Duygularımızı Kabul Etmek: Mutluluğa Doğru İlk Adım
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Duygular, hepimizin deneyimlediği nispeten kısa psiko-fizyolojik durumlardır. Görevleri size açık bir mesaj vermektir: Dikkatinizi gerektiren bir şeyler oluyor. İçeride veya dışarıda olabilir, ama bir şekilde sizinle ilgilidir.
Öyle ya da böyle duygular bizi etkiler ve harekete geçmemizi sağlar. Aslında İngilizce “duygu” anlamına gelen emotion kelimesi, “hareket ya da dürtü” ya da “sizi harekete geçiren şey” anlamındaki Latince emotio kelimesinden gelir.
Duygusal durumlar, beynimiz belirli nörotransmitterleri veya hormonları serbest bıraktığında gerçekleşir. Bunlar daha sonra duyguları hislere dönüştürür. Hisler, duyguların aksine, daha uzun süre dayanır ve onları daha kolay anlatabiliriz.
Duyguları değerlerine göre sınıflandırabiliriz: Sağlıklı pozitif duygular (sevinç, esenlik, sakin…), sağlıksız olumlu duygular (coşkunluk, mani, hipomani…), sağlıklı negatif duygular (hayal kırıklığı, üzüntü, öfke, pişmanlık…) ve sağlıksız olumsuz duygular (depresyon, anksiyete, suçluluk…).
Normalde, özellikle olumluysa, bazı duygusal durumları kabul etmek bizim için kolaydır. Ancak sağlıklı ya da sağlıksız olsun, olumsuz duyguları, tolere etmemiz çok zor.
Görünüşe göre toplum her zaman iyi hissetmek zorunda olduğumuz düşüncesini kafalarımıza işledi. Ama bu hiç gerçekçi olmayan ve ulaşılması imkânsız bir hedef.
Duygusal durumlar, koşullara, beklentilerimize, bilgiyi nasıl işlediğimize vb. bağlı olarak gelip geçer. Sürekli olarak mutlu bir duygusal durumda var olmak, uyarlanabilir ve pratik değildir.
Duygularımızı kabul etmek neden bu kadar zor?
Refah ve tüketim kültüründe yaşıyoruz. Bize baskı yapan gerçekçi olmayan mesajlarla sürekli olarak bombalanıyoruz.
Bu mesajlar bize, şu ya da bu ürünün tüm sorunlarımız için bir çözüm olacağını söylemektedir. Ayrıca ne olursa olsun, her zaman gülümsememiz gerektiği fikrini pekiştirirler. Son olarak, hayatımız üzerinde sahip olduğumuz kontrol miktarını abartıyorlar. Tüm üzüntümüz için suçluluk üstlenmeliyiz gibi hissediyoruz.
Bu irrasyonel pozitiflik bizi daha da kötü hissettiriyor. Sürekli olarak iyi bir ruh halinde olduğumuza inanmak, aslında bizi böyle hissetmekten alıkoyabilir. Sonra gerçek hislerimizi gizliyoruz, böylece başkaları sadece sosyal olarak onaylanmış olanları görüyorlar.
Kendimize “böyle hissetmemeliyiz” veya “şeylerin beni çok fazla etkilediğini” söylüyoruz. Kendimize, “Zayıf mıyım, çünkü endişeliyim” diye soruyoruz.
Bu tutum, kötü hissettiğimiz için bile kötü hissetmemize neden oluyor. Herhangi bir üretken çözüme ulaşmamıza yardımcı olmuyor. Albert Ellis’in dediği gibi, bu çifte “terriblitis”, olumsuz duyguların daha uzun sürmesine neden olur. Bu bağlamda, sağlıklı olumsuz duygular bile sağlıksız hale gelir.
Toplum, uygun duygusal yönetim üzerindeki tek zayıf etkiye sahip değildir. Yetiştirilme şeklimiz de bununla çok ilgilidir. Okullarda ve evlerde göze çarpan bir duygusal zeka yokluğu var. Örneğin, kaçımıza “erkekler ağlamaz” diye hatırlatılıyor ?
Duygularımızı nasıl kabul edeceğimizi öğrenmek için stratejiler
Duygusal durumlarımızı nasıl etkin bir şekilde kabul edeceğimizi öğrenmek önemlidir, ne olursa olsun. Bunu yaparsak paradoksal olarak olumsuz duyguların kendi başlarına nasıl gittiğini hissederiz.
Kaçınmak istediğimiz şey duygularımızı daha olumsuz düşüncelerle beslemektir. Mağdurluk ve benzer davranışlar sadece ateşi körükler. Mesele şu ki, kaygı, üzüntü veya öfke yaşadığımız zaman kendimizi eleştirmek ve yargılamak verimsizdir.
İşte hemen uygulayabileceğimiz bazı stratejiler:
Keşke şöyle yapsaydım dediğiniz şeyleri unutun
İç sesinizin “Keşke ……” ile başladığını duyduğunuzda, bunu bir tercih veya “Diliyorum ki…” ile değiştirin. Sürekli olarak her şeyi kontrol etmeye çalışamayız, hatta duygusal durumlarımızı bile. Sadece kendimizi kötü hissettiğimizi kabul edersek bu hislerden sorumlu düşünceleri değiştirebiliriz.
Sen bir insansın ve kendini böyle kabul etmelisin
Sen bir tanrı, süpermen ya da mükemmel bir insan değilsin. Sen insansın ve bu yüzden hoş ve hoş olmayan duyguları deneyimleyeceksin. Kendi doğana karşı savaşamayacağın fikrini kabul et.
Vücudundaki duyguyu hisset
Duyguyu sizinle yaşamak için davet edin. Rahatsız edici olabilir ama seni öldürmeyecek. Sadece kan akışınızdaki kimyasal birtakım maddelerden ibaret. Bundan daha fazla önem vermeyin, dramatik davranmayın. Onu sevin, kabul edin. Bu sizin kimliğinizin bir parçası.
Duygusal durumlarınızı normalleştirin
Tıpkı insanlara üşüdüğümüzü, sıcak bastığını ya da acı çektiğimizi söylediğimiz gibi, duygularımız hakkında da konuşabiliriz. Olumlu olmadıklarında bile. Duygularımızı kabul etmek, onları diğer insanlarla da dahil olmak üzere her seviyede normalleştirmek anlamına gelir.
Bu, başka bir yaygın duyguyu hissedeceğimiz anlamına gelebilir: utanç. Ama utanmanın kötü bir şey saklamaya çalışmanın sonucu olduğunu unutmayın. Ara sıra kendimizi kötü hissetmek fena bir şey mi ?
Sizi zayıf bir insan yapmaz duygularınız, tam tersine aslında sizi insan yapar. Bunu unutmayın. Duygularınızı saklamayın, onları yaşayın, tecrübe edin, onlardan ders çıkarın ve onlardan ilham alın.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.