Hayatın Size Verdiği Güzellikler, Hak Ettiklerinizdir
Başınıza gelen güzel şeyler gökten zembille inmezler. Eğer hayat size harika insanlar bahşediyorsa, bu hak ettiğiniz içindir.
İnsanlar, aşk ilişkileri üzerine de arkadaşlık ilişkileri üzerine de ahkam kesmeye bayılırlar. İlişkiler üzerine doktora, duygular üzerine master yapmışçasına her şeyi bildiklerine inanırlar. Ancak yanı başındaki insanların ilgilerinin veya ilgisizliklerinin altında yatan gerçekleri görmeye de bir o kadar kapalıdırlar. Bu sebepledir ki, uzun zaman önce onlara güvenmekten vazgeçmiş ya da hayatlarından çıkmış insanların bunu neden yaptıklarını anlamazlar; onları ne olursa olsun terk etmeyen insanların yaklaşımlarını hiçbir zaman gerçekçi olarak anlamlandıramazlar ve hatta sorgularlar.
‘Olağanüstü’ insanlar hayatınıza beklemediğiniz anda girer ve siz farkına bile varmadan aranızda kuvvetli bir bağ oluşur. Öyle ki hayatınızdan çıkma ihtimallerini düşünmek bile istemezsiniz. ‘O’ insanlarla karşılaşmalarınızı kaderin cilvesi olarak tanımlamanın yalnızca bir ağız alışkanlığından ibaret olduğunu, doğruluk payı içermediğini biliyor musunuz? Hayatınızda kıymet verdiğiniz, en yakınınız olan insanlar aslında sizin değer verme şeklinizi size doğru yansıtan birer aynadırlar. Ruhun ve kalbin tevazusunun kıymetini bilen insanlar sonunda bunlara sahip olan insanlarla bir araya gelirler.
Bir gözden geçirin; eğer yanınızda hayatınızı zenginleştiren ve ona değer katan insanlar mevcutsa, bu sizin de hayatı saygı ile paylaşabildiğinizi gösterir. Hatta, paylaştığınız şey yalnızca sessizlik bile olsa, bunun kıymetini anlayabileceğiniz anlamına gelir.
Elbette birçok muhteşem insan var ve hepsini hayatınıza sokmanız mümkün değil. Fakat emin olmanız gereken bir şey var ki; siz kendi hayatınız içinde en iyilerine sahipsiniz ve onları bütünüyle hak ediyorsunuz.
Hayatınızda bazı insanlar vardır ki, eviniz gibidir
Belki hayatınızı paylaştığınız partneriniz, size eviniz gibi hissettiren insandır. Belki aileniz, belki de arkadaşlarınız… Ama her insanın içinde küçük hikayelerini biriktirdiği, kendi dilini konuştuğu, samimi bir şefkat barındırdığı bir duygu hanesi vardır. İşte insan kendisini tam da bunun içinde olgunlaştırır, büyütür. Asla unutulmaması gereken bir şey varsa, o da bu içsel hazineyi geliştirmek için zaman ve sonsuz emek harcanması gerektiğidir.
Arkadaşlık ilişkisi, aşkta olduğu gibi, yarattığınız duygu hanenizin çatısı altında birbirini her koşulda koruma, kollamayı gerektirir. İç veya dış etkenlerden dolayı oluşabilecek her türlü fırtınaya birlikte göğüs gerebilecek kadar güçlü ve kuvvetli olduğunda ise dostluk gerçek anlamını bulmuş olur.
Küçük Prens, Dünya gezegeninde çıktığı seyahatinde açmış çiçeklerle dolu bir bahçenin önünde durmuştu. Çiçeklerin gül olduklarını öğrendiğinde ise büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Çünkü kendi gezegeninde tek çiçeği olan gül, evrende tek olduğunu söylemişti ona. Sonradan anlayacaktır Prens’imiz gülünü evrende ‘tek’ kılan şeyin, onun için harcadığı zaman ve verdiği emek olduğunu. Kişisel duygu gezegeninizde bir tura çıktığınızda siz de benzer bir hikayeyle karşı karşıya geleceksiniz. Kendi gezegeninizde konumlandırıp, zaman ayırdığınız ve emek verdiğiniz her bir ilişki size özeldir. Dışarıda binlerce benzeri de olsa her ilişki kendine has bir yapıdadır. Hiçbiri birbirine benzemez ve her biri kendi içinde eşsizdir.
Olağanüstü olarak tanımladığımız insanlar bazen şans eseri girerler hayatınıza. Fakat kalacaklar mı yoksa yalnızca soluklanacaklar mı? İşte onu yalnızca zaman gösterecektir. Umutmamalısınız ki her çatının altı başka başka yaşanmışlıklarla doludur. Her insan kendi içinde kendi yaşanmışlıklarının getirdiği yaralar ve dersler ile hayatını şekillendirir -ki bunlar insanı olgunlaştırıp geliştiren ve bugün olduğu kişi haline getiren sonsuz bir değişimin temelini oluştururlar.
Benzer hikayeleri paylaştığınız, aynı yollardan geçtiğiniz insanların kıymetini anlamanız, farklı yollardan geçtiğiniz insanları anlamaktan daha kolaydır. Çünkü böylece paylaşımınız diğerlerinden farklılaşır. Sonunda da birbirinizin ‘tanımlaması’ olursunuz. Ayna misali…Hayatın farklı yollardan geçirdiği insanlar ise birbirinin hayatında geçici bir etkiye sahip olurlar. Fakat geçici olması negatif bir anlama çıkmaz. Yalnızca zamanla yollar ayrılır, insanların birbirine kattıkları ise baki kalır.
Kalıcı ve Geçici İlişkiler
1979 yılında Kaliforniya’da başlatılan, arkadaşlık ilişkilerinin insan sağlığı üzerine olan etkileri üzerine yapılan ilk araştırma tam 9 yıl sürmüştü. Sonucu merak ediyorsanız, bugün de hepimizin bildiği üzere; hayatınızdaki deneyimlerinizi, korkularınızı, iyi veya kötü gününüzü paylaşabileceğiniz iyi bir yol arkadaşı sizi enfeksiyonlardan, kalp hastalıklarından hatta felç olmaktan bile koruyor.
Yani hayatınıza eşlik eden ‘muhteşem’ insanlar, hem duygusal hem de fiziksel olarak sağlığınızın sigortası oluyor. Üstelik bedeli de çok uygun! Pozitif ve gerçek anlamda paylaşım içeren ilişkilere rakamsal olarak bakarsak ise bir elin beş parmağını geçmediğini görebiliriz. Peki yanlış nerede? Aslında, gerçek hayatta “yanlış” kelimesinden pek de bahsedemeyiz, daha ziyade, hayata bakış açınızın, tavırlarınız ve davranışlarınızın içsel olarak da uyumlanabileceği insan sayısının bu kadar az olması yanlıştan öte bir şaşkınlık yaratıyor.
İnsan varlığı gelip geçici, ruh ise ölümsüzdür
Günümüzde hayatlarımızın tam da ortasına konumlanmış sosyal medya ile beraber, insanlar artık ortak ilgi alanlarına sahip oldukları kişilerle çok kolay iletişime geçebiliyorlar ve arkadaşlıklarını başlatabiliyorlar. Facebook gruplarında paylaşılan kişinin kendisine özel olması gereken hayalleri, yaşadığı deneyimler ve şahsi beklentileri… İlişkilerin özünün maddeye veya beklentilere dayalı başladığı bu tanışıklıklar, çoğu zaman gelip geçici arkadaşlıklara, kısa sureli ilişkilere veya maneviyat içermeyen birlikteliklere evriliyor. ‘Sahip olmak için çabaladığının kıymetini, kendiliğinden sahip olduğun bir şeyden daha fazla bilmek’ hissiyatının insanın en ilkel hislerinden biri olması bu noktada doğruluğunu bir kere daha kanıtlıyor.
Ayrıca unutulmamalı ki, herkes ile çok yakın ilişkiler kurabilmek bir yükümlülük olmadığı gibi, pek mümkün olan bir şey de değildir.
Siz, kendinizi daha iyi tanımaya çalışıp iç dünyanızla bağınızı kuvvetlendirdikçe etrafınızdaki muhteşem insanların sayısının bir bir fazlalaştığına şahit olacaksınız. Ve bu insanlarla kendi alanınızı oluştururken, onlara vereceğiniz hem vakit hem de değer sizin esas olarak kendinize yapacağınız büyük bir yatırım olacaktır.
“Sahip olduğum çevreye ve hatta aileme layık değilim” veya “Arkadaşlarımı da ailemi de ve hak etmiyorum” diyen insanlarla karşılaştığınız ya da o insanın ta kendisi olduğunuz anlar oluyor mu? Eğer oluyorsa, bunun yanlış bir düşünce olduğunu kendinize de etrafınızdakilere de hatırlatmaya söz verin. Onları hak ediyorsunuz çünkü; onlara değer veriyor, onlara sahip olmaktan mutluluk duyuyor ve oldukları gibi sevebiliyorsunuz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.