Sessizce Acı Çekmek İnsana Özgü
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Pek çoğumuz bunu yapıyor. Acımızı tek başımıza, sessizce ve kimseye fark ettirmeden yaşmak için kabuğumuza çekiliyoruz. İçimizde bitmek tükenmek bilmez sorunlar varken bile hiçbir şey yokmuş gibi davranıp sahte ve cesur bir maske takıyoruz yüzümüze. Ta ki bir gün patlak verene kadar, bir gün dayanamayıp da o kabuğu kırana kadar…
Sosyal canlılarız biz, yine de çoğumuz yalnızlık içinde acı çekmeyi seçiyor. Halbuki güzel zamanlarda sesli kahkahalarımızı başkalarıyla paylaşmayı tercih ederiz.
Çevremizdeki insanlarla devamlı bir rutin halinde yaşıyoruz çünkü belirli bir kontrole sahip olduğumuzda hissettiğimiz tam olarak bu. Sanki içimizde bizi kemiren bir şey yokmuş gibi.
“Ölümden çok acıyla yüzleşmek için cesarete ihtiyacınız var.”
– Marlene Dietrich
Psikologların ve psikiyatristlerin ortak kanısına göre ise, sessizlik ve travma birbiriyle yakından ilişkilidir. Uzmanlara göre, canımızı acıtan bir şey hakkında yüksek sesle fikirlerimizi dile getirmek hiç de kolay değil.
Bunun iki özel nedeni var: yargılanmaktan korkuyoruz ve her şeyden önce zafiyetlerimizi göstermen istemiyoruz. Çünkü bu acımasız dünyada güçlü durabilen insanlar kazanıyor. Her konuya el atan, hayıflanmayan ve bunları yapmak yerine olaylara iyimser yaklaşıp özgüvenli olan insanlar kazanıyor.
Dünyada hala acı çekenlerin olduğunu fark etmek utanç verici. Maalesef pek çok insan depresyonda ve tedavi olmuyor. Gençler arasında intihar oranları ise oldukça yüksek seviyelere ulaşmış durumda.
Bunu bir anlığına düşünün.
Sessizce acı çekmemeniz için nedenler
Yakın zamanda, bir kadının artık hayatıyla başa çıkamadığını anlattığı bir mektubu yayınlandı. Üç çocuk annesi bu kadın artık yataktan bile çıkamayacak gibi hissetmeye başlamıştı. İlginçtir ki yapılan yorumların %80’i aşağılayıcı hatta zaman zaman da zalimlik boyutundaydı.
Lohusa depresyonu bugün bile hala tabu konusu. Eğer bir kadın doğum yaptıktan sonra bu türden bir depresyona giriyorsa, insanlar hemen onu küçük düşürecek sözler söylemeye başlıyor.
Çünkü toplumun bu kadından beklediği mükemmel ve mutlu bir anne olması. Ne yazık ki pek çok kadın, kapalı kapılar ardında böyle zorlu dönemlerden geçiyor ve çoğunlukla da zalimce davranışlara maruz kalıyor. Hepsi, eleştirilme korkusu yüzünden.
Aynı şey gençler arasında da oldukça yaygın. Zorbalığın kurbanı olan genç kızlar ve erkekler sessizce acı çekiyor ve yardım istemekten çekiniyor. Odalarındaki gizli ve sessiz ortamda saklanıyor, güvende hissettikleri tek yerde yaşıyorlar. Ama bu yeterli olmuyor.
Çok geç olmadan harekete geçmeliyiz. İrademiz daha da zayıflamadan ve hayatımızın anlamsızlaştığını düşünmeye başlamadan önce harekete geçmeliyiz.
Sessizce acı çekmeyi bırakmak için 6 neden
Sessizce acı çekmeye bir son vermek için öne süreceğimiz ilk neden oldukça basit ve açık. Eğer buna bir son vermezseniz acı çekmeye devam edersiniz. Yardım istemek için bir adım atmazsanız, acınız daha da kötüleşir. Bu acılı, zorlayıcı ve zarar veren bir sessizliğe dönüşür.
- Belirtiler kalıcı hale gelmeye başlar. Artık insan olmak yerine adeta yaşayan acılara dönüşürüz. Belirtiler daha da karmaşık bir hal alır.
- Olumsuz düşünceler yoğunlaşmaya başlar. Kendi hapishane hücremizde sıkışıp kalırız.
- Sosyal bağlar kurmak bizim için huzursuzluk kaynağı olmaya başlar ve bunu yapmayı reddederiz. Sarılmak, duygusal etkileşim, dostane sözcükler anlamını yitirmeye başlar. Bunlara şüpheyle yaklaşmaya başlar ve her birini birer tehdit olarak algılarız.
- Yardım istemeyi ertelemek tedaviyi zorlaştırır.
- Üzerimize yapışan bu damgayı sürdürmüş oluruz. Adım atmayarak, bir uzmandan yardım istemeyi reddederek veya başımıza gelenler hakkında güvendiğimiz insanlarla konuşmayarak yalnızca sessizlikten beslenen bu travmayı büyütmüş oluruz.
İyileşmek için bağlantı kurmak
Acı çekmek bizi dış dünyadan izole ederken başkalarıyla ve kendimizle bağlantı kurmanın iyileştirici bir yanı vardır. Zayıf noktalarımızı ve acılarımızı başkalarıyla ya da uzman birisiyle paylaştığımız zaman iki adım öne geçmiş oluruz.
İlki, kendimizi sabote etmeyi bıraktığımız için. Kimse lohusa depresyonuna girmek istemez örneğin. Kimse, zorbalık kurbanı veya travmatik bir geçmişin ya da kayıp bir çocukluğun kölesi olmak istemez Kimse kendisini bir daha sevemeyeceği bir duruma geldiği böylesi zor bir dönem yaşamayı istemez.
“Acı çektiğin zaman mutlu bir anını hatırla. Göreceğin küçük bir ışık bu karanlığın sonudur.”
– Alejandro Jodorowsky
Bunu yapmanın ikinci faydası ise, duygusal bir arınma yaşamaktır. Birçok insan psikoterapi sürecinde kalın bir öfke zırhı giyinmiş oluyor. Zayıf yönlerini tamimiyle saklamak niyetinde oluyor.
Sonuçta tedavi, bu kişiler için uzlaşmayı ve çevreleriyle uygun bağlantı kurmalarını sağlayacaktır. Böylece yavaş yavaş zincirlerinden kurtulmayı başarabilirler.
Bunun ağır ve meşakkatli bir süreç olduğuna hiç şüphe yok. Ancak hepimizin umduğu tek bir şey var: sessizlik içinde acı çekmeye bir son vermek ve bize yardım edebilecek ve bizi anlayacak birini bulabilmek.
Bunu bir düşünün. İçinde bulunduğumuz yalnızlıktan sıyrılıp korkular olmadan yeniden kendimiz olalım.
Son olarak bu acının bizi değiştirdiğini unutmayalım. Bu acı bizi başka bir insan yapana dek parçalara ayırır. Kendimize karşı dürüst olmayı bırakırız. Üstelik bunu kimse ama hiç kimse hak etmez.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.