Neden Bazı İnsanlar Hatalarını Kabul Etmezler?
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Alexander Pope’un zamanında söylediği gibi; “Hata yapmak insana, affetmek ilahi olana mahsustur.” Fakat bariz bir mükemmeliyetçilik döneminde yaşıyoruz. Günümüzde, insanlar hatalarını kabul etmeyi sevmiyor. Ayrıca, politikacılar da yaptıkları hatalı şeylerin sorumluluklarını üstlenmiyor; kurumlar yapılarındaki eksikliklere göz yumuyorlar.
Neden insanlar hatalarını kabul etmezler? İnsanlar hatalarını cesurca kabul etmektense, özür dilemeye daha meyillidirler. Ohio Üniversitesinde yürütülen bir çalışma, bu duruma işaret etmektedir.
Psikolog Roy Lewick ve Leah Polin, insanların “Haklısın, hata yaptım.” demektense “Seni kırdığım için özür dilerim.” demelerinin daha kolay olduğunu keşfetmişlerdir. Kişinin ikinci cümleyi sarf etmesindeki amaç, açık açık hatalı olduğunu kabul etmek yerine, tüm sorumluluğu üzerine almadan duygusal açıdan durumu düzeltmektir.
Diğer insanlara mükemmel olmadığınızı göstermeniz kolay değildir. Fakat kusursuz, sağlam ve yeterli görünme arzusu oldukça zor ve sağlıksız durumlar doğurabilir. Bu size mutluluğun mükemmel olmakla ilişkisi olmadığını unutturabilir. Bu yalnızca insan olmakla ilgili bir şey!
İşin sonunda, hatalarınızı kabul etmeniz büyümek ve gelişmeniz adına ayrıcalıklı bir fırsattır.
“Yapmaya değer hiçbir şey yapmak istemedikleri için, hiç hata yapmayan insanlar vardır.”
– Goethe
İnsanların Hatalarını Kabul Etmemesini Açıklayan Etmenler
Hatalarını kabul etmeyen insanların varlığı en başta bize hakkımızın yendiğini hissettirir. Bizim bakış açımızı anlamalarını sağlamaya çalışır fakat bir noktadan sonra pes ederiz. Bunun sebebi, o insanların çok sabit kişilikleri ve zayıf sosyal yetileri olmasıdır ki bu, onların cesaretimizi kırmalarına izin vermememiz gerektiğinin farkına varmamızı sağlar.
Geçen yıl, New York Times tam da bu konuyla ilgili ilginç bir makale yayınladı. Bu makalede, Princeton Üniversitesi profesörlerinden Paul Krugman, yanılmazlık hastalığının yayıldığı bir dünyada yaşadığımızı belirtti. Bu durum, çaresizce sürekli mükemmel olduklarını göstermeye çalışan politikacılar üzerinden de görülebilir.
Hatayı kabul etmek ve aldığı kötü kararların sorumluluğunu almak kimsenin geçmek istemediği kırmızı çizgilerdendir. Bu durum, hataları kabul etmenin bir zayıflık işareti olduğu düşüncesinden kaynaklamaktadır. Sürekli bir belirsizliğin var olduğu dünyada, zayıflık belirtisi göstermek bir uçurumdan atlamakla aynı şeydir.
Bu sosyal senaryonun ötesinde, en yakınımızda dahi hatalarını kabul etmeyen insanlar bulunmaktadır. İnsanlar neden böyledirler?
Narsistlik
Londra’daki Brunel Üniversitesi’nde farklı kişiliklerin ve insanların sosyal medyadaki davranışlarının analiz edildiği ilginç bir çalışma yürütüldü. Bu çalışmada, sürekli kendi başarılarını ve güçlü yanlarını sosyal medyada paylaşan insanların, narsist oldukları kanısına varıldı.
Bu tarz bir kişilik profiline sahip olan insanlar, kendilerini mümkün olduğunca olumlu bir şekilde resmeder ve hatalı bir şey yaptıklarını pek kabul etmezler. Bunu yapmaları kendileriyle ilgili beklentilerini direkt olarak karmaşıklaştırdıkları anlamına gelir. Kendilerini daha iyi göstermek için, diğer herkesin kusurlarının olduğu noktalarda var olmayı tercih ederler.
Kişisel Sorumsuzluk
Kişisel sorumsuzluk duygusal olarak olgun olmamak ve sosyal yetilerin eksikliği ile ilişkilidir. Bu sebepten ötürü, hatalarını kabul etmeyen insanlar önemli sosyalleşme yetilerinden mahrumdurlar.
“Eğer hatalarımın sorumluluğunu almazsam, onların olmadığını kabul eder ve davranışlarımın sonuçlarına katlanmam. Bundan dolayı, her şeyi yapabilirim.” Bu tarz bir kişisel odak bizi kaçınılmaz olarak başarısızlık ve mutsuzluğa sürükler.
Savunma Mekanizmaları
Hepimiz hata yaparız. Hata yaptığımızda, iki seçeneğimiz vardır. İlki ve en mantıklı olanı başarısız olduğumuzu kabul edip sorumluluk almamızdır. İkincisi ise hata yaptığımızı reddedip savunma mekanizması geliştirmektir. Bu durumlarda kognitif uyumsuzluk çok daha yaygındır: kişilikleri zarar görmesin diye bazı insanlar tartışmalı durumları kabul etmemeyi ya da göz ardı etmeyi tercih ederler.
Buna örnek olarak, European Journal of Social Psychology’de yayınlanan bir makale oldukça ilginç bir noktaya parmak basmıştır. Hatalarının sorumluluğunu almayı tercih etmeyen insanlar, bunun onları daha güçlü kıldığını ve diğer insanlar ve kendi üzerlerinde daha fazla güç sahibi olduklarını düşünmektedirler. Bu sebepten ötürü, başarısız olduklarını bilir ve kognitif uyumsuzluk gösterirler fakat egolarını korumak için sessiz kalmayı tercih ederler.
Hatalarını kabul etmeyen insanlar bariz bir şekilde sorumluluktan kaçmak için, birçok psikolojik stratejiye başvururlar. Onlara durumu açıklamaya çalışmak pek de kolay değildir. Yine de, bunu başarmak mümkündür. Herkes gibi yanılabileceğimizi kabul edip daha insan olmaya çalışmak ve gelişmek adına hatalarımızı kabul etmemiz için hiçbir zaman geç değildir.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
Festinger, Leo (1990) Teoría de la disonancia cognitiva. Paidós (Madrid)
Lowen, Alexander (2000) El narcisismo, la enfermedad de nuestro tiempo. Paidós América
Festinger, Leo (1992) Métodos de investigación en ciencias sociales. Paidós (Madrid)
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.