Çocuklarımı Seviyorum Ancak Annelikten Nefret Ediyorum
Annelik hakkında olumsuz konuşmak hala bir tabu. Bu gerçeğe rağmen, sosyolog Orna Donath anneliğin mutluluk dışında nelerle ilişkilendirildiğini gösteren bir araştırma yapmak istedi. Araştırmasının sonuçlarını “Anne Olduğuna Pişman Olmak: Bir Sosyopolitik Analiz“ ismiyle yayınladı. Bu çalışma, anneliğin çok saygı gördüğü ve ekonomik yardımlarla kurumsal olarak yoğun bir şekilde desteklendiği Almanya ya da Fransa gibi ülkelerde yayınlandığında dikkatleri üzerine çekti.
Maalesef, araştırma, annelik nedeniyle pişman olma gerçeğine odaklanınca, yaptığı analizin ne kadar önemli olabileceğine bile bakılmadan, doğrudan eleştirme eğilimi oluyor. Tartışmaya yol açan bir başlığa sahip olmasına rağmen çalışmada bahsedilen deneyimler hiç de tartışmalı görünmüyor. Bazı annelerin hikayeleri büyük bir anlayışla karşılandı ve kabul gördü. Bu hikayelerde anneler yaşadıkları deneyimleri, pek çok kadının kendilerini göreceği şekilde, detaylarıyla aktarıyorlar.
Bu çalışmada, bazı annelerin anneliği ya da anneliğin bir kısmını negatif bir şey olarak deneyimlemeleri analiz ediliyor. Ayrıca yeni rollerinin hayatlarında istemeyecekleri beklenmedik bir etki yarattığına dikkat çekiyorlar. Anneler çocuklarını sever ve onlara bakar. Ancak, çeşitli sebeplerle, annelik ya da çocuk yetiştirme deneyimi, bazıları için tatmin etmeyen, sinir bozucu bir şeye dönüşüyor.
Söz konusu annelik olduğunda, herkesin görüşü aynı değil
Bir insan, bir kadını yaşadığı annelik deneyimi konusunda yargılamadan önce, en azından söyleyeceği şeyleri bilmeye istekli olmalı. Gerçekten isteyerek dinlemeli. Onlar anlattıkları hikayelerin başkahramanları, süper anne olarak tanımlanmak istemiyorlar. Onun yerine, hayat hakkında kendi fikirleri olan kadınlar gibi görülmek istiyorlar.
Sevilen Fransız aktrislerden biri olan Anemone’un televizyona çıktığında, yapılan tartışmalı çalışmada kendini gördüğünü söylemesi gibi durumlar da mevcut. Çocuklarını seviyor ancak anne olmayı tercih etmeseydi daha mutlu olabilmiş gibi hissediyor.
Aktris, dürüst ve samimi bir şekilde özgürlük fikrinin onu her zaman büyülediğinden bahsediyor. Ancak, bir şekilde, anne olma baskısına yenik düşmüş. Bu yüzden, “gerçek anlamda sebebini bilmeden” çocuk sahibi olmaya karar vermiş.
Mutsuz annelerin hikayeleri
İsmi verilmeyen diğer anneler bazı durumlarda nasıl derin bir yalnızlığın içine düştüklerinden bahsediyorlar. Çocuk yetiştirmenin ne demek olduğunu deneyimleyince doğru kararı vermediklerini hissetmişler. Bu gerçeğe rağmen, çalışmaya katılan kişiler, çocukları ve deneyimleri (anneliğin kendisi) arasında fark olduğunun altını çiziyorlar. Çoğu çocuklarına duydukları sevgiye ve onların bakımını kapsayan deneyime duydukları nefrete dikkat çekiyor.
Kadınlar yalnızlıktan ve üstlendikleri çeşitli rollerin aralarındaki uyumsuzluk nedeniyle yaşadıkları yoğun stresten bahsediyorlar. Bu roller arasında kadınlık, annelik ve çalışan olmak bulunuyor. Ayrıca, cinsellikten aynı şekilde zevk almamak ve kendi hayatlarında bir yabancıymış gibi hissetmek de söz konusu.
Öte yandan,çalışmaya katılan kadınlar eğer çocuk sahibi olmasalardı hem boşlukta gibi hem de sosyal açıdan kusurlu gibi hissedeceklerini belirtiyorlar. Bunun sebebi ise sadece daha önce, şimdi yaptıkları şeyin gerçek mahiyetini bilmemelerinden kaynaklanıyor.
Bu hikayelerde belli sosyal kesimlere karşı bir sertliğin ve güvensizliğin olduğunu fark edebilirsiniz. Çünkü, ilk başta, annelik neredeyse bir zorunluluk gibi, talep ediliyor. Ancak daha sonra, anneler kendilerini bu konuda yalnız bırakılmış hissediyorlar. “Bir kadının başına gelebilecek en güzel deneyim” olması gereken şeyin bir tür kölesi oluyorlar.
Hayal kırıklığının olası sebepleri
Böyle deneyimler elbette tarih boyunca yaşandı. Günümüzde ise tüm dünyanın rahat bir şekilde gözlemleyebileceği hale geldi. Çoluk çocuğa karışma isteği, biyolojik saatin baskı, kadın cinselliği etrafında toplanan yoğun ahlaki ve sosyal istekler ve yaratılan yüksek beklentiler çok sayıda kadın için gerilim kaynağı oldu. Kadınlar ya bu baskıya yenik düştüler ya da anne olma kararını kendi kendilerine aldılar.
Ancak bugünlerde kendimizi yeni gerçeklerle karşı karşıya buluyoruz. Kadınların çalışma hayatında yer alması gibi ki bu da pek çok kişinin mutlulukla karşıladığı ve savunduğu bir şey. Ancak kadınlar artık çocuk doğurma kararını erteliyor ve aynı zamanda da sosyal medyada sürecin doğallığını bozuyor.
“Fit Moms”: Instagram’daki yeni trendlerden biri, hamilelik döneminde korumayı başardığın “kusursuz vücudunla” gösteriş yapmak anlamına geliyor.
Eskiden neredeyse mistik bir davranış olarak görülüp ilahlaştırılan annelik, bugün başka konseptlerle bir araya getiriliyor. Bu konseptlerden biri de, süper annelik. Süper anne kendini tamamen anneliğe adıyor ancak yine de neredeyse hemen eski bedenine dönebiliyor. Ayrıca çocukları olmadan önce sürdürdüğü hayatın aynısını devam ettirmeyi de başarıyor.
Instagram’da, dergilerde ya da sosyal ağlarda, devamlı idealize edilmiş hamilelik, doğum, emzirme ve doğum sonrası iyileşme süreçleri gözümüze sokuluyor. Elbette kadınlar bu süreçteki mutluluklarını gösteremez demiyoruz. Sorun, sadece anneliği hiçbir zorluğun olmadığı bir süreçmiş gibi göstermelerinde yatıyor.
Pek çok kadın yaratılan hamilelik imajına kanıyor. Fark etmedikleri şey ise, ekonomik imkanlarının ve destek gruplarının idealize ettikleri resme benzemediği.
İdealleştirmeye bırakın ve gerçek anlamda yardımcı olun
Bugünlerde, aile ödeneğini ve özgür anneliği savunan pek çok sosyal hareket var. Ancak daha fazla korunuyor ve sosyal açıdan kabul görüyor. Her kadının kendine ait bir hikayesi, kendine has psikolojik özellikleri var. Bu da anneliğin her bir birey için taraflı ve benzersiz bir deneyim olmasını sağlıyor.
Bazı anneler çocuklarına sevmelerine rağmen pişmanlık duyarken, bazıları da hiçbir pişmanlık duymayıp mutluluk içinde olabiliyor. Kimi anneler (çoğu durumda) birbirine ters düşen hisler içindeyken, diğerleri çocuklarının mizacı ve onları yetiştirmenin getirdiği belli sorumluluklar nedeniyle bunalabiliyor.
Durumları ve hisleri ne olursa olsun, anneler, her zaman toplumun desteğini arkalarında hissetmeliler. Sosyal modeli ve çalışma modelini birbirine entegre ederek tatmin edici bir annelik deneyimin ortaya çıkmasına yardım eden bir toplum.
Yorgun bir kadın uzun dönemde bir çocuk yetiştirmenin ağırlığına katlanmakta büyük zorluk çekecektir. Özellikle de evdeki görevleriyle kurumsal destek arasında bir ayrım olmadığı durumda. Bu, kreşi, yarım günlük programları ve adaletli ücretleri kapsayabilir. Sadece bir nesil yetiştirdiğimiz için değil ancak bu jenerasyondaki annelerin bu desteğe ihtiyacı var. Buna ihtiyaç duymalarının sebebi ise bizi anneliğin idealleştirilmemiş resmine doğru götürebilecek olmaları. Üstelik bu kez, toplum tarafından daha çok saygı gören ve desteklenen bir annelik olacak.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.