Kaybetme Korkum Yüzünden Hep Kaybettim Seni
Çoğu zaman, en çok sevdiğimiz ve istediğimiz şeyleri kaybetmemizin ardındaki sebep o kadar da büyük hatalar değil. Çoğu zaman sebep daha basit hatalara dayanıyor. Başka bir deyişle, sevdiğimiz veya ihtiyaç duyduğumuz şeyleri kaybetme korkusu farkında olmadan özlemini çektiğimiz şeyleri elde etmemize engel oluyor.
İronik bir şekilde sık sık bir hedefe ulaşmak için harcadığımız onca çabaya, bir hastalığa karşı verdiğimiz dirençli mücadeleye veya ikili ilişkilerde yaşadığımız krizleri düzeltme uğraşımıza rağmen yine de yeniliyoruz. Her ne kadar kurmaca olsa da, “Kaçak Gelin” filmi bu durum için hayal edebileceğimizden çok daha gerçekçi bir örnek. Yazının devamında sizlerle bu fenomenin biyolojik ve psikolojik sebeplerini ele alacağız. Son olarak, pozitif duygular beslemek yoluyla, aniden bizi ele geçiren bu korkuya karşı nasıl mücadele verebileceğimizi öğrenecek ve sorularımıza cevaplar arayacağız.
Korku Nedir?
Korku; altı temel duygudan biridir. Diğer temel duygular ise, mutluluk, öfke, üzüntü, iğrenme ve şaşırmakdır. Bu duygulara temel duygular denmesinin sebebi, şimdiye dek yapılan araştırmaların sonucuna göre her kültürde aynı şekilde ifade ediliyor olmalarıdır. Ayrıca bunlar, çevremizdeki korkuya adapte olmamızı sağlayan duygular.
Peki, korkunun bize ne faydası var? Bütün duygular bizi bir amaca doğru itecek veya bu amaçtan bizi uzaklaştıracak şekilde önemli bazı rollere sahiptir. Örneğin, mutluluk başka insanlarla iletişim kurmamıza yardım ederek sosyal adaptasyonumuza katkı sağlarken aynı zamanda sağlığımız için de yararlıdır. Öte yandan, bizi diğer büyük zararlardan koruyan ve karşımıza çıkabilecek zorluklara karşı cesaretlendiren korku duygusu, günlük hayatımızda gereklidir.
Hata Yapma Korkusu: “Ya bunlar benim için çok fazlaysa?”
Korku, içinde bulunduğumuz bir durumun olumsuz veya tehdit edici nitelikteki sonucudur. Bunun anlamı; tehlike gerçekte var olmayabilir. Çoğu zaman korku hissi, yapabileceklerimizin karşılaştığımız durumdan bizi kurtarmaya yetmeyeceği düşüncesinden kaynaklanır. Bu fenomen, öz-yeterlilik beklentisi olarak adlandırılır. Farklı durumlarla yüzleşmek için ihtiyacınız olan algılama ve değerlendirme olarak da tanımlanabilir.
Öte yandan, savaşmak, kaçmak ve felçten oluşan üç temel motor tepkisini ortaya çıkaran aşağıdaki fiziksel reaksiyonlar korku tarafından tetiklenir:
- Beyne enerji sağlamak için kalp ritminde ve kan basıncında artış.
- Kaçmak için kasların ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlamak amacıyla nefes alış verişin hızlanması.
- Kandaki karbonhidrat ve yağın olası bir kavga durumunda vücuda enerji sağlayabilmek için ayrışması.
- Bağışıklık veya sindirim sistemi gibi temel bedensel aktiviteler, beyne ve kalbe kan akışını hızlandırmak için durur.
- Kaslar olası bir hareketlenme için gerilmeye başlar.
Kaybetme Korkusu Neden Kaybetmeye Sebep Olur?
Genelde yararlı veya nötr olan bir durum, sorunla karşılaştığımız biranda bizim için tehdide dönüşür. Bu daha sonra en çok sevdiğimiz şeyi kaybetme fobisine dönüşür.
Bu nedenle, bir durumu tehdit edici veya stresli olarak nitelendirdiğimizde, bu mesaj amigdalaya ulaşarak korku duygusunu tetikler. Hafızayla ilgili bir bölüm olan amigdala anıların depolandığı yerle bağlantılı olduğundan, korku dolu anılar da hep bizimle kalır.
Diğer taraftan, bir durumu tehdit edici olarak değerlendirip değerlendirmemek kişiliğimize ve yeteneklerimizin harekete geçirilmesiyle alakalıdır. İşte bu yüzden bazıları köpekleri çok severken bazıları da nerede bir köpek görse korkup kaçar.
“Sırf bir diken battı diye bütün güllerden nefret etmek delilik. Sadece bir hayalin gerçek olmadı diye bütün hepsinden vazgeçmek de…”
– Küçük Prens
Bu tepkiyi kendimizi ortaya koyduğumuz ya da kaybetmeye yakın olduğumuzu hissettiğimiz hemen hemen her durumda veriyor ve elimizdeki her şeyi buna karşı mücadele etmek veya bundan kaçmak için kullanıyoruz. Bu kabullenmemiz gereken bir sorun. İster bu tehlikeye karşı savaşalım, ister kaçalım isterse de kaskatı kalalım, sonuç hep aynı: sırf aklımızdaki hatadan kaçabilmek için bizi mutlu eden şeyleri de ardımızda bırakıyoruz.
Kısacası, bu yalnızca filmlerde olan bir şey değil, ebeveynlere, gerçek kaçak gelinlere, bir işi tamamlamak için arkadaşlarımızdan öneri istediğimizde, konuyu ne kadar iyi bilirsek bilelim topluluk önünde bir konuşma yaptığımızda korkuyla yüz yüze geliriz.
Hata Yapma Korkusuyla Nasıl Baş Edebiliriz?
Hemen Hemen hepimiz, başroldeki esas oğlanın/kızın “hayatının aşkının gitmesine” izin verdiği romantik filmleri izlemişizdir. Gitmesine izin verdikten sonra kahramanımız neyi kaybettiğini anlar ve pişman olup arkasından koşar ancak… Uçak çoktan kalkmıştır. “Aptal, hepsi senin suçun. Neden gitmesine izin verdin?” diye yakınırken buluruz kendimizi. Öyleyse, kendinizi neden bu filmin kahramanı gibi hayal etmiyorsunuz?
Harekete geç. Yaşa. Hayat denen oyunda, başrol sensin.
İlk olarak, korkunun ihtiyaç duyduğumuz temel duygulardan biri olduğunu anlamalı ve düzenleyici bir unsur olarak onu yok saymamak veya reddetmemek gerektiğini kabul etmeliyiz. Basite indirgemek gerekirse, bu duyguyu tanımlayıp doğru yerde ortaya çıkarmak önemlidir. Sırf kendinizi biraz halsiz hissediyorsunuz diye, görüşmeye gittiğiniz bir işte o pozisyonu hak etmediğiniz ya da korkak olduğunuz anlamını çıkarmayın. Bunun tamamen normal bir tepki olduğunu kabullendikten sonra, mümkün olabilecek en başarılı iş görüşmesine hazırız demektir.
1. Korkuya Yol Açan Rahatsız Fikirlere Karşı Savaşın
Korkunun bizi rahat bırakmaya niyeti olmadığı çoğu durumda, fikirlerimiz “karmakarışık ve beceriksiz” bir hal alır. Yani, korku çölde susuz kalmak gibidir. Olmayan şeyler; vahalar gördürür.
Günlük hayattan bir örnek verecek olursak: “Patronum neden bana öyle bakıyor? Aklından beni kovmayı mı geçiriyor? Muhtemelen şuradakiler de bana gülüyordur.” gibi cümleleri sık sık kuruyoruz. Belki patronumuzun önceki akşam kötü zaman geçirmiş olabileceğini veya karın ağrısı çektiğini düşünemiyoruz. Bize güldüğünü düşündüğümüz insanların aslında bir şakadan bahsetmiş olabileceğini aklımıza getirmiyoruz.
Kendinizi dünyanın merkezinde sanmayı bırakın. Bunu söylemekten nefret etsem de, öyle değilsiniz.
2. Hata Zincirini Kırın
Hayat durup sizi beklemez, onunla ilerlemeyi öğrenmeniz gerekiyor. En son hata yapmanıza sebep olan şeyi değiştirmek en iyi fikir gibi görünüyor. Eğer önemli bir toplantıya geç kaldıysanız, bir dahaki sefere beklenmedik durumlar için kendinize fazladan zaman yaratın; böylece zamanında orada olacaksınız. Bu sayede, devamlı etrafınızı saran talihsizlik ve hata zincirini kırarak hafızanızda kötü anıları canlandırıp yeniden korkmanıza sebep olacak olaylara fırsat vermemiş olacaksınız.
“Bilmek yetmez; uygulamak gerekir. Bir işe gönüllü olmak yetmez; yapmak gerekir.”
– Goethe
Sizi güvende hissettirecek her şeyi kullanın. İnançlı olun, kendinize inanın ve eğer bunu yapamazsanız hayıflanmak yerine karşınıza çıkan sorunla yüzleşin ve onu çözmeye odaklanın. Derin bir nefes alın. Bu, fikirlerimizi netleştirmek ve organların rahatlamasından sorumlu parasempatetik sinir sistemini aktive etmek için yararlıdır. Böylece stresi ve korkuyu kapı dışarı edebilirsiniz.
“İnsanlar yaşlandıkları için hayal kurmayı bırakmazlar, hayal kurmayı bıraktıkları için yaşlanırlar.”
– Gabriel Garcia Marquez
3. Anı Yaşayın ve Her Şeyin Nasıl Daha İyiye Gittiğini Görün
Bu kaotik dünyada kesin olan bir şey varsa, o da zamanın tek hakiminin yine kendiniz olmasıdır. Bu yüzden yaptığınız şeyi korkup, başkalarının diyecekleri hakkında tasalanıp ya da çok geç olduğunu düşünüp yarım bırakmadan önce tekrar düşünün. Çünkü geç olup olmadığına karar verecek tek kişi sizsiniz.
“Hayatta amacımın olmasını istediğim şey olduğunu gördüğümde, yaşama isteğim tekrar katlandı.”
– Paulo Coelho
Şahsen size söyleyebilirim ki; ne sizi eleştirenler ne de eleştireceğini düşündüğünüz insanlar kaybettiğiniz veya hayal kurmayı bıraktığınız yılları size verebilir. Bu yüzden yaşayın. Her şeyi deneyimleyin. Ve eğer dünyanın sonu gelirse de buna dans ederken yakalanmış olun.
“Geleceğin pek çok adı var: Zayıflar için bu isim ulaşılmazdır. Korkaklar için bilinmezlik ve cesurlar için de fırsat demektir.”
– Victor Hugo
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.