Bağlanma Olmadan "Seni Seviyorum" Dönemi
Ve bir gün yanınızda o malum kişiyi bulursunuz ve planladığınızdan daha da fazla zamanı geçtiğinizin farkına varırsınız. Battaniyelere dolanmış bir halde izlenen filmlerin sayısı almış başını gitmiş, “Bunu daha önce kimseyle yaşamamıştım”, “Seni seviyorum, ama olayı da çok karıştırmayalım” cümleleri oldukça dile getirilir olmuştur.
Bu insanların sadece sizi eğlendiren, beraber hoşça vakit geçirdiğiniz insanlardan daha fazlası haline geldiğinin farkına varırsınız. Ve bu da sizi oldukça baskı altına alır. Bu kişilere karşı bir zaafınız oluşur. Bir söz verdiğinizin ve bu sözün, sizi kıracağını, ezip geçebileceğini ve kalbinizi kırabileceğini fark edersiniz. Daha önceki savaşlardan zaten yeteri kadar yara almış bir kalbiniz olduğu için, bu gibi bir durumda, çok geç olmadan kaçmak ve ortadan kaybolmak istersiniz.
Bağlanmak istemiyorum, ama…
“Seni seviyorum diyemem canım, hissetsem bile diyemem, çünkü öyle dersem senin olacağım ve ben kimseye ait olmak istemiyorum.” Bu düşünce tarzı, etrafımızdaki birçok insanın düşünce tarzıdır. Birilerinin, kendilerini riske atmadan kendilerini tamamlamalarını isterler. İnsanlar bir ilişkinin, sizi kendiniz olmaktan alıkoyduğunu, özgürlüklerinizi kısıtladığını düşünme eğilimlidir. Bu hayatta yapılması gereken hala çok şey var ve hepsinin bir başkasıyla ya da hep aynı kişi ile yapılması gerekmiyor.
Bu bir dereceye kadar doğru bir düşünce tarzıdır. Gerçekten bir başkasıyla yaşayamayan insanlar olduğu kadar, gerçekten bir ilişkiden korkan insanlarda vardır. Geçmişteki deneyimlerinin tekrar etmesinden korkarlar. Birine bağlanmaktan korkarlar. Aşırı sevmekten, sarhoş olmadan birini sevemeyen arkadaşlarınca yargılanmaktan korkarlar.
Kendinize ne tür bir birey olduğunuzu sorun
Birine ya da bir şeye bağlı olmadan, varını yoğunu tek bir insana verme sorunu yaşamadan gönlünce hayatını sürdürmek güzel bir histir. Eğer istediğinizin bu olduğundan eminseniz, mükemmel o zaman, sorun yok. Yolunu bir şekilde bulursunuz. Ve eğer bu sizi mutlu ediyor, yapabileceğiniz en iyi seçim de zaten budur.
Ancak, kendinizden korkuyorsanız, kendinizi aldatmayın ve başkasını da kandırmayın. Bir durun, yalnız kalmayı öğrenin ve çevrenizi izleyin.
Söz vermekten korkmayın. Bu, sizi en çok memnun eden seçeneğe ilerlemek için sadece aldığınız bir karardır. Bu kadar basit. Açık konuşalım, karşılaştığınız herkes hayatınızın aşkı olmayacak.
Ne beyaz atlı prensiniz olacak ne de siz bir kulede kurtarılmayı bekleyeceksiniz. Bir gün işyerinde onunla karşılaşacaksınız. Ve bir ay sonra onunla çıkmaya başlarsınız. Ondan hoşlanır ve iltifatlarını utangaç bir gülümseme ile karşılarsınız. Ve söylemem lazım ki, bu sadece bir başlangıç.
Öyleyse bir kaçış, bir gezi ya da bir seyahat planlayacaksınız. Ve olayın sadece size iltifat edilmesinden ibaret olmadığını göreceksiniz. Onunla anınızı paylaşıp paylaşamayacağınızı göreceksiniz. Ve daha sonra hayat denilen bu yolculukta ortak olmaya başlayacaksınız. Eğer isterseniz.
Ona bakarken, kafanızdan bazı cümleler geçer: “Sen aradığımsın”, “Senden hoşlanıyorum”, “Sana aşığım”, “Peki, ben bu hislere ne ara kapıldım?”. Ancak bu tür hisleri hissetmenin çok erken olduğunu düşünüp, kendinize saklamayı seçersiniz. Biraz çıkarcı bir bencillik ile, anın tadını çıkarmayı seçersiniz. Verdiğiniz sözün, mantıklı bir biçimde sizin aklınızda olduğunu bilmek güzel bir histir.
Bir eş olarak aradığınızın o olmadığının farkına varabilirsiniz. Beraberken umduğunuz şeyi hissedemeyebilirsiniz. Fakat yürüdüğünüz yol boyunca iyi bir eş olduklarını ve aldığınız dersleri herhangi bir kızgınlık ya da kin duygusu olmadan aklınızın bir köşesinde tutacağınızı bilirsiniz.
Ve bu durum “ilerlerse de” endişelenmeyin. Aşk bir şekilde yolunu bulacak ve gitmeniz gereken yere zaten ulaşacaksınız. Ve bu, başlangıçta kafanızda olandan daha da ileri de olabilir.
Yolunuzu seçin, ancak korkusuzca ve geçmişinizin gölgesinden kurtularak seçin
Sonuç şu ki, aşk, mevcut trendler, eğilimler, arkadaşlarınız veya dış görünüşünüz tarafından tanımlanmıyor. Aşkı tanımlayan, ilgi ve alakalarınız ile yine sizsiniz. Ve sadece, kendinizi sosyal ağlar topluluğunun ve “hashtag” ların, bize izin verdiği durumun ötesine geçmeyi de öğrenmek zorundasınız.
Mutlu olmak istediğin her neyse, onunla mutlu olun. Ancak korkunun sizi hissizleştirmesinden imtina edin. Duygusal felaketlerin tekrarlanması korkusuna kendinizi kaptırmayın. Artık kendiniz olmama korkusunu veya bir ilişkiye başlarsanız insanların ne diyeceği korkusunu geride bırakın. Birisiyle bağ oluşturmanıza ya da bir taahhüt kurmanıza engel olmasına izin vermeyin. Duygular, cinsellik veya koruma iç güdüsü kadar doğaldır. Bunun için, bir annenin oğluna duyduğu seviye bakmanız yeterlidir. Bu sebeple, YAŞAYIN, HİSSEDİN ve KENDİNİZİ YAŞAMIN AKIŞINA BIRAKIN…
Bu şekilde, günün sonunda, yalnız kalırsanız ya da her gece başka biriyle uyuyorsanız, bunun nedeni yalnızca siz bunu böyle istediğiniz içindir…
“Çok da üzerine düşmemeliyim, ama yine de
Bir otel odasının anahtarını sorduğumda
Veya gece yarısı, iyi bir Fransız şampanyası
Siparişi verdiğimde
Ve mum ışığında iki kişilik
Bir akşam yemeği ayarladığımda…
Her zaman bir başkasıylayım aşkım
Seninle değil
Sen, ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun.
Çünkü sensiz bir ev, sadece bir iş yeri gibi
Çalışmayan bir telefon
Bal mumu müzesindeki bir palmiye ağacı
Ya da kuşların göz etmesi gibi.Ve seni her öpüşüm, beni zehirliyor
Ama yine de sensiz uyurken,
Beni rüyamda hep seni görüyorum.”– “Ve yine de”den bir parça (Joaquín Sabina)
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.