birleştirmek, yeni ve zorlayıcı şeyler yaratmaya cesaret etmekle ilgilidir bu. İlk başta herkes bütün bunları anlayamaz ancak daha sonra yeni olasılıklara açılacaklardır. İşte bu yaratıcılık, her şirketin ihtiyaç duyduğu yeniliktir. Toplumumuzun takdir etmesi gereken insan sermayesidir.

“Yaratıcı bireyler […], çoğu insanda ayrılmış olan düşünce ve eylem eğilimlerini gösterir. Çelişkili aşırılıkları vardır. Bir ‘birey’ olmak yerine, bu insanların her biri bir ‘çokluk’tur.”

– Mihaly Csikszentmihalyi

Her ne kadar bu konuda daha fazla araştırma olsa da bugün bile yaratıcılık ve yaratıcı beyinler hakkında bazı yanlış düşüncelerimiz var. Örneğin, yenilikçi ve özgün fikirler yaratma yeteneğinin zeka ile ilgili olduğunu düşünüyoruz. Dahası, hala beynin sağ yarısının yaratıcılığımızın odağı ve kökeni olduğuna inanan bazı insanlar var. Bunların hiçbiri doğru değil ama efsaneler zaman içinde yaptığımız bilimsel ilerlemenin önüne geçmeye devam ediyor.

İlk olarak, yaratıcılığın hepimizin doğuştan itibaren sahip olduğumuz bir yetenek olduğunu anlamalıyız. Ayrıca onu kullanmak ve güçlendirmek için dünyaya ve kendimize farklı bir bakış açısıyla bakmamız gerektiğini de anlamalıyız. Bunu aşağıda tartışacağız.

Some figure

Yaratıcı beyinler nasıl çalışır?

Yaratıcı beyinler çok belirgin bir şekilde çalışır. Ulusal Bilimler Akademisinde yayınlanan yeni bir çalışma bazı nöropsikologların halihazırda inandığı bir hipotezi doğruladı: yaratıcı insanların bağlantılı nöronal yapı sayısı diğer insanlara göre daha fazla. Manyetik rezonans görüntüleme sayesinde, bilim adamları yaratıcı insanlarda işlevsel ve nöronal bağlantıların büyüleyici karmaşıklığını görmeyi başardılar.

Bu nedenle, yaratıcılığı sadece beynin sağ yarım küresine bağlayan düşünceyi çürütmüş oluyoruz. Yenilikçi, cesur ve özgün fikirler üreten bir insan, hem sol hem de sağ yarım kürelerde muazzam bir etkileşimler senfonisine sahiptir. Benzer şekilde, bilim adamları yaratıcı beyinler ile ilgili başka ilginç keşifler yaptılar.

Belirsizliğe karşı toleranslı esnek bir zihin

Daha önce gördüğümüz gibi, yaratıcı bir kişinin nöronal yapısı daha yoğun ve daha bağlantılıdır. Bu bilgi, yaratıcı kişilerin her zaman belirsizliğe açık olan esnek zihinsel odaklarını da açıklar. Daha katı beyinler çelişkili gerçekleri kabul etmekte yetersiz kalsa da, yaratıcı beyinler onları bir meydan okuma olarak görür ve uygulamalı bir yaklaşımla açıklamalar bulmaya çalışır.

Daha yüksek zeka, yaratıcılık anlamına gelmez

Yaratıcı insanlar her zaman çok yüksek düzeyde zekaya sahip değildir. Bunu 1956’da Frank X Barron tarafından yapılan ünlü çalışmada gördük. Truman Capote, William Charles Williams ve Frank O’Connor gibi ünlü yazarlar, mimarlardan ve bilim adamlarını bir araya getirdi. Bilinen en yaratıcı beyinlerin bazılarının nasıl çalıştığını anlamayı amaçlıyordu.

Some figure
İşte o gün böyle bu büyük ve çeşitli kişilikler sayesinde şunu keşfetti:
  • Bu kişiler daha derin bir iç yaşamı keşfetmeye açıktılar. Düşünüyorlardı, duygularını nasıl analiz edeceklerini biliyorlardı ve iç ihtiyaçlarının farkındaydılar.
  • Bu insanlar öğrenme, yeni şeyler keşfetme ya da dünyaya yeni fikirler, kavramlar ya da hikayeler gösterme motivasyonuna ve arzusuna sahipti.
  • Ayrıca duygusal ve ahlaki bir bileşen vardı. Çoğu asil değerlere sahipti.
  • Düzen eksikliğini kabul ediyorlardı. Hatta bu onlara ilham veriyordu.
  • Bu kişilerin ruhunda çok tuhaf bir delilik vardı. Bazen çocuksu, eğlenceli ve şakacı iken bazen de kurulu düzenin ötesine geçmek için telaşlıydılar. Bu insanlar şaşırmaya ve en temel şeylerin tadını çıkarmaya hazırdılar.
  • Risk almaktan hoşlanıyorlardı.

Yaratıcı beyinler ve iç gözlem

Yaratıcı insanların bir diğer özelliği de iç gözlem yapma yetenekleridir. Daha derin bir öz farkındalığa sahipler. En zayıf ve güçlü yönlerini nasıl birleştireceklerini biliyorlar. Kişinin kendi sınırlamalarını, kusurlarını veya en kötü özelliklerini tanıyabilmesi, genellikle iyi bir ruh sağlığına işaret eder.

Yaratıcılık nörolojik düzeyde bir düzen içermez

2001 senesinde, nörolog Marcus Raichle yaratıcılık üzerine yaptığı çalışma ilginç bulgulara ulaştı. Yaratıcı beyin inanılmaz derecede düzensizdi. Yaratıcılığın beynin sağ yarım küresinde bulunmadığını zaten gördük. Gerçekte bu yetenek inanılmaz derecede dağınıktır.

  • Dolayısıyla, Dr. Raichle beynin birçok bölgesini içeren “hayal gücü ağı” ndan bahseder.
  • Öte yandan, yaratıcı beyni karakterize eden bir başka süreç “kendiliğinden oluşan biliş” olarak bilinir. Başka bir deyişle, hayal kurma, düşünme ya da zihni serbest bırakma yeteneğidir bu.
Some figure

30 yıldan fazla bir süre yaratıcı insanları inceledikten sonra Mihaly Csikszentmihalyi, bu kişilerin karmaşık insanlar olduklarını ifade eder. Sanki bir beyinde birden fazla insan yaşıyormuş gibidir. Sanki içlerinde profesyonel bir ekip vardır. Bu ekip bir şeyler talep eder ve yeni fikirler ile ilgi alanları ortaya çıkar.

Bu sesler onları motive eder. Bununla birlikte, bazen çok fazla fikir ve proje ortaya koyabilirler… Aslında, yaratıcı beyinler için en yaygın sorunlardan biri budur: tüm bu fikir, duygu ve düşünce akışını kontrol etmeyi öğrenmek.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.