Terör Gölgesi Bizi Mutsuzluğa İttiği Zaman
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Korkudan kaynaklanan güven kaybından daha büyük bir özgürlük kaybı olamaz. Terör ve son zamanlarda yaşadığımız saldırıların, sadece kurbanların üzerinde doğrudan bir etkisi olmadı. Bu acının yarattığı korkunun gölgesi, duygusal ve psikolojik açından hepimize ulaştı.
Terör, içinde yaşadığımız toplum ile maalesef et ile tırnak gibi olmuştur. Bu bela, artık haberlerde görmeye alıştığımız ve Batı dünyasının kimi zaman “bencil bir şekilde normal olarak gördüğü” şekli ile, sadece Orta Doğu ülkelerinin vatandaşlarını vurmak ile kalmıyor. Bu günlerde bu acıyı daha çok yakından tecrübe etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü maalesef, bu saldırılarda yaşamlarını yitiren simalar ve yaşamlar, bize sadece kendi başımıza gelebilecek olanları hatırlatıyor.
Terör, her şeyden önce, şüphesizdir ki, insanlığın en büyük başarısızlığıdır. Ulusları ve toplumları bölmeyi başaran nefret, anlayışsızlık ve kötülük hastalığını yayandır.
Terörizm hepimizi etkileyen yeni ve küresel bir tehdittir. Kendi etkileri de olan bir tehdit. Bu etkiler arasında, kayda değer güven eksikliği ve gelecekteki saldırılara karşı savunmasız yakalanma gösterilebilir. Ayrıca, bu saldırıların ne zaman meydana geleceğinin bilinememesi de, korku içinde yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Çoğu zaman kendi devlet kurumlarımızda bile bir güven eksikliği yarattığı oluyor. Bu sebeple, yeni duygusal ve psikolojik taleplerle karşı karşıya olduğumuz için, bunlarla nasıl yüzleşeceğimizi öğrenmeliyiz.
Şimdi konu üzerine biraz düşünmenizi rica ediyoruz.
Terör ve psikolojik etkileri
11 Eylül saldırılarından sonra, dünyanın asla eskisi gibi olmadığı söylenir. Öyle ki, birçok insan, toplumlarımızı, korkunun gölgesinde yaşamaya çalışan bir kriz havasında olarak görüyor. Bu korku nedeniyle, alınması gereken güvenlik önlemleri de sertleşiyor. Bazı devlet kurumlarının yapıları güçlendirildi ve herkesin aklında tek özel bir amaç var – daha güvende olma.
Güvende olma hissiyatının, temel olarak korku hissiyatının ortadan kaldırılması olduğunu aklımızda tutmalıyız. Ayrıca, BM İnsan Hakları Sözleşmesinde de ifade edildiği şekli ile, insanlığın güvende olmak bir haktır ve herkesin fiziksel ve zihinsel bütünlüğünün savunulması ve korunması gerekir. Bu yerine getirilmediği zaman, kontrol anlayışımızı kaybederiz ve sosyal ve kişisel gelişimimiz de sınırlı bir hale gelir.
Terör ve çaresizliğin etkileri
Valencia Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, terör eylemlerinin bizi nasıl etkilediğine dair iki olgu ortaya çıkmıştır:
- İlk olarak, dalgalanma etkisi var. Bu saldırı veya felaketten sonra birkaç “genişleyen dalga” yaratan bir mekanizma oluşur. İlk dalgalar, kurbanların kendilerini ve ailelerini etkiler. İkinci dalgalar ise topluluğu, şehri veya tüm bölgeyi etkiler. Burada duygusal etki o kadar yükselir ki, gelecekteki muhtemel saldırılara karşı korku ya da çaresizlik duygusu ortaya çıkar.
- Bulaşıcı etkisi. Bu etki sadece doğrudan bir terör kurbanını değil, aynı zamanda medya veya diğer kurumlar içerisinde de korku yaratıp, güvensizlik duygusunu daha da artıracak şekilde ortaya çıkar.
Daha farkında bile varılmadan, domino etkisi oluşur. İlk olarak, saldırıların yaydığı şok etkisi ile mücadele ederiz. Daha sonra, diğer insanlarla yaptığımız muhabbetlerde, televizyon kanallarında ve sosyal ağlarda o çaresizlik hissi yayılır. Yaşam tarzımızı veya davranışlarımızı sınırlama noktasına varılır. Seyahat etmeyi bırakıp, belirli etnik ve kültür gruplarına güven duymamaya başlarız.
Korkunun esiri olmamalıyız
“Bugünün Psikolojisi” (Psychology Today) dergisinde yayınlanmış ilginç bir yazı var. Bu yazıda, her birimizin şu dört davranışı gösterdiği anda terörün içinde yaşadığımız toplumlarda maalesef amacına ulaşacağını açıklanıyor:
- Tatilimizi iptal etmek ve seyahat etmeyi bırakmak
- Günün her anından korkmak ve yaşadığımız çevrede bir saldırı meydana geleceği korkusu ile yaşamak
- Devlet kurumlarımıza karşı güven duymamak
- Ailelerimizi daha güvenli bir yerlere taşımanın gerekliliğini hissetmek
Bir sosyal bilimler dergisinde yayınlanan makalede, psikolog Ordoñez Díaz, terör saldırıların amacının, her şeyden önce, büyük bir toplumsal şok yaratan psikolojik bir etki olduğunu söyler. Bunun da ötesinde, terör, korkuyla ve güvensizlik duygusuyla ilgili, toplum üzerine bir tür güç kullanmaya çalışır.
Bu tür bir felaketi sona erdirmek için gerekli olan araçlara veya yollara sahip olamamamız ihtimal dahilindedir. Jeo-strateji, politika ve silahlanma alanında meydana gelen siyasi karışıklık ve son derece karanlık oyunlar, bizi ana aktörlerden daha çok kuklalar yerine koyuyor.
Bununla birlikte, çaresizlik ya da ıstırap duygusuyla yüzleşmek için, kendimizi bu terör belasının esiri olmaktan kurtarmamız gerekir. Kendimizi normal bir yaşam sürdürebileceğimize ikna ederek, birbirimize saygı duyup, sakin ve dengeli bir hayat sürmemiz her zaman için mümkündür. İnsanı asil yapan değerlerin altını çizmek bile, bu anlamda yardımcı olabilir.
Bunu yapmak için, bu makaleyi bir düşünce ile sonlandırmak istiyoruz. Filozof Fernando Savater’ın sözlerini hatırlayın. “Entelektüel anlamda, en önemli olgu, terörün amacını anlamak değil, onun silahını kullanmadan ona karşı koymaktır.”
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.