Aramayı Bıraktığınızda İşler Yoluna Girer
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Bazıları, dört ayak üstüne düştükleri, her şeyin birbirine ‘cuk’ diye oturduğu o anı, büyülü olarak tanımlar. Bu anlar, uzun bir zamandır hayalini kurup, aradığımız ve beklediğimiz o güzelliğin, hiç beklemediğimiz bir anda, aniden hayatımıza girmesidir.
Bu büyülü anlar, sizi bir köşe başında ya da sabah bilgisayarınızı açıp, maillerinizi kontrol ederken bulabilir. Siz artık umutlarınızı başka bir bahara bırakmaya karar vermişken, bir de bakmışsınız, kader hiç ummadığınız bir hediye ile kapınıza dayanmış.
Şu hayatta başımıza ne geleceğini önceden kestiremediğimiz için, yaşadıklarımız aslında biraz da kaotiktir. Kimi zaman içinden çıkılamayan bir labirente benzeyen günlerimiz, aslında, fark ettiğimizden çok daha fazlasını bizlere sunabiliyor.
Bazıları bu olayları, kulağa çok hoş gelen ‘talih kuşuna‘ bağlamaktadır. Fakat konuyla yakından ilgilenen uzmanlar, bize göre “rastgele” bir düzlemde gerçekleşen olaylarla ilgili gerçeği aslında gözler önüne seriyorlar. Hayallerimiz gerçeğe dönüştüğü zaman, şansımızın sihirli değneği de bize dokunmuş oluyor. Bu masalsı zamanların arkasında ise, genellikle biraz bilim ve çok fazla psikoloji var.
“Talih kuşu, onu bekleyen bir zihnin üstüne konar.”
– Louis Pasteur
Bu konu ile ilgili bir örnek, “Medici Etkisi” adlı, son derece ilginç bir kitapta bulunmaktadır. Kitabın yazarı Frans Johansson, belirli bir mesleki alanda başarılı olmak için, işin ehli olmanın tam olarak yeterli olmadığının altını çiziyor.
Aslında, tüm çabamızı, zamanımızı ve enerjimizi tek bir amaca yöneltmek, 100%’lük bir başarıyı garanti altına almaz. Bazen, daha geniş bir çerçeveden bakmak adına, bir süreliğine, tüm hayatımızı bir adım geriye çekilip izlemekte de saklı yararlar vardır.
Daha başka bakış açıları elde etmeli, at gözlüklerini bir kenara koymalı ve daha yaratıcı olmalıyız. Yani, daha esnek, daha sabırlı ve daha kendine has bir yaşam tarzı…
Ve atlamamız gereken, aynı derecede öneme sahip başka bir mevzu bahis daha var; bazen, en beklenmedik olaylar, bilinçaltımız tarafından yönlendirilir.
Bilinçli bir şekilde, bazen de saplantılı ve her zaman analitik düşünceye dayalı zihnimiz ile aramıza bir mesafe koyduğumuz zaman, altıncı hissimiz devreye girer. İster inanın ister inanmayın, bu geçiş, yanlış değildir.
Şimdi bir durun ve bunu bir düşünün.
Siz aramayı bıraksanız bile, beyniniz hâlâ aktiftir
Andrea’nın, işlerinin kesat olduğu küçük bir pastanesi vardır. Dükkanın kendisine bir kâr bırakmadığını ve işler bu şekilde giderse, bir kaç ay içerisinde kapatması gerekeceğinin farkında olan Andrea , kepenk indirmesi halinde ne yapması gerektiğine dair kafa yormaya başlar.
Dolayısıyla, yaşadığı stres, endişe ve aile yadigarı dükkanı kapatması gerektiğinden mütevellit hissettiği hayal kırıklığı ile beraber, harap bitap olan Andrea, birden ağlamaya başlar.
Ancak, ertesi sabah, kendini daha dinç bir şekilde hissetmeye başlamış Andrea. “Tamamdır artık, her ne olursa olacak ve ben sonuçlarını kabulleneceğim,” diyerek kendini telkin eder.
Kendini daha huzurlu ve zihinsel açıdan daha güçlü hissetmesini sağlayan bir duş alır. Bu sırada telefonuna, sosyal medya hesaplarının birinden bir bildirim gelir.
Mesajı okurken, Andrea’nın aklına bir fikir geldi. Dükkanını kapatmak yerine, mesleğini online pazara taşıyacak, mağazasını sosyal medyaya koyacak, partiler ve etkinlikler için özel hamur işleri ve tatlılar hazırlayacaktır.
Andrean’nın yaşadığı bu durum, beynimizi baskıdan kurtardığımız zaman nasıl harekete geçtiğinin basit bir örneğidir. Eğer zihnimizi korku sarmalından çıkarabilirsek, hayatımızı daha sakin ve akılcı bir taraftan incelemeye başlayabiliyoruz.
Bu büyülü anları keşfederken, başka bir büyüleyici alanla karşılaştık: kesişen düşünceler.
Kesişen düşünceler
İnsanlar olarak, ortak bir alışkanlığımız var: eğer belli bir şeyleri yapar ya da yapmazsak, ortaya çıkabilecek her şeyi tahmin etmeye çalışıyoruz.
Aklımızda, elektronik tablolar oluşturuyoruz. Sütunlar ekler, gerçekleri analiz eder, değişkenleri birbiriyle ilişkilendirir ve kapsamlı, kimi zamanda kaderci öngörüler de bulunuruz.
Beynimizin çok doğrusal ve analitik sol yarım küresini kullanmak yerine, kesişen düşünceler tekniğini uygulamak bizim için çok daha yararlı olur. Bu yöntem, aşağıdaki özelliklerle şekillenir:
- Birbirleriyle ilgisi olmayan bir uyarı ve bilgi arasında bağlantı kurabilme.
- Kesişen düşünceler tekniğini kullanabilen biri, kaosun ortasında kalsa dahi, sakinliğini koruyabilir.
- Bu denge ve huzurlu ortamın ortasında, kesişen düşünceler tekniğini kullanan biri, açık fikirli, çakraları açık ve meraklı olduğu için, çevrelerindeki her şey ile iletişime geçebilir. Çünkü bu tür insanlar, algıladıkları her bir bilgiyi test ederek, değiştirerek, başka kalıplara sokarak, ‘oynayabilirler’.
Ayrıca, bu tür bir kişi, kendi sorunlarına tek bir yerde çözüm aramak gibi bir takıntıya girmez. Çoğu zaman, kendilerini, anın ve çevresinin akışına göre bırakırlar. Ve beklenmedik durumları, kazara meydana gelen tesadüfleri kabul ederler.
Şans, fırsatları gerçekten nasıl göreceğini bilmektir
Hayatta şanslı olmak için, bazen doğru koşulların bir arada meydana gelmesi gerekir. Fakat, bu koşulların bizim yaşantımıza yansıması için, beynimizin, başkalarının kapalı olarak gördüğü bir kapıdaki fırsatı görebilme yetisine sahip olması gerekir.
“Tüm şanlar arasındaki en şanslı olanı, kendin için yarattığın şanstır.”
– Douglas MacArthur
Yine de bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Şansın büyüyle, masallarla falan bir ilgisi yok. Tesadüfler var tamam, fakat bu tesadüfler çoğu zaman olağanüstü ve harika bir organ olan beynin üretmiş olduğu gerçeklerdir.
Bu sebeple zihnimize herkesten ve her şeyden daha çok güvenmemiz gerekir. Zihinlerimizi endişenin kıskaçlarından, korkudan, saplantılardan ve sınırlayıcı davranışlardan kurtardığımız zaman, tamamıyla bütünleyici bir değişim yaşayacağımız aşikardır. Bu sayede, beynimiz, % 100 verim ile çalışmaya başlayacaktır.
Bu durum, algılarımızı açmamızı sağlar. Ve bu sayede, bizler gerçek fırsatlara temel hazırlayan içsel dürtülerimizi ve aklımızın sesini dinleme fırsatına erişiriz.
Öyleyse, arzuladığımız o somut hedefin peşinde koşarak perişan olmaktan daha ziyade, hayatı daha geniş bir çerçeveden algılamaya bakıp, büyük resmi görelim.
Görseller: Ben Giles
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.