Kronik Anksiyete ve Noradrenalin ile Bağlantısı
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Kronik anksiyete hastası kişiler güne başlarına kötü bir şey gelmemesini temelli ederek başlarlar. Her sabah uyandıklarında “bugün güzel bir gün olacak” diyerek kendilerini motive etmeye çalışırlar. Fakat bunu bir türlü beceremezler. Çünkü kronik anksiyete rahatsızlığı kişilerin sürekli bir korku içinde olmasına neden olur. Bu korku kişiyi yakalamayı bekler, ve yakaladığı anda kişi kendini mental olarak kaybeder. Nefesini keser, ürpertir, soğuk terler attırır, ve beynini sonsuz düşünceler ve felaket fikirleriyle doldurur. Tüm bu sürece tek bir hormon eşlik eder: noradrenalin.
Bir hormon olarak görev yapan noradrenalinin ne olduğu hakkında hiç bir bilgisi olmayanlar için bunu küçük bir örnekle açıklayalım. Bir caddede karşıdan karşıya geçerken aniden bir korna sesi duyduğunuzu hayal edin. Trafik ışıklarına bakmayı unutmuşsunuz ve kendinizi yolun dışına bir saniyeden kısa bir süre içinde atmışsınız. Bunu düşünerek, kalbimizin ne kadar hızlı attığını hissedebiliriz. Midemizde oluşan düğümü ve ne kadar hızlı nefes alıp verdiğimizi de…
Kronik anksiyete rahatsızlığı olan kişilerin vücutlarında yüksek oranda, kalp sağlığını ciddi şekilde etkileyebilecek bir hormon/nörotransmitter olan noradrenalin bulunur.
Noradrenalinin vücuttaki işlevi nedir?
Noradrenalin direkt olarak sempatik sinir sistemini etkiler. Ve, beynimizin tehlike olarak gördüğü durumlarda hücre aracılığı yapmaktan sorumludur. Tepki vermemize, kaçmamıza, savaşmamıza yani kısaca hayatta kalmamıza yardımcı olan bu hormon, aynı zamanda kalp atış hızımızı ve kan basıncımızı arttırır.
Bununla birlikte, modern günümüz dünyasındaki sorun, çoğumuzun gerçek fiziksel risklerle hiçbir ilgisi olmayan stres faktörlerine tepki vermesidir. Psikolojik korkularımız, kaygılarımız ve fobilerimiz bu hormonu harekete geçirir. Bu nedenle, eğer bir kişi endişelerini doğru bir şekilde kontrol edemiyorsa, noradrenalin hormonun vücudundaki etkisi oldukça yıkıcı olabilir.
Kronik anksiyete rahatsızlığım var, bu beni nasıl etkiler?
Kronik anksiyetenin “100 belirtili hastalık” olduğu söylenir. Fiziksel, duygusal ve kavrama ile ilgili belirtilerden ziyade en şaşırtıcı olan şey anksiyete bozukluğu sahip çoğu kişinin korkularının git gide artması ve günlük yaşantısının bir parçası olmasıdır. İlk başlarda sık görülen, ve hatta kontrol edilebilen bu endişe zamanla kronik hale gelir. Ve oldukça ciddi bir hastalığa dönüşür.
Anksiyetenin en kötü yanı, gerçek dışı olmasıdır. Bizi kendine inandırır ve neredeyse kontrolümüzü kaybederiz. Fobilerimizin doğru olduğunu ve onları takip etmemiz gerektiğini söyler. Böylece her şey hakkında endişelenmemiz için bizi ikna etmeyi başarır. Her zaman en kötüyü bekler, ve söyler. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi, hiç bitmeyen bu endişelerden kurtulmak hiç de kolay değildir. Ve bunun öncelikli sebebi bizi kontrol eden beyin biyokimyasını etkilemesidir. Bu gibi durumlarda noradrenalin büyük bir rol oynar.
Kronik anksiyete kalp ve damar sağlığınızı etkiler
Lowa Üniversitesi’nin yaptığı son araştırmalarda çok ilginç bulgulara rastlandı. Bu araştırmalara göre noradrenalin ile kronik anksiyeteye sahip kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski arasında çok yakın bir ilişki bulunuyor. Uzun süre devam eden stres, tansiyon, kalp çarpıntısı ve aritmi de dahil olmak üzere oldukça zararlı fizyolojik değişimlere neden oluyor. Ve maalesef, tüm değişimler kalp sağlımızı riske atıyor.
Noradrenalin ve adrenal bezlerdeki değişimler
Noradrenalin sadece beynin ürettiği bir hormon değildir. Beynin dışında, noradrenalin veya diğer adıyla norepinefrin, endokrin yani iç salgı bezleri sisteminde de bulunur. Ve, bu sistemdeki adrenal bezleri etkiler. Peki bu ne anlama geliyor? Kronik anksiyete vücuttaki noradrenalin hormonunun çok fazla üretilmesine neden olur, ve bu da aşağıdaki sorunlara yol açabilir:
- Baş ağrısı
- Sindirim problemleri
- Uykusuzluk
- İştahsızlık
- Yorgunluk
- Terleme
- Sürekli olarak genel bir keyifsizlik hissi
Noradrenalinin kavrama yetisine olan etkileri
Günümüzde, yüksek düzeyde noradrenalin hormonu ile dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırma gibi ilgi çekici birçok araştırma yürütülmektedir. Bir nörotransmiter olarak noradrenalin hormonu bir şeylere odaklanabilmemiz ve dikkatimizi verebilmemiz konusunda oldukça önemli bir rol oynar. Ayrıca, bilgileri hatırlamamıza, öğrenmemize ve kullanabilmemize yardımcı olur. Ayrıca kavrama yetisinin etkin bir şekilde kullanılabilmesi için bu hormonun uygun seviyede bulunması gerekir.
Bu hormonun vücutta gereğinden az veya çok bulunması halinde hafıza kaybı, dikkat eksikliği, ve yeni şeyleri öğrenme güçlüğü yaşanabilir. Bu oldukça yorucu ve zor bir durumdur.
Noradrenalinin kronik anksiyete ve depresyonla olan bağlantısı
Daha önce yukarıda belirttiğimiz gibi kronik anksiyete rahatsızlığı bulunan kişilerin noradrenalin hormonu seviyesi yüksektir. Fakat, bu yazımızda belirtmeden geçemeyeceğimiz başka bir gerçek daha var. Tıpkı noradrenalin ve dopamin gibi katekolaminler de depresif bozukluklara neden olan patafizyoloji veya semptomlarında kilit bir öneme sahiptir. Gereğinden fazla veya az salgılanması ruh halimizde ciddi değişimlere neden olabilir.
Anksiyete nedeniyle sürekli bir korku hissi ve negatif düşünce ile yaşayan çoğu hasta ilerleyen zamanlarda majör depresif bozukluk yaşamaktadır. Bu kanıyı 60lı yıllarda ortaya süren Harvard Üniversitesi’nden Dr. Joseph J. Schildkraut, kronik anksiyete ve depresyona neden olan hormonun serotonin değil noradrenalin olduğunu fark etmiştir.
Aslında, bu psikolojik rahatsızların neden kaynaklandığının bir önemi yoktur. Çünkü bizi asıl rahatsız eden şey bu rahatsızlıkların belirtileridir, ve bu belirtiler ile nasıl mücadele edebileceğimizi öğrenmemiz gerekir. Böyle bir rahatsızlık yaşadığımız takdirde önümüzde iki seçenek vardır. İlk seçenek uçurumun kenarında kalıp, her gün aynı korkuyla yaşamaktır. Bu durumda aynı uçurumdan defalarca düşeriz. İkinci seçenek ise oldukça basit. Bu seçenekte yaşadığımız rahatsızlığa tepki göstermeyi tercih ederiz. Sürekli aynı uçurumun üstünden uçan bir uçak gibi yukarıdan gözlem yapar, durumu daha iyi anlar, etrafında biraz dolanır ve sonra orayı terk ederiz.
Bilişsel davranışçı terapi, anksiyetenin neden kaynaklandığını anlamamıza yardımcı olabilir. Noradrenalin üretimini dengelemek için farmakolojik yaklaşımı göz ardı etmemeliyiz. Son olarak, C vitamini, bakır minerali ve omega 3 yağ asitleri açısından zengin bir beslenme düzeninin bu nörotransmitterin doğru seviyede olmasına yardımcı olduğunu unutmayın.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.