Logo image
Logo image

Olduğumuz Gibi Davranalım

4 dakika
Olduğumuz Gibi Davranalım
Son Güncelleme: 26 Ekim, 2017

Bütün iyilikler bizi bulacakmış gibi davranalım haydi! Böylece gerçekleşsin dileğimiz. Mutluymuşuz gibi davranalım ki duygularımız gerçekten de mutlu olduğumuza inandırsın bizi. İstediklerimizi hak ettiğimize inanarak uyanalım her gün ama kendini beğenmişler gibi değil; gün gibi gerçek bir şeyden bahseder gibi. Bu, kişisel gelişimin ilk adımı.

Umutsuz bir depresyona karşı savaşmadığınızı, mutsuz bir ilişkiye karşı mücadele etmediğinizi veya iş yerinde hakkınız olanı almak için çaba göstermediğinizi bir düşünün. Siz yapmazsanız bütün bunları sizin yerinize kim yapacak? İçinden çıkılması imkansız gibi görünen kara deliklerden sizi çekip çıkaranın aslında kendiniz olduğunu unutmayın. Bunu yaparken çelik gibi sağlam bir iradeye ve berrak bir zihne sahip olduğunuzu; böylece hedefinizin bir an bile aklınızdan çıkmadığını kendinize hatırlatmalısınız.

“Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun, en iyisini… Çünkü sen, bu adi dünyada kendine dürüst davranan çok az insandan birisin.”

– Frida Kahlo

İçinde bulunduğumuz dünyada, yaptığımız işler, okuduğumuz kitaplar, ilginç haberler… hepsi bize kendi beynimizin CEO’su olabileceğimizi düşündürüyor. Beynimizin nasıl işlediğini anlayabileceğimizi ve böylece onu kontrol edebileceğimizi empoze ediyorlar.

İşin aslı, eğer çok uzun zamandır bildiğimiz bir şey varsa o da, insanoğlunun duygular tarafından yönlendirilen karmaşık canlılar olduğudur. Beynimiz kontrolü el alır, bizi yönlendirir; bazen de bu sonsuz hüzün ve savunmasızlık denizinde boğup, kıyıya vurmuş gemimizde dopamin, serotonin ve oksitosin sarhoşu eder bizi.

Bazen kontrolü ele almak, değişime ve iyileşmeye karşı kendimizi yönlendirmek için beynimizin CEO’su olmak gerektiği doğru. Bunu nasıl gerçekleştirebileceğimize bir bakalım.

Some figure

Duygulardan Mahrum Kalmak Büyümemizi Engeller

Beynimizdeki negatif algıları veya önyargıları pozitife çevirmek kolay değildir. Öncelikle, herkes kendisinin “yönetmeni” olduğu ve kendini eleştirmeye bağımlı olduğu için bu oldukça zordur. Dahası zaman içinde aynı fikirlerin durmadan tekrarlanması ve davranışların kısıtlanması bizi küçük bir çarkın içinde koşup duran çaresiz bir hamsterdan farksız yapmıyor.

İnsan davranışları üzerinde çalışan bi çok uzman, bu durumu “çocuk mantığı” olarak adlandırıyor. Yani, acıyla yoğrulmuş bir olgunluğa ulaşa dek negatif duygular tarafından kaçırılmaya göz yumuyoruz. Örnek vermek gerekirse, işyerinde dikkatsizlik sonucu yaptığınız bir hatanın bedelini iş arkadaşlarınızın ödediğini düşünün.

Beyniniz bu durumda kendi kendine tekrar etmeyi sürdürür. “Ben aptalım. Bunu hak ettim.” Yani, beyniniz size geçmişte yaptığınız hataları ve başkalarının size söylediği beceriksiz gibi cümleleri hatırlatmakta ısrar eder.

Tıpkı çarkın içindeki hamster gibi, olumsuz hisler siz tam anlamıyla yenilmiş ve savunmasız hissedene kadar peşinizi bırakmaz. Kendinize “Hata yaptım. Bundan ders çıkarıp tekrarlanmasına izin vermeyeceğim.” demek yerine kendinize “ben bir aptalım ve başıma geleni hak ettim.” demeyi seçersiniz.

Some figure

Hayatımızın farklı dönemlerinde karşımıza çıkan bu türden bir negatif önyargı, oldukça somut bir sürece dayanır. Ruh halimiz kontrolü ele geçirmiştir.

Şimdi, gerçekten beynimizin CEO’su olup, gerçek liderin kim olduğunu hatırlatacak adımlar almalı ve olumsuz duyguların bizi yerle bir etmesine izin vermemeliyiz.

Yapabileceklerimiz İçin Kendimizi İkna Eden Taraf Yine Biz Olalım

Sinir bilim, neden bazen olumsuz duygulara yenik düştüğümüzü açıklıyor. Örneğin, hiperaktif bir amigdala, korku anında bizi tekrar tekrar köşeye sıkıştırmaktan hoşlanıyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan çalışmalara göre, motor becerilerimizle yakından bağlantılı olan beyincik aynı zamanda duygusal istikrarı da etkiliyor.

“Kendinize bir şeyi arzulama şansı verirseniz, eninde sonunda onu elde edersiniz.”

Gördüğünüz gibi beyin, duyguların söz sahibi olduğu bir yer. Üstelik bu duygular çoğu zihinsel işlevde de karşımıza çıkıyor. Burada pasif bir tavır benimsemek acımasız öz eleştiriye ve kendi mutluluğumuzu yaratmak için ihtiyaç duyduğumuz kapasitenin azalmasına neden olabilir.

Nasıl daha pozitif bir tutum geliştirilebileceğini daha sonra göreceğiz.

Some figure

Daha Dirençli Bir Beyin İçin Kendinize Sormanız Gereken 4 Soru

Gerçekten mutlu olana kadar mutlu olduğumuzu düşünelim. Bu, ucuz bir kişisel gelişim kitabından alınmış bir bölüm gibi mi geliyor kulağa? Bu cümleyi, aşağıdaki daha derinlikli 4 soru takip ediyor.

  • “Gerçekten öyle miyim?” Kendinize her aptal dediğinizde; sevilmeyi hak etmediğinizi, koca bir hata olduğunuzu veya asla hayallerinize ulaşamayacağınızı söylediğinizde bu soruyu sorun. Gerçekten öyle miyim? Düşüncelerimizin kontrolünü ele almak için kendimize “şimdi aptal gibi hissediyor olabilirim, ama daha iyisini yapabilecek kapasiteye sahibim, daha iyisini hak ediyorum” demeyi telkin etmeliyiz.
  • En çok istediğim şeyi elde etmekten beni alıkoyan şey ne? Bu soruyu sorduktan sonra, kendimize karşı tamamen dürüst olmalıyız. Çoğunlukla davranışlarımızı kısıtlamaktan yine kendimiz sorumluyuz.
  • Şu anda ne tür bir duygu hissediyorum?
  • Bu duygu, istediğim şeyi almak için bana yardım ediyor mu?

Son iki soru birbiriyle oldukça sıkı bağlantılı. Eğer bütün gün korkmuş ve güvensiz hissedersem, bu kara delikten çıkmak benim için neredeyse imkansız hale gelir. Ancak, kendimi güçlü olduğuma, yetenekli olduğuma ve istediğim şeyi hak ettiğime ikna edersem, gün geçtikçe hedefime daha daha yaklaşıp ikinci bir şansın kapılarını zorlayabilirim.