Logo image
Logo image

Senin Gerçeğin Yalnızca Sana Aittir, Bana Değil

2 dakika
Senin Gerçeğin Yalnızca Sana Aittir, Bana Değil
Son Güncelleme: 21 Ocak, 2017

Sizinle bir yansıma paylaşmak istiyorum. Sırf siz, yani ekranın karşısında oturan kişi, aynısını yaşamayın diye bu sıkıntıya giriyorum. Ama sonu olmayan bir oyun bu…

Okumaya devam ettikçe anlayacaksınız.

Meseleleri olduğu gibi değil, kendi olduğumuz gibi görürüz

Bir an için durup düşünün.

Sırtınıza yüklediğiniz bütün değerleriniz ve kusurlarınız, deneyimleriniz ve umutlarınızla dünyanın neresinde olursanız olun, hayatınıza ve yaşadıklarınıza kendi özellikleriniz ve tercihleriniz penceresinden bakarsınız.

Sırtıma yüklenmiş tüm değerlerim ve kusurlarım, deneyim ve umutlarımla dünyanın neresinde olursam olayım, hayatıma ve yaşadıklarıma kendi özelliklerim ve tercihlerimin penceresinden bakarım.

Kurduğumuz diyalogda dünyalarımızı takas etmeye çalışır ve bazen de aynı dünyalarda yaşadığımızı düşünürüz. İşte bu yüzden birbirimizi anlamak veya bir konuda anlaşmaya varmak kimi zaman güç olabilir.

Some figure

Aslında ikimiz de aynı eylem ya da aynı durumu yaşamış olduğumuzu söyleyerek ısrar ettik fakat her birimiz, bunları kendi deneyimlerimize, tercihlerimize, inançlarımıza göre yaşadık. Yani kendi olduğumuz gibi yaşadık.

İşte bu nedenle, her fikir bizimki kadar geçerlidir; hayat ve gerçekliklerimizin yapısı böylesine özneldir. Siz tüm tecrübenizle, ben ise tüm yaşadıklarımla, aynı gibi gözüken bir şeye bakıyor ama farklı gerçeklikler oluşturuyoruz.

Şu örneğe bir göz atalım:

İkimiz de bir partiye davet edildik ve gitmeye karar verdik ama evden çıkmak üzereyken bir arkadaşınız sizi arayıp onların şirketinde çalışacağınızı, işi kaptığınızı söylüyor. Ben ise partnerimle kavga edip ilişkimizi sonlandırıyorum. Bedenim, evde kalmam için yalvarıyor adeta ama ben cesaret buluyorum ve evde saklanmanın bana daha çok zarar vereceğini biliyorum. Bu yüzden planlarımıza uymaya karar veriyorum.

Partide buluşuyoruz. Sizin mutluluktan gözlerinizin içi gülüyor, ben ise üzüntüme boğulmuşum ama halimi saklıyorum.

Yine de yiyip içiyor, konuşuyor, dans ediyoruz… ve gecenin ilerleyen saatlerinde bir şarkı bana partnerimi hatırlatıyor. Kaçamıyorum. Parti benim için akıl karıştırıcı, hüzünlü ve melankolik bir hal alıyor. Siz ise heyecanla dansa devam ediyorsunuz, sanki yarın hiç gelmeyecekmiş gibi… Nihayet, eve gitmeye karar veriyorum. Siz biraz daha kalmamı istiyorsunuz.

Dün geceki partiyi düşününce beni üzen o şarkıyı, onun sevdiği yemekleri ve kimse üzüntümü fark edip de ayrılık yüzünden böyle hissettiğimi anlamasın diye adeta bir maske takınmak zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Siz ise coşkuyla dans edişinizi ve ne kadar eğlendiğinizi hatırlıyorsunuz.

Some figure
Sanki farklı partilere gitmişiz gibi, değil mi? İşin aslı şu ki aynı partiye katıldık ama siz harika bir zaman geçirdiniz, ben ise partinin tadını çıkaracak halde değildim. İkimiz de farklı şeylere odaklanmıştık. 

Daha fazla kanıt mı istiyorsunuz?

Sevgi, arkadaşlık, güven veya özgürlük gibi soyut kavramlardan söz ederken aynı şeyleri kast ettiğimizi sanıyoruz ama arada farklar var.

Arkadaşlarınıza bu kavramların onlar için ne anlama geldiğini sormanızı öneriyorum. Nüanslar olduğunu göreceksiniz.

İşte bu yüzden, karşımızdaki kişiye konuştuğumuz konunun onlar için ne anlama geldiğini sormak çok önemli. Böylece, onların bakış açısını da göreceksiniz. Onların dünyalarını, onların gerçekliklerini öğreneceksiniz.

Some figure
İki kişinin karşılaşması, iki dünyanın birleşmesidir. Birbirimizi tanıyıp öğreneceksek iki gerçekliğin bir araya gelmesi gereklidir. 

Bu nedenle karşınızdaki kişiyle açık olmalı ve taleplerde bulunmamaya veya kendi görüşünüzü kabul ettirmemeye çalışmalısınız.

Unutmayın, meseleleri olduğu gibi değil, kendi olduğumuz gibi görüyoruz ve bu gözlerle başka dünyaları, başka gerçekleri keşfetmeye kalkıyoruz!

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.