Kendinizi Sevgiye Bırakın, Çünkü Gerçek Sevgi Asla İncitmez
Sevmekten asla kaçınmayın, çünkü gerçek ve güzel sevginin doğasında aldatmak, incitmek veya üzmek barınamaz. Gerçek sevgi, kalp gözünden görebilmenizi, kalbinizi tutku ve heyecanın yanı sıra keyifle doldurmayı size sunar. Tekamül içinde, bilinçli yaşanan bir sevgi, içinde doldurulmayan boşluklar veya bencil bir yalnızlık bulundurmaz.
Şöyle bir durup düşünün… Birçok insan acı çektiği ve zorlandığı ilişkiler yaşarken kendisi için rahatlatıcı cümleler arar. Çünkü bu, içinde bulundukları problemli ilişkilerden bir an bile olsa uzakta hissedebilme imkanını onlara sağlar. Örneğin, popüler kültürün bize yanlış öğrettiği bir söylem; “İnsanı en çok sevdiği incitir.” Bu çok yanlış bir düşüncedir; çünkü acı ve aşk, birbirlerine neredeyse taban tabana zıt iki duygudur. Derinden ve karşılıklı yaşanan sevginin, düşmanca veya zehirli bir tada sahip olması mümkün değildir.
Ruhunuzu ve zihninizi en güzel şekilde sevilmeye açık tutun, hak ettiğiniz sevginin size dönmesine açık olun. Gerçek sevgi keyif doludur, acı değil.
Alanının en iyilerinden biri olarak gösterilen, ilişki uzmanı John Gottman, kitaplarından birinde ‘Bir ilişkinin sağlıklı ve mutlu şekilde sürdürülebilmesi için yapılması gerekenler’ üzerine eğiliyor. Bir ilişkinin sürmesini sağlayan şeyin kendini ilişkinin ve saf sevginin akışına bırakmak olduğunun altını çizen Gottman oldukça haklı, değil mi? Bunun yanı sıra, Washington Üniversitesi’nden bir psikoloji profesörü ise çiftler arasındaki saygı, ilgi ve ortak değer yargılarının paylaşımı kesilmediği müddetçe ilişkilerin ahenk içinde devam edeceğini vurguluyor.
Bu nedenle acı kelimesinin ilişkilerde yeri yoktur ve hiçbir anlam ifade etmez. Bu konuya özellikle dikkat etmenizi istiyoruz.
Sevgi eksikliğinin beynimizde bıraktığı izler
İlişkilerini saygı, eğlence ve karşılıklı gelişimi baz alarak kuran insanların en belirgin özelliklerinden biri daha önce hiç hayal kırıklığı yaşamamışçasına sevme kapasitesine sahip olmalarıdır. Bu insanlar, geçmiş ilişkilerinde yaşadıkları üzüntü ve hayal kırıklıklarını yeni partnerine yansıtmadan, geçmişin izlerinden uzak, güvene dayalı ilişkiler yaşamayı tercih ederler.
Bir yandan da yaşadıkları ilişkilerin her birinde geçmişe yönelik kırgınlıkların onları yeniden yakalayacağı ve inciteceği korkusuyla yaşayan kimselerle de karşılaşabilirsiniz. ‘Nöropsikoloji Dergisinde yayınlanan bir çalışma, insan beyninin ayrılık veya duygusal çöküş anlarında fiziksel bir acı durumunda verdiği reaksiyonların aynısını verdiğini anlatıyor.
Son zamanlarda nörobiyoloji alanında yeni çalışmalar yapılıyor. Bunlardan biri de bağlantısal nörobiyolojidir. Bu teorinin en önemli çıkış noktası, beyninizin nöroplastisitesi sayesinde bazı yaraları iyileştirme yeteneğine sahip olmasıdır.
Beyniniz, kendi içinde yeni bağlar inşa edebiliyor ve duygusal travmalar sebebi ile etkilenen sinirsel bağlantıları güçlendirebiliyor. Buradan da daha sağlıklı bir iç denge elde etmeniz için aslında tüm kontrolün hiç de uzakta olmadığını, hemen kafanızın içinde olduğu gerçeğine ulaşıyoruz.
Dan Siegel, “Kişilerarası Nörobiyoloji” (KANB) teorisinde, ‘Akılgözü Egzersizleri’ ile kişinin kontrolü kaybettiği ve duygu karmaşası yaşadığı ya da duygu ve düşünceleri konusunda asla esneklik gösteremediği kaotik durumlardan nasıl kurtulabileceğine eğiliyor. Bu konuda Siegel’e göre en faydalı şey meditasyon yapmak.
Belirli bir durgunluğa erişip, kendi kendinizle yeniden iletişime geçebildiğiniz anda canınızı acıtan şeyin aslında aşkın kendisi olmadığını, kendi hareket ve reaksiyonlarınızın olduğu açığa çıkıyor. John Gottman’ın da belirttiği gibi; insanın en aciz yönü, karşılıklı olarak teslim olmayı bilmemesidir.
Gerçek sevgi, incitmeyi ve ağlatmayı bilmez
Asıl acı veren şey aşk değildir, aşkın eksikliğidir. Sizi üzen şey kaybettiğiniz savaş ve kalbinizin yorgunluğudur. “Söz veriyorum, değişeceğim.” ya da “Eminim, bu defa farklı olacak.” cümlelerine sığınmanın doğru olmadığını anladığınız anın verdiği üzüntüden dolayı bu şekilde hissedersiniz.
Bakış açılarınızın benzeştiği, kelimelerin anlamlarını yitirmediği ve alçakgönüllü sevgilerin peşinde olun.
Sevginin, size gözyaşı döktürecek her türünden kaçının. Gerçek yaşam derslerinin yalnızca acılardan yeniden doğarak alınacağını ima eden her türlü sözü ise her daim yalanlayın.
Deneyimlediğinizde anlayacaksınız ki, mutluluk en az acı çekmek kadar öğretici bir histir. Çünkü derin sevgiler, zarar verici ayrıntıları içinde taşımaz; korkular, egolar ve güvensizlikler tarafından kontrol edilmez. Gerçek ve güzel olan sevgi; incinmez ve incitmez. İçinde gerçek sevgi, aşk barındıran kişi karşındakinin yüzünde ışığını kaybetmiş bir gülümseme veya gözlerinde ufacık bir bulut görse, derhal sebebini bulup bunu doğuran durumu ortadan kaldırma çabasına girer.
Erich Fromm’un da söylediği gibi, aşk her şeyden önce bir inanç hareketidir. Aşık olmak havada sebepsizce zıplayıp durmak hissi gibidir. Öyle bir durumdur ki, her şeyin yoluna gireceğinin garantisi olmasa bile siz risk almaktan çekinmezsiniz. Ve öyle bir duygudur ki bu, karşınızdaki kişiye daha da iyisini verebilmek için, her zaman siz de daha iyi hissetmeye çalışırsınız.
Gerçek sevgi her zaman daha fazla mutluluk vermeye odaklıdır, asla acı değil.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.