Logo image
Logo image

Tarihi Değiştiren 5 Psikotropik İlaç

5 dakika
Psikotropik ilaçlar nelerdir? Nasıl ortaya çıktılar ve en önemlileri hangileri? Bu yazıda bu soruları cevaplamaya çalışacağız ve diğer ilgi çekici detaylara değineceğiz. 
Tarihi Değiştiren 5 Psikotropik İlaç
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Ruhsal hastalıkların belirtileri, uyumsuz davranış kalıpları da dahil olmak üzere, biyolojik ve çevresel faktörlerden kaynaklanmaktadır. Pek çok ruh sağlığı uzmanı psikoterapi hizmeti vermektedir. Ancak sadece tıp eğitimi almış olan psikiyatristler sundukları tedavinin bir parçası olarak herhangi bir psikotropik ilaç reçete edebilirler.

Uzmanlar, hem psikoterapinin hem de psikotropik ilaçların birçok psikiyatrik bozukluğun tedavisinde etkili olduğunu kanıtlamıştır. Çoğu zaman bu iki tedavi şeklinin kombinasyonu en iyi sonucu verir.

Modern psikofarmakolojinin doğuşu 1950’lere dayanıyor. Bu yıllarda gerçekleştirilen bir dizi keşif, psikiyatrinin gidişatını ve milyonlarca hastanın yaşamını sonsuza dek değiştirdi.

Aşağıdaki psikotropik ilaç türleri (bazıları artık yaygın olarak kullanılmasa da), bir zamanlar tedavi edilemez olduğu düşünülen bozuklukların tedavisinde yeniliklere yol açarak hastalıkların tedavi alanını ciddi bir şekilde değiştirdi. Bu alanda yapılan keşifler, tıp tarihinin en büyük başarıları arasında gösterilir.

Some figure

Psikolojik rahatsızlıklara karşı en etkili psikotropik ilaçlar

1. Ruh halini dengede tutan ilaç: Lityum karbonat

1948’de John Cade, bipolar bozukluğun tedavisinde kullanmak üzere lityumu keşfetti. Avustralyalı psikiyatrist, ürik asidi nötralize edebildiği için lityumu kullanmayı denemişti. O zamanlar bu asit çeşidinin akli dengesizliklerle bağlantılı olduğuna inanılıyordu.

Günümüzde de bilindiği gibi, bipolar bozukluğun ürik asitle hiçbir ilgisi yok. Ancak ürik asidin devreden çıkması araştırmacıları engellemedi ve lityum o zamandan itibaren manik rahatsızlığı olan hastalara çok yardımcı oldu.

Lityum, ilk modern psikofarmasötik olarak kabul ediliyor. Uzmanlar lityumun klorpromazinin keşfinden daha önce antimanik bir ilaç olarak etkili olduğunu gösterdi. Böylece lityum belirli bir psikiyatrik bozukluk için özel olarak kullanılan ilk ilaç oldu.

Keşfedildiğinden beri yetmiş yıl geçmiş olsa da, bu ilaç hala bipolar bozukluğu olan hastaların % 70’den daha fazlasında olumlu sonuç veriyor. Bu nedenle lityum psikiyatride kullanılan en etkili ilaçlardan biri. Lityumun tek uçlu (tek kutuplu) depresyon tedavisinde de faydalı olduğu kanıtlanmıştır.

Bipolar bozukluk için etkili bir tedavi olarak lityumun keşfi, psikiyatride psikofarmasötik devrimin başlangıcı oldu. Yani tarihte ilk defa, ciddi bir akıl hastalığını tedavi etmek için bir şeyler yapılabilmiş oldu.

2. Klorpromazin: dünyanın ilk antipsikotik ilacı

1948’de lityumun tesadüfen keşfedilmesinden kısa bir süre sonra başka bir mucizevi keşif meydana geldi: dünyanın ilk antipsikotik ilacı bulundu.

1949’da Tunus’ta Henri Laborit isimli bir Fransız askeri cerrah, cerrahi şoku azaltmanın bir yolunu arıyordu. Klorpromazin adında bir antihistamini araştırıyordu ve bu ilacın ameliyattan önce uygulandığında hastalar üzerinde ciddi psikolojik etkileri olduğunu keşfetti. 1952’de Laborit, başka bir psikiyatristi bu ilacı bir şizofreni hastasının üzerinde ilk kez denemeye ikna etti.

Klorpromazinin nöroleptik (sinir yatıştırıcı) olarak kullanılması Avrupa’da yaygınlaştı. Bununla birlikte, psikanalizin daha ön planda olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde bu ilaçla ilgili denemeler durduruldu. 

O zamanlar Amerikalı psikiyatristler, şizofreni için Gregory Bateson’un çift bağ teorisi gibi psikososyal temelli açıklamalar üretmeye çalışıyorlardı. Psikotropik ilaçlarla yapılacak herhangi bir şey, onlar için çok az ilgi çekiciydi veya hiç ilgilerini çekmiyordu.

Klorpromazini (Thorazine markasıyla) üreten ilaç şirketi, eyalet hükümetlerini mahkemeye vermeye başladı. Bu ilacın, eyalet ruh sağlığı kurumlarında düzenli bir para tasarrufu sağlayabileceği konusunda ısrar ettiler.

Bundan kısa bir süre sonra, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hemen hemen tüm büyük psikiyatri hastaneleri klorpromazini tedavilerde kullanmaya başladı. Thorazine’in Amerika Birleşik Devletleri’nde piyasaya sürülmesi, akıl hastalarının topluma kazandırılmasına katkıda bulundu ve hastaneye yatırılan hasta sayısı 20 sene içinde 600.000’den 160.000’e düştü.

Klorpromazin, özellikle ağır durumdaki hastalar için en etkili antipsikotik ilaçlardan biri olmaya devam etmektedir ve acil durumlarda hastalara birçok fayda sağlar. Lityum gibi, Klorpromazin de Dünya Sağlık Örgütü’nün temel ilaçlar listesinde yer almaktadır.

3. Ruh hali değişim problemlerine iyi gelen psikofarmasötikler: imipramin

Erken dönem psikofarmakolojideki üçüncü keşif, ilk trisiklik antidepresan olan imipramindir. İlk antipsikotik ilacın (klorpromazin) geliştirilmesi, antihistaminikler üzerinde yapılan araştırmalar sayesinde gerçekleşmişti. İlginç bir şekilde, ilk antidepresan olan imipraminin sentezi de benzer bir yolla bulundu.

1950’li yılların başında ilaç şirketleri şizofreni ilacı pazarında Thorazine ile rekabet edebilecek yeni ilaçlar arıyorlardı. Şizofreniden çok depresyonla ilgilenen ilaç şirketi Geigy’de çalışan İsviçreli psikiyatrist Roland Kuhn bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmasını finanse eden ilaç firması ile beraber bu ilacı depresyon hastalarında uygulamaya karar verdi. Elde ettiği sonuçlar o dönem için bir devrim niteliği taşıyordu.

İmipramin tedavisine başlayan hastalar haftalar sonra (Kuhn’un kronik depresyon tedavisi gören hastaları), amaç, motivasyon ve umut gibi duyguları yeniden hissetmeye başladı. Bu hastaların bir zamanlar tedavi edilemez olduğu düşünülen son derece depresif semptomları, bu yeni ilaca çok iyi yanıtlar verdi.

İmipraminin keşfi ile psikiyatri dünyası nihayet üç ana bozukluk için etkili biyolojik tedavilere sahip olmuş oldu: bu üç ana bozukluk şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyondu.

Uzmanlar yıllar boyunca imipraminin majör depresyon tedavisinde en iyi ilaç olduğunu düşündü. Yeni SSGİ’ler (seçici serotonin geri alım inhibitörü) ve SNRI’ler (serotonin-noradrenalin gerialım inhibitörleri) büyük ölçüde birçok ilacın yerini almış olsa da, imipramin atipik ve dirençli depresyon tedavisinde faydalı olmaya devam etmektedir.

4. Anksiyete ve uykusuzluk için kullanılan psikotropik ilaçlar

Valium, 1960 yılında New Jersey’de kimyager Leo Sternbach tarafından bulundu. Valium, Librium’dan sonra keşfedilen ikinci benzodiazepin ilaçtır.

Benzodiazepinler 1960’larda ve 70’lerde anksiyeteye karşı kullanıldı ve o dönem bir hayli popülerdi. Bu popülerliğin nedeni yan etkilerinin, bir önceki nesil sakinleştiricilerden (barbitüratlar) daha az ciddi olmasıdır.

Aşırı dozda barbitürat ölümcül olabilir. Muhtemelen bundan dolayı, popüler kültürde de mevcut olan “uyku haplarıyla ölme” klişesi hala devam ediyor.

Benzodiazepinler ise sadece istisnai durumlarda öldürücü olabilir ve aşırı dozlarda kısmen güvenlidir. Ancak bu tür ilaçlar aynı zamanda son derece bağımlılık yapar.

Valium psikotropik ilaç olarak aslında üç kategoriye birden aittir; sakinleştirici, anksiyolitik ve hipnotik özellikler gösterir.

Some figure

5. Prozac’ın ortaya çıkışı

Son 30 yıldır belki de hiçbir psikiyatrik ilaç Prozac’tan (fluoksetin) daha ünlü olmamıştır. Prozac, Eli Lilly and Company tarafından 1970 yılında keşfedildi ve ardından Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılmaya başlandı.

Prozac’ın piyasaya sürülmesinden bu yana birçok SSRI ilaç keşfedildi. Bu ilaçların her birinin farklı kimyasal yapısı ve yan etkileri vardır, ancak temel mekanizmaları ve etkin tedavi sağlamaları bakımından benzerdir. Bu ilaçların popüler olmasının ana nedeni, çok az yan etkiye neden olmaları ve geniş bir kullanım alanına sahip olmalarıdır. 

SSRI kategorisindeki ilaçların isimleri fluoksetin, fluvoksamin, paroksetin, sertralin, sitalopram ve eskitalopramdır. SSRI ilaçlarının keşfedilmesi, psikiyatride bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Günümüzde klinik depresyon, anksiyete bozuklukları veya obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) için en yaygın olarak reçete edilen ilaçlar bu saydıklarımızdır. Psikotropik ilaç kullanımı hakkında merak ettiklerinizi mutlaka bir uzmana sormalısınız.