John Lennon Ve Depresyon: Kimsenin Anlamadığı Şarkılar
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
John Lennon, yaşamının çoğunu yardım isteyerek geçirdi. 60’larda çıkardığı “Help!” isimli şarkısı bunun en iyi örneğidir. Yaşamının son dönemlerinde yaptığı “Help Me to Help Myself” ise yine aynı temayı işleyen bir başka Lennon şarkısıdır. The Beatles grubunun en çarpıcı, idealist ve ilham verici üyesi aslında travmatik ve karanlık bir iç dünyaya sahipti. Ancak bu iç dünya aynı zamanda oldukça ilham vericiydi.
Mutsuzluğun güçlü bir duygu olduğu söylenir, dünyadaki en büyük ateş buradan çıkar. Bu ateşi en iyi Janis Joplin’de görebilirsiniz. Güçlü bir sese sahip olan bu şarkıcı erken ölümüyle geride mutsuz anlarını bırakmıştı. Şarkılarıyla bizim daha mutlu olmamıza sebep olsa da kendisi aslında o kadar mutlu değildi.
The Beatles da aynı derecede bizi etkileyen şarkılar yaptı, ancak onların Joplin’den farkı evrensel anlamda daha tanınır olmalarıydı. The Beatles’ın müzikal, kültürel ve sosyal anlamda bıraktığı etkiler inanılmazdı. Ancak çok az kişi bu gurubun en bilinen üyesinin içinde sakladığı hüznü ve mutsuzluğu görebildi.
Onu tanıyan insanlar, Lennon’ın içinde pusuda bekleyen şeyin ne olduğunu aslında biliyorlardı. İntihara meyilli bu karanlık gölge, Lennnon’ın neredeyse 6 yıl kendini diğer insanlardan izole etmesine neden oldu.
Garip bir şekilde, Mark David Chapman isimli kişi tarafından öldürmeden hemen önce yaptığı bir şarkı, onun aslında bu karanlık kuyulardan çıkmak istediğini gösteren işaretlerle doluydu. Lennon aslında hayattaki ikinci şansını arıyordu, umut doluydu ve kendine yeniden inanmaya başlamıştı:
“Sevgili John
Kendine bu kadar yüklenme
Biraz ara ver
Yaşamak, sürekli koşmak değil
Yarış sona erdi, zaten sen kazandın.”
John Lennon ve onun bitmeyen yardım çağrısı
John Lennon, “Help” isimli şarkısının sözlerini yazdığında grubun diğer üyeleri biraz şaşırmıştı, ancak çok fazla üzerinde durmamışlardı. Şarkı sonuçta kulağa iyi geliyordu ve zaten en çok satan albümlerinin bilinen bir şarkısı olacaktı.
Hatta bu şarkı 1965’te yapılacak olan bir filmin adını da taşıyacaktı. Ancak şarkının sözleri Lennon’ın baş etmeye çalıştığı stresle ve baskıyla ilgiliydi. Bu kadar baskıyı hissetmesinin nedeni etrafındaki her şeyin çok hızlı gelişiyor olmasıydı.
Yıllar sonra Paul McCartney Playboy dergisine verdiği bir röportajda, Lennon’ın ve gruptaki diğer üyelerin o sıralar ne hissettiğini gerçekten bilmediğini söylemişti.
Lennon yardım istemişti. Ancak yaşadığı dünyadaki insanlar onu duymaktan acizdi. Lennon şarkılarında özgüvensizliklerinden, depresyonundan ve birine olan ihtiyacından açık bir şekilde bahseder. Ayaklarını tekrar yere indirebilecek birisine ihtiyacı olduğunu sıklıkla söyler.
John Lennon’ın travması
Bazı insanlar, Lennon’ın bu gizli mutsuzluğunun çocukluğundan geldiğini iddia ediyor. Çünkü Lennon, denizci olan babası tarafından erken yaşta terk edildi. Hatta annesi bile zamanında onu terk edip, bakmaları için bir süreliğine dayısı ve teyzesine bıraktı.
Yıllar sonra tam annesiyle arasını düzelttiği zaman maalesef annesini de kaybetti ve onun ölümüne şahit oldu. Sarhoş bir polis, arabasıyla Lennon’ın annesine çarptı ve annesi olay yerinde hayatını kaybetti. Bu hadise onun hayatında büyük bir iz bıraktı ve bu izi ömrünün sonuna kadar üzerinde taşıdı.
John Lennon’ın biyografisini yazan kişi, sanatçının bu hadiseyi atlatabilmek adına kendini müziğe verdiğini ifade ediyor. Yani Lennon’ın sanata olan tutkusunun asıl nedeni annesidir. Birçok enstrümanın nasıl çalındığını ona bizzat annesi göstermiştir. Ona bu tutkuyu ilk kez aşılayan kişi annesiydi. Bu nedenle de en duygusal şarkılarından biri olan “Julia”yı annesi için yazmıştır.
John Lennon ve ilkel çığlık terapisi
Beatles 1970 yılında dağıldığında, Paul McCartney, George ve Ringo benzer şekilde albümler yapmaya devam ederek başarılı bir şekilde müzik kariyerlerini sürdürdüler. Ancak Lennon bu yolu izleyemedi.
Dünyada çok fazla adaletsizlik, gürültü ve “hareket” vardı ve tüm bunlar John’u yoruyor ve onun kötü hissetmesine neden oluyordu. Bu durum onu çileden çıkarıyordu. Politikada var olan ikiyüzlülükten nefret ediyordu. Onu ve diğer rock yıldızlarını idol haline getiren genç hayranlarına saldırmaktan çekinmiyordu.
Bir albümünde bu konu hakkında oldukça net bir biçimde şunları demiştir: “Büyüye inanmıyorum… Elvis’e de inanmıyorum… The Beatles’a inanmıyorum… Rüya sona erdi. Bir denizatıydım şimdi ise John’um…”
Müzik yapmak bile artık onu motive edemiyordu. Müzik artık ona ne neşe ne de mutluluk getiriyordu. Müzik artık sadece bir işe dönüşmüştü ve bu nedenle kendini kapana sıkışmış halde hissediyordu. Hapis olduğu bu dünyada kendini alkol ve LSD ile iyice yıprattı.
Ancak Lennon hakkında çoğu kimsenin bilmediği bir şey vardı. Ne müziğin ne alkolün ne de uyuşturucu maddelerin bir yararı oluyordu artık. İçindeki mutsuzluğu hiçbir şey önleyemiyordu. Bu noktada John, psikoterapist Arthur Janov’e gitmeye başladı. Zamanının tanınan psikoloğu bu müzisyen için ilkel bir çığlık terapisi geliştirdi. Bu tedavinin amacı, mevcut psikolojik travmayı ilkel çığlıklarlarla ve psikodrama ile ortadan kaldırmaktı.
Diğer etkileyici terapiler gibi bu disiplin de tüm bastırılmış acılarınızı ortaya çıkarmanız gerektiğini savunur. Bu tedaviye göre, bastırdığınız bu duyguları ancak farklı şekillerde kendinizi ifade ederek çözebilirsiniz.
John Lennon bu terapiye yıllarca devam etti ve oldukça iyi sonuçlar elde etti. Lennon’ın yaşamının son yıllarında yaptığı şarkılara bakarak bu tedavinin nasıl bir etki gösterdiğini kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.