Herhangi bir anda üzgün hissedebilirsiniz. Görünürde bir sebebi olmaksızın, üzgün ve güçsüz hissedebilirsiniz. Belki de hayatınızdaki her şey az ya da çok yolunda gidiyordur. Hayatınızı iyi yaşamanıza izin veren bir işiniz, romantik bir ilişkiniz, bir eviniz vardır. Fakat, bir şekilde tam olarak iyi hissetmiyorsunuzdur. Bu, belirgin bir gerekçe olmaksızın yatağınızdan kalkmanızı engelleyen, dolup taşan bir üzüntüdür. Buna, endojen depresyon ya da melankolik depresyon denir.
İçten gelen bu depresyon, nefes almanızı zorlaştırır ve sanki dünyanın ağırlığını omuzlarınızın üzerinde taşıyormuşsunuz gibi hissettirir. Bu, anlatması gerçekten çok zor olan bir histir. Başka insanların gözünde çevrenizde yanlış giden bir şey yoktur fakat siz bu hisle savaşmaktasınızdır. Bu da sizi çok yorgun hissettirir ve herhangi bir şey yapmak için arzu duyamamanıza neden olur.
Sizi yatağınıza bağlayan zincirler görünmez olduğunda, acı vücudunuza işlediğinde fakat ortada görünür yaralarınız olmadığında… İşte o zaman dünyanın sizi anlaması çok daha zor olur. Depresyon, mantıktan anlamaz fakat suçluluktan, çaresizlikten ve yaşama isteği ya da yaşamdan zevk alma eksikliğinden anlar.
Ruhun içindeki bir üzüntünün bir açıklaması olmayabilir ancak bu, daha az acıttığı anlamına gelmez. Bu, görünmeyen bir mahkumiyettir. Kelimelere dökmek zordur fakat bu, var olmadığı anlamına gelmez.
Acı, gözlere görünmezdir ancak ruhuma değil
Benim hissettiğim acı, gözlere görünmez çünkü hissettiğim şeyleri açıklayan yaralar yoktur. Zaman zaman, yaşadığım şeyleri kelimelere dökmek bile zordur. Depresyon içime girip beni işgal eder; sahip olduğum iyi olan her şeyi düşünmemi engeller. Dünya, düşmanca bir yere dönüşür. Her harekette, ne kadar işe yaramaz hissettiğimi hatırlatır.
Bana umut veren hiçbir şey yoktur. İyi olan her şey, yağmurdaki göz yaşları gibi yok olur ve bu beni, içine dalmış olduğum karanlığın ötesini görmekten alıkoyar. Hiç gücüm yoktur ve dinlenmek için çok çaba sarf etmem gerekir çünkü düşüncelerim şafağa kadar uyumama izin vermez.
Ancak, sahip olduğum düşüncelerin, dünyanın en sağlıklı düşünceleri olduğu söylenemez. Sanırım ben bir sahtekarım, hiçbir şeyi doğru yapamayan, işe yaramaz biriyim ve bir hiç olduğum için gelecekten hiçbir umudum yok. Dünya, sürekli olarak beni ne kadar değersiz olduğumu göstermekle tehdit eden karanlık bir yer. Zaman zaman, tüm bu acılarıma son vermeyi bile düşündüğüm oldu fakat bunu yapacak güce sahip değilim. Ayrıca, derinlerde, bunun hiçbir şeyi düzeltmeyeceğini biliyorum.
Depresyonun beni içine çektiği karanlığa sarılıp, kendi zalimim oldum. Kendimden nefret ediyorum ve kendime zarar veriyorum.
Daha iyi hissetmenin anahtarı benim içimde
En kötü tarafı şu ki; daha iyi hissetmenin anahtarının benim kendi içimde olduğunu biliyorum. Depresyon, bana yardım etmesi gereken kişinin ben olduğumu görmemi engelliyor çünkü bu, beni aşan bir hastalıktır. Tıpkı beni bunu anlamaktan alıkoyması gibi, göründüğünden daha zor olsa bile, kendi yapmam gerekeni yapmalıyım ki böylece tekrar hareket etmeye ve iyileşmeye başlayabilirim.
Bunun ötesinde, dünyadaki tüm sevgiyle bana yardımcı olmak istediğin kadar, aşırı korumacı tutum bana yararlı olmaktan çok zarar veriyor. “Zavallı” ya da “senin yerinde olsaydım…” ya da “neler yaşadığını anlıyorum ama…” gibi şeylere ihtiyacım yok.
Herkese yardım edemezsiniz ancak herkes birine yardım edebilir. Ve bazen, o birisi, kendinizsinizdir.
Benim ihtiyacım olan şey, aşırı korumacı olmak değil, bana anlayış göstermenizdir. Açık bir tavrınızın olmasına ve hislerimi anlamanıza ihtiyacım var. Beni, profesyonel yardım aramaya teşvik edin. Gerçekten bir psikolog olmadan, bir psikologmuş gibi davranmayın. Depresyon, ciddi bir hastalıktır. Mantıktan anlamasa bile, kendinizi karanlıkta yavaş yavaş tüketmeniz için mantıklı sebeplere gerek yoktur.
Işık, bir arkadaşınızın tavsiyesiyle gelmeyecektir. Işık, doğru tedaviyle gelir. Depresyon, haplar ile tedavi edilemez çünkü genetiğin, biyokimyanın ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonunun sonucudur. Bu sebeple, tedavisinin de tüm bu alanları içermesi gerekir.
Amitriptilin bir trisiklik antidepresan ve ağrı kesicidir. İlk keşfi 1960 yılında gerçekleşmiştir ve başka isimleri de olsa da bu ilacı büyük ihtimalle Elavil adı altında görürsünüz. Aynı zamanda etkin ve güvenli oluşu dolayısıyla Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) temel ilaçlar listesinde de…
Bağımlı kişilik bozukluğu için bilişsel terapide, hasta gittikçe özerkleşir ve kendi özerklikliği ve yetenekleri hakkındaki çelişkili düşüncelerini kademeli olarak değiştirir. Bağımlı Kişilik Bozukluğu Nedir? Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabına (DSM-5) göre, bağımlı kişilik bozukluğu olan bir kişi, baskın…
Erkek çocuklarının başına gelen cinsel istismar yakın tarihin en çok örtbas edilmiş korkunçluklarından biridir. Bu kız çocuklarının da başına gelen bir şey olsa da, istatistikler erkek çocuklarına uygulanan cinsel istismarın daha detaylı çalışılması gereken bir konu olduğunu gösteriyor. Birçok insan bunun son…
Hayata dair tüm gerçeklikler anksiyete ya da başka bir deyişle kaygı bozukluğu tarafından esir alındığında, her şey değişir, bozulur ve sönüp gider. Çünkü anksiyete, sürekli olarak bizden faydalanmak isteyen, git dediğimizde bir türlü gitmeyen ve hayatımızdaki her şeyi altüst eden…
Paranoya tam olarak nedir? Bu soruya cevap vermeden önce, psikanaliz ve psikiyatrinin bu soruya biraz farklı cevaplar verdiğinden bahsetmemiz gerekir. Bu kavram ilk önce psikiyatri çerçevesi altında ortaya çıkmıştır ve ilk zamanlarda insanlar bunun sadece deliliğin bir türü olduğuna inanmıştır. Zaman…
İnanmazsınız ama narsist kişiler de herkes gibi aşık olabilir. Fakat bir ilişkide narsisizm varsa, elle tutulur bir şekilde anksiyete ve korku da vardır. Çünkü aşkları, her geçen gün bir kement gibi git gide daralır. Yavaş yavaş haklarınızı, iradenizi ve hatta…