Mizah Bizi Mutlu Eder ve Mutluluk Bulaşıcıdır
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Mizah ve kahkaha yoğun durumlarda bir araya gelir. Ancak, birçok durumda gülmek pek iyi bir şekilde karşılanmıyor.
Ve, kültürel olarak, belirli davranış biçimlerini öğrenerek büyüdük. Hayatı bir nevi bir mizah anlayışı ile yaşamayı seçmek, o kadar önemli olarak göze çarpmaz.
Her gün TV’de görebileceğimiz trajik olaylar, bize olumsuzluğun mega star olduğu bir dünya göstermektedir. Ayrıca, çevremizdeki insanlar sürekli olarak bir şeylerden şikayet ettikleri için, dünyanın gerçekten iyi olup olmadığını sorgular oluruz.
“Dünyanın olumsuzluğu, gülüşünüzü zayıflatabilecek kadar güçlü bir düşmandır.”
– Helen Exley
Bize dayatılan düzen budur. Ve öylesine can sıkıcı bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz ki, olmuş bitmiş olayların üzerinden bile sürekli olarak şikayet ediyoruz.
Bir saygı göstergesi olarak görülen endişe
Yaşamı mizah penceresinden yaşamak, endişenin bir saygı göstergesi olarak görüldüğü bir kültür ile uyumsuzdur. Aynı zaman başkalarının acıları veya ölüm hakkında şaka yapmanın düşüncesiz olduğu da doğrudur.
Ancak, bazen başımıza gelen kötü şeylerdeki olumlu taraflara da bakmak zorunda kalırız. Her iki durumda da, başıma gelecek olan zaten elbet bir şekilde gelir ve buradaki esas mesele, bizim bu olayı nasıl algıladığımızdır. Şimdi bu söylediklerimizi güzel bir hikaye ile açıklamaya çalışalım.
Fernando kovulduğunda 32 yaşındaydı. Bir şirketin mali işler müdür olarak görev yapmakta olan Fernando, ekonomik kriz sebebiyle işten çıkartılan milyonlardan sadece biriydi.
Herkes Fernando’nun işten çıkarılmasına çok üzüldü. Onu neşelendirmeye çalışanların suratlarında bile umutsuzluğu ve bezginliği görebiliyordu Fernando.
Ama bunların hiçbiri Fernando’yu etkilemedi. Tamam doğru, artık işsiz bir adamdı, ama kendi işini kurmak için bundan daha iyi bir fırsat da olamazdı. Ya da, kim bilir, bambaşka maceralara atılmak için!
Aslında, Fernando’nun yüzünde her zaman bir gülümseme olurdu. Bu, görünüşe göre, ailesini de oldukça rahatsız ederdi: “Yahu be adam, seni kovdular, hala yüzünde, gözünde güller açıyor, hiç mi dert etmiyorsun ben ne yapacağım diye?” diye çok insan çıkışmıştı Fernando’ya.
“En kötü düşmanlarınız bile, düşünceleriniz kadar size zarar veremez.”
– Buddha
Şikayet etmenin, üzülüp ağlamanın bir kural olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu kalıpların dışına çıkan herkesi, sessiz sessiz eleştirip, arkasından konuşuyoruz.
Örneğin, birkaç hafta önce eşini kaybeden ya da sevgilisinden ayrılan birinin nasıl olur da bu kadar direnç gösterip, mutlu olduğunu hiç merak etmedik mi?
Hayatı bu kadar ciddiye almak, aslında bazen kolay bir çözüme sahip olan sorunları aşırı derecede zorlayıcı bir hale getirmek demektir.
Tabii ki de her durum farklıdır. Ancak, gülümsemeyi ve geleceğe iyimser bir şekilde bakmayı biliyorsak, her şey daha iyi olacak ve hayal ettiğimiz fırsatlar elbette önümüze çıkacaktır.
Hayatı nasıl yaşayacağınızı siz seçersiniz: dram mı komedi mi?
Hayatı, bir tutam mizah ile yaşamak, çevrenizde olan biten her şeye gülüp geçmek demek değildir. Ayrıca, uğraştığımız tüm bu karmaşık meseleleri de, göz ardı etmek anlamına da gelmez.
Hayır, hayatı mizah penceresinden görmek, kendinizi bir kurban olarak görmemek demektir. Negatif düşüncenin sizi aşağı çeken o sarmalından kurtulmak demektir, kendimizi üzecek durumlara sokmamak demektir. Bunun yerine, harekete geçmeyi tercih ediyoruz.
Kaç kez başımıza gelen kötü olayları “talihsizlik” olarak görme tuzağına düştük? Öylece oturup, bu durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyoruz.
Başımıza gelen her şey de, hem bizim kontrolümüzde hem de kontrolümüz dışında olan bir çok etkenin olduğunu kabul etmeliyiz. Kontrolümüz altında olan kısmı ise ihmal etmemeliyiz.
Trajik bir durumla uğraşırken ya da acı çektiğimiz bir dönemden geçerken gülebilmek, yüksek seviyede bir dirence sahip olduğumuzun bir işaretidir.
Bu, çektiğimiz acının değersiz olduğu anlamına gelmiyor, sadece acıyı azaltacak bir yardımcımız olduğu anlamına geliyor: mizah. Hayatın bize attığı kazıklara rağmen, başımızı kaldırmak ve her ne olursa olsun gülebilmek için mizah…
İçine düştüğümüz çukurdan çıkamadan hayatımıza devam etmek mümkün değil. Negatif yüklü bir duygu, benliğimizi ele geçirmiş ise, artık onu beslemenin bir manası kalır mı?
Bu yaklaşım, hayatımıza devam etmemize yardımcı olamaz. Ne kadar güçlü olduğumuzu bulmamıza yardımcı olamaz. Ve bu, uğraştığımız durumları ile yüzleşmek için kullanabileceğimiz muhteşem yeteneklere sahip olduğumuzun farkına varmamıza da yardımcı olmaz.
Dirayet, yaşamımızda vuku bulan aksiliklere karşı koyma yeteneğidir. Acının üstesinden gelmek ve onu aşarak, daha güçlü bir insan olmaktır mesele. Dirayetli bir insan, kendi mutluluğunun ve kendi kaderinin mimarı olduğunu bilir.
Dünya görüşümüze bir parça daha fazla mizah katmak, bir yaşam biçimi olmalıdır. Çünkü mutluluğun her geçen günü daha güzel yaptığını unutmak kolaydır.
Mizah, korkuları alır götürür. Kalbimizdeki yaralar daha az acır. Ayrıca, mizah bizi mutlu da eder.
Kahkaha atmak ve endorfin beraber hareket eden iki kavramdır. Peki o zaman bizler, doğanın bu harika ağrı kesicisini neden ihmal ediyoruz? Acıyı mizah ile dengeleme zamanı gelmedi mi?
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.