Duygularınızı Saklamanın Bedeli Ağır Olur
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Duygularınızı gizlemek, muhtemelen sık sık yaptığınız bir şeydir. Aslında bu, hepimizin başına çok sık gelen bir durumdur. Acıyı susturabilir, endişenizi, korkunuzu ve öfkeni içinizde gün geçtikçe şişirebilirsiniz. Ama azar azar, duygularınızı saklamak, sizi hayattan koparabilir. Bunun yerine, zihinsel sınırlar sizleri, sağlıklı olmaktan, doğallıktan ve kişisel gelişimden alıkoyar.
Yüzyıllar boyunca, içinde yaşadığımız toplum, dünyadaki en önemli şeyin mantık olduğuna inanmamız için bizi eğitti. Descartes, “cogito ergo sum” (düşünüyorum öyleyse varım) dediğinde, bugünün dünyasında duyguları nasıl ele almamız gerektiğinin temellerini atıyordu. Duygular ve onlarla ilişkilendirdiğimiz her şey, bizi medeni her şeyden uzak tutar.
“Aslan gibi yürü, güvercin gibi konuş, fil gibi yaşa ve bir bebek gibi sev.”
– Santosh Kalwar
Belki de bu yüzden, çocuklarımıza ağlamanın olgun bir davranış olmadığını ve üzüntüsünü saklamanın her zaman daha iyi olduğunu öğretiriz. Onlara, öfkelenen ve sevmedikleri durumlara karşı hareket eden insanların kaba olduklarını ve adil davranmadıklarını söyleriz.
Yüksek sesle gülmenin, çılgınlık anlamına geldiğini düşündüğümüz için, çocuklarımıza “Sessizce gülün” deriz. Duyguların, özellikle de bunların gösterilmesinin bir zayıflık göstergesi olduğunu anlatırız. Kimse, çocuklara duyguların çok fazla potansiyele sahip olduğunu, onları anlamak ve bunlardan en iyi şekilde ifade etmenin yararını anlatmaz.
Bizler var olduğumuz için hisseden canlılarız. Bu son derece basit bir gerçek. Duygular ve hisler bize hayat verirken, onları bastırmak hayattan uzaklaşır. Duygularınızı saklamak, kimyamıza aykırıdır.
Duygular ve amaçları
Şu anda, hepimizin bu dünyaya, inanılmaz bir mutluluk potansiyeli ile geldiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte, bu kavramın parçalarını incelemek için önemli olan bazı nüansları vardır. Genleriniz ve yaşadığınız çevre, sizi belirli durumlara göre ehlileştirir.
Dolayısıyla, nedenini bilmeden taşıdığınız duygusal acının büyük bir kısmı, hayatınızda çok erken gelişen zihinsel ve duygusal yapılardan kaynaklanıyor.
Öğretmenler ve veliler size kurallar öğretir ve bilgileri verir. Bununla birlikte, sizleri duygular hakkında öğrettiklerini ise fark edemezsiniz. Bu, yaşam kalitenizi ve insani potansiyelinizi büyük ölçüde belirleyen son faktördür.
Sağlıksız duygusal yönetim, çoğu zaman gerçekleri çarpıtmanıza yol açar. Örneğin bazen, bir duygunun, bir menüdeki seçenek olduğunu düşünürsünüz. Seçebilir ve sipariş verebilirsiniz(yani, bugün hayal kırıklığına uğradım ama mutlu gözükmeyi tercih ediyorum.)
Ancak, iç dinamikler bu şekilde çalışmaz. Çünkü duyguları erteleyemezsiniz. Onlar ölmez ya da yok olmazlar, sadece bir dönüşüm yaşarlar. Akabinde, psikosomatik bozukluklara ve sıkıntıya dönüşürler.
Duygularınızı gizlemek sağlıklı değildir
Duygularınızı saklamanın ağır bir bedeli vardır. Bunu yapmanın işleri daha iyi hale getireceğini düşünebilirsiniz. Neticede, üzerinizde fazla dikkat istemezsiniz, ve siz değişmezken, yine de üretken olabilirsiniz. Ama o maskeyi ne kadar süre takabilirsiniz?
- Duyguları ve içsel dürtüleri, ifadeye ve harekete ihtiyaç duyan bir enerji kütlesi olarak düşünün. Duygularınızı gizlerseniz, bu enerji içeriye yönlendirilir. Sonuç? Kas gerginliği, gastrointestinal problemler, baş ağrısı vb.
- Baskı ne kadar güçlü olursa, duygusal ifadenin de nihayetinde o kadar güçlü olan olacağını aklınızdan çıkarmayın. Günün sonunda, tüm bastırılmış duygular, bir çıkış yolu arar. Bazen, başınıza gelebilecek en kötü şekilde ortaya çıkar. Öfkeyi ya da hayal kırıklığınızı bastırdığınızda bunu çok rahat bir biçimde görürüz. Sonunda, yanlış kişide tüm bu gerginliği boşa harcar ya da orantısız olarak (şiddetle) tepki veririz.
Duygularımı nasıl yönetebilirim?
Artık biliyorsunuz ki çözüm, hislerinizi bastırmak, gizlemek ya da taklit etmek değildir. Duygusal enerji orada ve öyle de kalacak. O zaman buradaki püf nokta, bu duyguların akmasına izin vermektir. Duygularınızı nasıl daha iyi yöneteceğinizi anlamak için şu basit benzetmeleri düşünün.
- Kuyu. Duygularınızı bir kuyuya bırakmaya karar verirseniz, hastalanırsınız. Uzun süre durgun kalan su, kötü kokar ve çürümeye yüz tutar. Yani kuyudan kaçının.
- Tsunami. Bu stratejiyi seçerseniz, başkalarına zarar verirsiniz. Bazen duygular bir kasırgaya ya da tufana dönüşür. Başkalarına öfke ve sinir olarak dönüşür ve herkesin kaybettiği bir durum ortaya çıkar.
- Su çarkı. Değirmen veya su çarkı suyun içeri geçmesine izin verir. Uyum içinde sorunsuzca akar. Hareket şekli naziktir ve hiçbir şey tıkalı kalmaz. Su taze kalır, asla durgun değildir. Bu en iyi seçenektir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.