Kendine Güveni Olmamak Zararlı İlişkilerin Temelini Oluşturur
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Zararlı ilişkiler söz konusu olduğunda akla ilk gelen şey başarısız duygu yönetimidir. Aslında bu tür ilişkiler arkadaşlıkta ya da ailede olması fark etmeksizin her sosyal ortamda bulunabilir.
Bu ilişkiler insanların kendine olan güvensizliği yüzünden baltalanmış ilişkilerdir. Aldatıcı ve kandırıcı olur, içinde bulunduğu kişilere zarar verir; adeta bir ağa takılmış gibi kurtulması son derece zor ilişkilerdir.
Zararlı insanları öz saygısı olmayan kişiler olarak tanımlayabiliriz, bu yüzden dengesiz ilişkiler kurarlar.
Kendilerine olan güven eksikliğini manipülasyon, aldatmaca ve suçlama gibi davranışlarla gizlemeyi çok iyi başarırlar. Yeterince iyi olduklarını düşünmezler çünkü kendilerine olan şüphelerini kaldıramaz ve kendilerine güvenebilmek için diğer insanları kullanırlar.
Ayrıca, zararlı bir kişiyle kurulan ilişki paranoya ile sosyal izolasyona sebep olabilir.
Diğer yandan, kişiyi kibir, nasisizm ya da saldırganlık gibi telafi etme motivasyonlu davranışlarda bulunmaya teşvik eder.
Kendine güvenmeme zararlı ilişkilerde kendini belli etmeyen bir aldatmacadır. Kişiyi yavaş yavaş yıpratır.
Neden Kendine Güvenmeme Kıskançlığı da Beraberinde Getirir?
Aşırı derecede kıskançlık insanlarla ilişki kurmanın “hastalıklı” bir şeklidir. Hiçbir sebep yokken kıskanmak, karşımızdaki kişiyi hak etmediğimiz ya da ona yetemeyeceğimiz düşüncesinden gelir.
Bu da kişinin özgüvensiz olduğunu ve kendini sevmediğini gösterir. Bu yüzden bunlardan herhangi biriyle karşı karşıya kaldığımızda kendimizi korumak iyi bir fikir olacaktır. Kıskançlık düşük öz saygı ile orantılı olarak artar.
Kıskanç ve şüpheci insanlar olumsuz düşünceler ile duyguların döngüsünde hapsolmuşlardır. Bu yüzden de haklı olduklarına emin bir şekilde inanırlar. Böylece zayıflık ve narsisizm arasında sıkışıp kalırlar. Bu patlayıcı bir kombinasyondur.
Bu yüzden, kıskançlık yaptıklarında güçlü bir zırh takmış olurlar. Ancak içten içe, özgüvensizlik ve korkunun getirdiği bu büyük boşluğu gizliyorlardır.
Bu sebeple de partnerlerine sürekli onu ne kadar sevdiklerini söylerler. Hatta onları kontrol etmek için ikna ve manipülasyon yöntemleri kullanırlar. İlişkilerini sürdürme biçimi bu şekildedir.
Ancak ne yazık ki yerleşmiş aşağılık kompleksleri yüzünden bunların hiçbirinin bir anlamı olmaz. İlişkiden kazandıkları güven genellikle onlar için yeterli değildir.
Kendine güvenmemek kişiye öyle ciddi bir zarar verir ki en sonunda kişiliğini değiştirir.
Kendine Güvenmeyen Bir Kişi Başkalarının da Özgüvenini Zedeler
Kendine güvenmeyen insanlarla iletişim kurarken çok dikkatli davranmalıyız. Bu romantik bir ilişkide olduğu gibi arkadaşlık ya da aile içi ilişkilerde de geçerlidir.
Öyle bir noktaya gelir ki kendi davranışlarımızı sorgulamaya başlarız. Böyle olunca kendimize etrafımızda kimler olduğunu sormak çok önemlidir. Neden bu şekilde hissediyoruz?
Daha önce hiç yaşamadığımız bir özgüvensizlik hissi duymaya başladığımızda dikkatli olmalıyız. Kendine güvenmeyen kişinin bu güveni kazanabilmek adına kendi özgüvensizliğini bizim üzerimizden yansıtıyor olması muhtemeldir.
Bu kişiler bir kontrol etme biçimi olarak başkalarına özgüvensizlik tohumu ekme konusunda uzman olabilir. Bu sebeple de şu karanlık üçlüyü kullanırlar: manipülasyon, kandırma ve suçlama.
Kendine güveni olmayan bir kişi partneri, arkadaşı ve ailesi üzerinde aşırı bir kontrol kurma çabasındadır. Onların, kişinin başına gelen her şeyin sorumlusu kendileriymiş gibi hissetmelerine sebep olur. Bu yüzden de her zaman son derece uyanık olur, her detaya takılırlar.
Yani ilişkilerde kendine güvenmemenin tehlikeli yanı böyledir. Kendine güveni olmayan birinin özgüvensizliğiyle başa çıkmak için bazen tek bir yolu vardır. Bu da diğer herkesi mutsuz etmektir.
“Şüphe özgüvensizliğin anasıdır.”
– Aristophanes
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.