Oriana Fallaci: Bir Tanığın Biyografisi
Oriana Fallaci dünyanın en çok okunan ve beğenilen gazetecilerinden bir tanesiydi. 12 kitabı 20’den fazla dile çevrildi ve tahminler, kitaplarının dünya çapında en az 20 milyon kopya sattığını göstermektedir.
Fallaci esas olarak bir röportajcı olarak göze çarptı, çünkü hiç kimse ünlülerin ve iktidar pozisyonlarındaki figürlerin en gizli taraflarını onun yaptığı gibi ortaya çıkaramadı.
Oriana Fallaci dördüncü gücün ikonlarından bir tanesiydi. Gazeteciliğin, belirli ilkeleri takip ettiğinde olayları değiştirebileceğini gösterdi.
20. yüzyılın en etkili karakterlerinden bazı onun kayıt cihazından geçti. Bazıları, herkesin ondan nefret ettiğini ve ona göre bunun, bir şeyleri doğru yapıyor olduğunun bir işareti olduğunu söyler.
Bir gazeteci olarak çalışmalarına ek olarak, aynı zamanda harika bir yazardı. Birkaç farklı jenerasyonu büyüleyen direkt, hassas ve eğlenceli bir tarzı vardı. Çalışmalarını kullanarak her türlü meseleyi ele aldı: Müslüman dünyasında kadınların baskılanması, Muhammed Ali, Vietnam savaşı, ve ilk kez Ay’a gidilmesi.
Hatta, Oriana Fallaci’nin Ay’a gidilmesi ile ilgili en ünlü anekdotlarından bir tanesi Apollo XII turu sırasında gerçekleşti. Bazıları, gezinin komutanı olan Charles Conrad’ın uyduya bastığında söyleyeceği söz ile ilgili onun tavsiyesini istediğini söylüyor. Conrad kısa bir adam olduğu için, Fallaci ona şunları söylemesini tavsiye etti: “Neil için küçük bir adımdı, ama benim için çok büyük”.
Partizan Oriana Fallaci
Oriana Fallaci 29 Haziran 1929 tarihinde İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu. Bazıları annesinin çok güçlü bir kişiliği olduğunu söyler. Babası Edoardo ise mütevazi bir marangoz, Marcel Proust’un çalışmalarını çok seven bir adam, ve radikal bir solcuydu. Oriana ilk çocuğuydu ve bir erkek bekliyordu. Bundan dolayı Oriana’yı bir erkek olarak yetiştirdi.
Babası Oriana’ya ateş etmeyi, avlanmayı ve acı verici durumlara nasıl şikayet etmeden katlanacağını öğretti. Faşizm İtalya’yı ele geçirdiğinde neredeyse 13 yaşında olan kızı ve Edoardo, direnişe katıldı. Oriana’nın babası Floransa’yı işgalleri sırasında Naziler tarafından tutuklandı ve işkence gördü. Bu sırada, Oriana Fallaci de direniş için insan postası olarak çalıştı.
Savaş sona erdiğinde İtalyan ordusu cesaretinden dolayı ona bir onur madalyası verdi. Bu sırada Oriana Fallaci sadece 14 yaşındaydı. Harika bir öğrenci olan Oriana tıp okumak için bir burs aldı. Ancak, kaderi onu başka bir yola götürdü; daha 20 yaşına gelmeden gazeteci oldu.
Tarihin Tanığı
Fallaci çeşitli küçük gazeteler için çalıştı. 50li yıllarınn sonuna doğru L’Europeo dergisinde yazmaya başladı. Gazete onu şovlar hakkında yazması için Amerika Birleşik Devletlerine gönderdi. Bu deneyimden, ilk kitabı olan Hollywood’un Yedi Ölümcül Günahı ortaya çıktı. Bu seyahatten sonra Oriana onun yerinin bu ülke olduğunu hissetti ve 1960ların başında New York’a taşındı.
Daha sonra, bir dizi Asya gezisine çıktı, bu geziler sayesinde de Yararsız Seks ve Penelope Savaşta adlı kitaplarını yazdı. Sonrasında, NASA’nın uzay projeleri hakkında bir dizi makale ve bir kitap yazdı.
1967’de bir savaş muhabiri oldu ve Vietnam çatışmasını takip etmesi istendi. Bu, çeşitli kronikler ve en ünlü kitaplarından bir tanesi ile sonuçlandı: Hiçbir Şey, ve Bırak Öyle Kalsın.
Dünya genelinde oldukça ünlü hale geldi ve pek çok sosyal protestoyu haber yaptı. Hatta, Mexico City’deki Plaza de las Tres Culturas’da gerçekleşen katliamda birkaç kurşun onu da buldu. İnsanlar kendisinin ölü olduğunu düşündü ve onu morga yolladı. Sonrasında, bir yetkili onun ölmediğini fark etti ve onu tekrar bir hastaneye gönderdi.
Bir Kadın, Bir Efsane
Bu deneyimden sonra Fallaci’nin büyük röportajlar dönemi başladı. O zamanın dünyasının en güçlü adamları ile aynı masada oturdu. Bundan dolayı, unutulmaz diyaloglarından bir tanesi Ayatollah Khomeini ileydi. Ona, dininin kadınlara yönelik muamelesi ile ilgili sorular sordu ve giymeye zorlandığı chador’u (kara çarşaf) onun önünde çıkardı. Bu röportajlarının çoğunu Tarihle Röportaj adlı kitabında kaydetti.
1973’te, röportajlarından bir tanesini yaparken Alexandros Panagoulis ile tanıştı. O, diktatörlük ile yüzleşmiş bir Yunan kahramanıydı. İkili birbirlerine çılgınca aşık oldu, ancak ilişkileri üç yıl sonra Panagoulis’in ölümü ile sonlandı. Bu hayatını derinden etkiledi ve hatta onunla ilgili bir kitap dahi yazdı: Bir İnsan (1979). Başarısı devam etti, ancak yıllar sonra, New York’taki dairesinde dünyadan saklanır haldeydi.
Sonrasında, kendisine akciğer kanseri teşhisi koyuldu, sonrasında ise 11 Eylül olayları gerçekleşti. Bu olaydan sonra İslam’a karşı o kadar fazla radikal makale yazdı ki üç farklı hükumet onu yabancı düşmanlığı dolayısıyla mahkemeye verdi. 2006’da, İtalya’ya, Floransa’ya gitmek istediğine karar verdi, çünkü doğduğu şehirde ölmek istiyordu. Oriana Fallaci on gün sonra, 15 Eylül’de öldü, ve arkasında benzersiz bir gazetecilik mirası bıraktı.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
Hernández González, M. B. Zangrilli, Franco. 2013. Oriana Fallaci e così sia, uno scrittore postmoderno. Pisa: Felice Editore.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.