Happycracy Kavramına Karşı Direnmek: Kötü Bir Gün Geçirmenize İzin Verin

Mutlu olma arzusu ile mutlu olma zorunluluğunun arasını bulmak zordur. Bu yazıda bu konuyla doğrudan bağlantılı olan "happycracy" kavramı hakkında konuşacağız.
Happycracy Kavramına Karşı Direnmek: Kötü Bir Gün Geçirmenize İzin Verin

Son Güncelleme: 08 Aralık, 2020

Pozitif psikoloji, 90’larda psikolog Martin Seligman’ın çalışmalarıyla ortaya çıktı. Martin, bu çalışmasını “hayatı yaşamaya değer kılan şeyin bilimsel çalışması” olarak tanımladı. O zamandan beri yaşam koçları, motivasyonel konuşmacılar ve kişisel gelişim kitapları sizi hep daha mutlu olmaya zorluyor. Mutluluğun bu “diktatör” yaklaşımı için kullanılan terim “happycracy” olarak adlandırılır. Bu yazıda mutluluğun size bu şekilde dayatılmasının psikolojik sonuçlarından bahsedeceğiz.

Kötü bir gün geçirmek yanlış mı? Kötü bir ruh hali içinde olmak bazen hasta olduğunuz anlamına mı gelir? İşler istediğiniz gibi gitmediği için üzülmek, hayatınızı daha iyi yönetmek için profesyonel yardıma ihtiyacınız olduğu anlamına mı gelir? Bu soruların cevabı kocaman bir “hayır”dır.

Normal duyguları patolojik hale getirmek veya bu şekilde bir anlam yüklemek aslında bir mutsuzluk salgınına yol açar. İronik olarak, sahip olduğunuz ve size özel olan mutluluğunuzun geleneksel tanıma pek de uymadığını hissedersiniz, bu da kendinizi daha da mutsuz hissetmenize neden olur.

kırmızı kazaklı kadın gülümsüyor ve gözlerini kapatıyor

Happycracy nedir?

Mutluluk nedir? Mutluluğun anlamı evrensel mi? Biri size mutlu olmayı öğretebilir mi veya size mutlu olmanızı sağlayacak araçları verebilir mi? Pozitif psikoloji dünyası bu sorulara “evet” cevabını verirdi. Ancak bu doğru olsaydı, depresif bozuklukların görülme sıklığı ve intihar oranları günümüzde bu kadar hızlı artmazdı.

Happycracy’nin mesajı aslında şudur: “Mutlu değilseniz, bu sizin hatanızdır”. Bu kavram, farklı durumlardaki düşünme tarzınızı, olaylarla başa çıkma becerilerinizi ve olumsuz duygularla yüzleşme şeklinizi suçlar. Sonuçta günümüzde mutlu olmanıza yardımcı olacak koca bir endüstri parmaklarınızın ucunda. Yaşam koçları, kişisel gelişim kitapları, dişlerinizi fırçalarken size gülümsemenizi hatırlatacak banyo aynanıza yapıştırabileceğiniz çıkartmalar… Mutluluk bu insanlar için kelimenin tam anlamıyla bir iştir.

Görünüşe göre bu zorunluluk James-Lange’in duygu teorisine kadar geri götürülebilir. James-Lange, yanlış bir şekilde duyguların yüz ifadelerinden geldiğini belirtti. Belirttiğimiz gibi bu düşünce şekli son derece yanlıştır. Yani bu yanlış teori tıpkı, “Üzgün ​​olduğum için ağlıyorum” yerine “Üzgünüm çünkü ağlıyorum” demek gibidir.

Bu anlayışa göre dünya cehenneme dönecek olsa bile, tekrar mutlu hissetmek için tek yapmanız gereken gülümsemek mi? Ya da hayatınızda zor bir dönemden geçiyorsanız, kahve içtiğiniz kupa üzerindeki bir mesaj her şeyi daha iyi hale getirecek mi?

Gülünç görünüyor, ancak bu düşüncelere inanan insanların sayısı şaşırtıcı derecede çoktur. Sorun aslında şurada başlıyor; “olumlu” düşünmenin sonuçları genellikle çok olumsuz olabilir. Rahatsızlık veya mutsuzluk hissine karşı hiç tahammülümüz yok. Ancak mutluluğa veya mutsuzluğa karşı bu şekilde yaklaşmak hiç de doğru değil.

Peki zoraki mutluluğun sonuçları nelerdir?

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, günümüzde insanlar kendilerine ve başkalarının mutsuzluğuna karşı son derece toleranssız. Üzgün hissetmekten hoşlanmıyoruz çünkü zayıf hissetmemize neden oluyor.  Muhtemelen çok kez ağlayan birine “Ama ağlama!” dediniz (veya birinin dediğini duydunuz). Vücudunuz ve zihininiz size adeta yalvarırken kaç kez “Ağlamak istemiyorum” dediniz? Duygular uyumludur, aslında bir amaca hizmet ederler. Bu nedenle ağlamak bazen çok gerekli ve sağlıklı bir eylemdir.

Duyguları bastırmaya çalışmak, daha kötü hissetmenize neden olabilir. Hatta bu durum ciddi duygusal bozukluklar geliştirmenize bile neden olabilir. Duygularınızı bastırmanın sonuçlarından bazıları şunlardır:

Suçluluk

Bu tür durumlarda suçluluk duygusu değişken düzeyde baskıcıdır. Baskıcıdır, çünkü happycracy dediğimiz şey sizi ne hissederseniz hissedin iyi olmaya zorlar. Basit bir şekilde şu şekilde düşünmeye sürüklenirsiniz: “Hayat harika ve eğer ağlarsanız, hayatınızı ve anınızı boşa harcıyorsunuzdur”. Sadece belirli bir anda kendinizi kötü hissettiğiniz için değil, aynı zamanda daha iyi hissetmek için yapmanız gerekeni yapmadığınız için de suçlu hissedersiniz. ancak bu düşünce şekli son derece yanlıştır.

Belki yaşadığınız bir olaydan ötürü bir hafta boyunca üzülmeniz gerekebilir, ama saçma bir şekilde bu sürenin toplumun geri kalanı için çok fazla olduğuna inanırsınız. Duygularınızın normal olmadığına bile inanabilirsiniz. Abarttığınızı, işleri yokuşa sürüklediğinizi sanırsınız. İnsanlar depresyonda hissetmekten hoşlandığınıza bile inanabilir.

Happycracy dediğimiz fenomen, sizi daha az empatik ve diğer insanları mutsuzluklarından dolayı suçlayabilen bir kişi yapabilir. Ancak mantıklı düşünmeye çalışın, üzgün hissetmekten daha insani bir şey olabilir mi?

Yalnızlık ve sosyal anlamda desteksizlik hissi

Bu, başkalarının sizin hakkınızda düşündüğü olumsuz şeylerin aslında doğru olabileceği ender zamanlardan biridir. Çevrenizdeki insanların içinde bulunduğunuz duygusal durumunuzu kabul edemeyeceklerini hissedebilirsiniz. Belki de bu çıkarımınız doğru, bu duruma gerçekten de tahammül edemiyorlar. Bu yüzden de size karşı mesafeli duruyorlar. Bunun nedeni, tıpkı kendi üzüntünüzü ve rahatsızlığınızı kabul edemediğiniz gibi, başkalarının da sizin bu durumunuza karşı nasıl tepki vereceklerini bilmemeleridir.

İnsanlar sosyal yaratıklardır. Gerçek şu ki, çevrenizden destek görmeniz genellikle zor bir dönemi atlatmanın veya kötü bir deneyimden kurtulmanın anahtarıdır. Destek görmek, sevildiğinizi, onaylandığınızı ve kabul edildiğinizi hissettirir. Bu his olmadan yaşamak, işleri iyice karmaşık bir hale getirebilir. Sorunlarınız daha büyük görünmeye başlar, daha stresli ve endişeli hissedersiniz.

başını cama yaslayan mutsuz kişi ve happycracy

Happycracy kavramına direnmek: Kendi duygularınıza ve diğer insanların duygularına saygı gösterin

Üüzüntü ve öfkeyi kabul etmekten daha gerçek, samimi ve mantıklı bir şey olamaz. Ne kadar dirençli olursanız olun, yeri geldiğinde kötü günler geçirmek son derece normaldir. Bazen hayat size limon verir ancak canınız limonata yapmak istemez. Kolay bir çıkış yolu olmayan ve sizi bunaltan zor koşullar hayatın gerçeklerindendir. 

Kötü bir gün geçirmek ve bunun sonucunda hüzünlü veya mutsuz hissetmek sizi kötü bir insan yapmaz. Aksine sizi gerçek bir insan yapar. Her zaman mutlu olan insanlara karşı dikkatli olmanızı tavsiye ediyoruz, çünkü sonsuz refah veya mutluluk diye bir şey yoktur. Belki de bu insanların kötü olaylarla baş etme stratejileri kaçmaktır. Ancak bu, olumsuz duyguları deneyimlemekten ve kabul etmekten çok daha az sağlıklı ve yapıcı olan bir yöntemdir. 

Parçalara ayrıldığınız zamanlarda bile zorla gülümsemeye çalışmak, genel ruh haliniz için yapabileceğiniz en zarar verici şeylerden biridir.

Duygular hem olumlu hem de olumsuzdur ve farklı amaçlara hizmet ederler. Başka bir deyişle, bu duygular ruh halinizin dengeli olması için gereklidir. İstemediğiniz duygu durumlarını saklamaya çalışmak sadece her şeyi daha kötü bir hale getirir.

Kendi duygularınıza ve başkalarının duygularına saygı duymak, olumlu veya olumsuz bu duyguları normalleştirmek sizi sadece daha insan yapmaz. Aynı zamanda daha olumlu bir duygusal duruma geçiş yapmayı da teşvik eder. Bu şekilde zorunluluklardan, dayatmalardan veya zaman çizelgelerinden bağımsız biri haline gelebilirsiniz. Yaşadığınız olumsuz duygulardan çok daha fazlasısınız, bunu asla unutmayın.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.