Sigmund Freud'un Nörobilime Mirası
Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater
Günümüzde Sigmund Freud’un nörobilime bırakmış olduğu mirasın etkisi her zamankinden daha fazla hissedilmektedir. Viyanalı ünlü psikanalist, özellikle de zihinsel süreçlerimizin çoğunun birçok açıdan bilinçsiz olduğunu göstermede öncü rol üstlenmiş. Zihnimizin olağanüstü ve neredeyse bilinmeyen bir potansiyele sahip olduğunu görmemizi sağlamak için MRI’lara ihtiyaç duymadı.
Bugün birçok bilim insanının “nörokültür” olarak adlandırmak istediği bir bağlamda yaşarız. “Nöro” terimi bir sihir etkisiyle ortaya çıkmış gibi sayıda çalışma alanından önce gelmektedir. Bu alanlar; Nöropazarlama, nöro-eğitim, nöro-yaratıcılık, nöroekonomi… Hal böyleyken, bizim için ilginç bir alan olmaktan öteye gitmez.
Çoğu bilim beynimizde var olan her şeyin ve beynimizin yapısının muhteşem bir organ olduğunu bize göstermiştir. Beynimizin nasıl çalıştığını, bilgiyi nasıl işlediğini ve etrafımızdaki olaylar karşısında beynimizin nasıl cevap verdiğini anlamamıza yardımcı olmuştur. Barselona Üniversitesinde sosyoloji profesörü olan Fernando Vidal’ın ifadesiyle, insanların beyni yoktur, insanlar beyinden “var olurlar”.
Günümüzde David Eagleman gibi prestijli nörologların, Sigmund Freud’un teorileri, çalışmaları ve denemeleriyle kendi zamanında kurduğu temelleri takdir etmelerine sebep olmuştur. Freud’un mirası her zamankinden daha canlıdır.
“Zihin bir buzdağı gibidir, hacminin yedide biri su üzerinde yüzer.”
– Sigmund Freud
Sigmund Freud’un nörobilime mirası
Sigmund Freud’un nörobilime bıraktığı mirasa bilinçdışı denir. Nörolog ve Nobel Tıp Ödülü sahibi Eric Kandel, The Age of Insight (2012) adlı kitabında, bugün bile psikanalizin babasına düşündüğümüzden çok daha fazla şey borçlu olduğumuzu yazdı. Yine de teorilerinin çoğunun artık eskimiş olduğu unutulmamalıdır.
Örneğin, cinsellik alanına yaptığı katkıların, şu anda sürdürülemez olduğu herkesin hemfikir olduğu bir konudur. Bahsettiği patolojilerin çoğu (kadın histerisini hatırlayalım) şu anda anlamsızdır. Bununla birlikte, zihinsel süreçlerle ve devrimci bilinçdışı kavramı ile ilgili her şey, kuşkusuz bir öncesi ve sonrası dönemini işaret ediyordu.
Bu nedenle, ifadelerinin çoğunun bilim alanında bıraktığı (ve hala sahip olduğu) etkiyi biraz daha derinlemesine incelemek gerekiyor.
Yanlış Anlaşılan Viyanalı büyücü doktor
Sigmund Freud, yenilikçi teorileriyle ilgili sürekli eleştiriler almıştır. Bu adam rüyaları yorumlamaya cesaret eden biri olmuştur. Bu nedenle vakit kaybetmeden bilinçdışının önemini keşfeden ve insan zihninde saklı o evrene ulaşmanın yolunu açmak isteyen bir figür olarak yükseldi.
Tıpkı bir zamanlar kendisinin de söylediği gibi çığır açan tüm teoriler genellikle ilk ortaya atıldıklarında onaylanır. Günlüklerinden birinde, tarih boyunca (kendi görüşüne göre) üç adaletsizliğin işlendiğini yazmıştır:
- İlk teorisi ile Kopernik, Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü savunduktan sonra ondan şüphe edilmesi.
- İkinci sırada olan Charles Darwin teorisi. Evrim teorisini duyurduğu için birçok kişi tarafından saldırıya uğramıştır
- Sonuncu sırada kendisi vardı, çünkü daha “kendi evine bile sahip olmaması” öğrenildikten sonra (bilinçdışının bilinçli zihin üzerindeki kontrolü edilmesi teorisi nedeniyle) kendi meslektaşları tarafından “cadı” lakabını almıştır.
Freud’un açıklamaları her zamankinden daha geçerli
David Eagleman ve Erik Kandel gibi nörologlar, Sigmund Freud’un nörobilim mirasını savunurlar. Onun açıklamaları çeşitli nedenlerden ötürü günümüzde daha geçerli olmaktadır.
- Duygusal yaşamımız da dahil olmak üzere zihinsel yaşamımızın çoğunun çoğu durumda genellikle bilinçdışı olduğunu biliriz.
- Karar verme şeklimiz ve gerçekliğimizi inşa etme şeklimiz genellikle bilinçdışı eylemlere tepki verir.
- Açlık, susuzluk ve hatta saldırganlık gibi içgüdülerimiz de insan davranışına aracılık eder. Genellikle bunların üzerinde bizim kontrolümüz olmaz.
- Freud’un görmemizi sağladığı bir diğer husus ise akıl hastalığının sürekliliğin bir parçası olmasıdır. Bunun anlamı hepimizin er ya da geç bir noktada psikolojik rahatsızlık çekmeye yatkın olmamızdır. Zihin normal bir durumdan rahatsızlık veren bir aşırılığa geçebilir.
İlaçlar olmadan zihni sakinleştirmek
Sigmund Freud, hastalarını kanepede yatarken çocukluk sorunlarını araştırmaya başladığında, zihnin yapısını keşfediyordu. Ayrıca bir başka hedefi daha vardı: zihni sakinleştirmek ve iyileştirmek.
California Üniversitesinde psikolog olan Patricia Churchland ve Massachusetts Üniversitesinden Daniel Dennett, Freud’un nörobilim mirasının birçok nedenden ötürü muazzam olduğu konusuna dikkat çeker. İlaç yazmazdı. Konuşma terapisini kullanırdı. Psikanaliz, terapistin insan ruhunun yemyeşil labirentlerini yavaş yavaş kazdığı zamana ihtiyaç duyardı.
Savunma mekanizmalarını, dürtüleri, travmaları, gizli ihtiyaçları, eksiklikleri ve sınırlayıcı korkuları belirlerdi. Zihnin tüm bu çamurlu derinliklerinden zihni bilinçli hale getirmek rahatlama ve gevşeme sağlardı. Kimyaya her zaman gerek duyulmuyordu.
Sonuç olarak, beyin bilimi şüphesiz günümüzün en ilgi duyduğu alanlardan biridir. Bundan eminiz. Bu nedenle, Sigmund Freud’un nörobilim mirasını kabul etmek bize asla zarar vermez. Bu, yeni başlamış bir yolculuğun fitilini ateşlememizi sağlayan ilk kıvılcımdı.
İlerlediğimiz bu yolda bize kim olduğumuzu anlatan, elimizin altında bulunan bu muhteşem organı tanımamıza yardım eden Freud’un öncü rolü olmuştur.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Talvitie, Vesa (2009) Neurociencia cognitiva e inconsciente freudiana: de las fantasías inconscientes a los algoritmos neuronales. Routledge
- Kandel, Eric (2012) The Age of Insight. Random House
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.