Kederin 6 Türü
Keder, insanlığın var oluşundan bu yana birçok kez kendisini içinde bulduğu bir durumdur. Şu dünyaya gelmeden bile önce, zaten kaybetmeye başlamışız yani. Akabinde, başımızdan geçen her bir kayıp, sindirilmesi ve atlatılması gereken bir sıkıntıya işaret eder.
Kederin her safhasında görülebilen ortak bir faktör ise, hissedilen acının genellikle sevilen birinin kaybı ile ima edilmesidir. Ancak, bu kayıpların doğası itibarı ile çok çeşitli olabileceği göz önüne alındığında, farklı keder türleri de olduğunu söylemek mümkün. Belirli bir yaşa erişmiş insanların kaybına atıfta bulunurken, “yaşamsal keder” den bahsediyoruz. Ayrıca işten kovulma, emeklilik, sürgün ve benzerleri gibi durumlara ise “sosyal keder” adını veriyoruz.
“Sadece çok güçlü bir şekilde sevebilen insanlar, çok büyük acılara katlanabilirler, ancak bu sevme ihtiyacı acılarına karşı gelerek, onları iyileştirir.”
– Leo Tolstoy
Bununla birlikte, en büyük zorluklara gebe olan keder, özellikle, yukarıda bahsedildiği gibi, sevilen bir insanın kaybı ile kendini belli eder. Bunun nedeni, büyük oranda, sevdiğimiz kişi ile olan bağın artık olmadığı gerçeğidir. Ancak, geriye kalan her şey bozulmadan devam eder. Birlikteyken hissedilen sevgi, kurulan rüyalar, hayaller ve umutların hepsi baki kalır. Bu yüzden acının şiddeti de yüksek olup, bunun üstesinden gelmek için büyük bir çaba gerekir. Yaşadığımız duygusal kayıplar açısından, aşağıda açıklanacak farklı katmanlarda keder türleri vardır.
Öngörülemeyen keder
Bu keder, yakın bir zamanda bir kayıp yaşayacağınızın farkındaysanız hissedilir. Bu, örneğin, başınızdan bir boşanma davası geçtiği ya da uzun bir yolculuğa çıkacağınız zaman olabilir. Veya sevdiğiniz birisi, çaresi olmayan bir hastalığın pençesinde kıvranırken.
Bu ve diğer keder türleri arasındaki fark, öngörülemeyen kederde duyguların çok daha karmaşık ve kararsız olmasıdır. Yakın bir zaman dilimi içerisinde hayatımızdan çıkma ihtimali olan kişi hala yanımızda olduğu için, üzüntü içerisinde olan birey, yas tutma ile bulunduğu ortamı terk etme arasında gidip gelir. Bu kişi ile belki de son anlarını beraber geçirmek isterken, bu bağın yaratabileceği duygulardan da çekinir. Bu gibi durumlarda, yapılacak en iyi şey, artık hayatınızda olmayacak olan kişiye duygularınızı açık ve doğru bir şekilde ifade etmektir.
Yokluk kederi
Bu durumdan etkilenen kişi, duygularını ifade etmede sorun yaşar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eder, öyle davranmaya çalışır. Konusu açılınca da, sanki herhangi başka sıradan bir önemsiz meseleden farkı yokmuş gibi laflar eder.
Bu tür bir durumda, bireyin uyguladığı şey bir inkar mekanizmasıdır. Etki o kadar güçlüdür ki, kişi, içinde bulunduğu durum ile karşı karşıya kalma kabiliyetine sahip değildir. Bu nedenle, hayatının diğer yönlerine odaklanmaya çalışır. Sorun ise bu tür kederin daima geri dönüp, insanı can evinden vurmasıdır. Bu gibi durumlarda, bu keder türü, asabiyet, kaygı veya fiziksel hastalık şeklinde vücut bulur.
Kronik keder
Kronik keder, sevilen birini kaybetmenin akabinde, bireyin çalışamaz hale gelmesidir. Öyle ya da böyle, bu kaybı kabul etmeyi reddeder. Bunun yerine, bir nevi sapkınlık halinde, kaybettiği kişinin anısını canlı tutmaya devam eder. Bu sebeple, hayatını felç eder ve sürekli olarak acı çeker.
Depresif eğilimleri olan insanlar, bir yaşam biçimine dönüşebilecek bu tür bir kedere daha yatkın olur. Endişe, hüzün ve suçluluk duygusu ile iktidarsızlık ve hayal kırıklığı hissi ile yoğrulur bu keder türü. Bu sebeple, bu acı türü ile baş edebilmek için profesyonel bir yardım gerekir.
Gecikmiş keder
Bu durum, genelde yokluk kederinin bir eksikliğinin etkisidir. Her ne kadar ilk başlarda kişi, yaşadığı acıyı görmezden gelmeye çalışsa da, bir süre sonra bu acı daha büyük bir güçle ve belki de hiç beklenmeyen bir şekilde ortaya çıkabilir. Bazen, bu tür bir acı yaşanması için yıllar yıllar gerekebilir.
Ayrıca, özel şartlardan ötürü, sevdiği birinin kaybının ardından, üzülmeye hali ya da vakti olmayan insanlar da olabiliyor. Örneğin, zorlu bir iş yükü ya da ailevi acil bir durum bunu gerektirebilir. Bu yüzden ertelenen acı daha sonradan ortaya çıkıyor ve artık yalnız olduğumuz için daha büyük sorunları da beraberinde getiriyor.
İfade edilemeyen keder
Bu keder türü, duygularını ifade etmekte büyük zorluk çeken insanlar nezdinde meydana gelir. Örneğin çocuklar, bu durumun ifade ettiği her şeyi sözcüklerle açıklayamaz. Birçok durumda, yetişkinler, çocukların acılarını görmezden gelir ve bunların üstesinden gelmelerine yardımcı olmaz. Yetişkinler sadece “çocukların hiç bir şeyden anlamadıklarını” düşünmek ile durumu geçiştirmeye çalışır.
Yas tutma süreci, aynı zamanda insanın sahip olduğu birtakım bilişsel oluşumlar nezdinde de engellenebilir. Veya çocuklarına herhangi bir zarar gelmemesi için, güçlü kalmaya çalışan bir babanın veya bir annenin olduğu ya da daha basit bir manada, çok içine kapanık birinin ne hissettiğini söyleyememesi gibi bir durumda vücut bulabilir. Her durumda, bu engelleme hali saplantılara, sürekli depresyona ve kaygıya dönüşür.
İzin verilmeyen keder
Bu keder durumunda, bireyin yaşadığı çevre, hissettiği acıyı yaşamasına müsaade etmez. Er ya da geç, bu acıyı tatmamış ve bu çevreden çıkacak biri, bireyin hissettiği acıyı baskılamaya çalışıp, yaşamına devam etmesi gerektiği gibi laflar edecektir.
Bununla birlikte, en başından beri hissedilen acının açıkça reddedildiği özel durumlar da vardır. Örneğin, evlilik dışı ilişkide bulunan bir erkeğin veya kadının vefatı durumunda. Sevgilisini kaybeden birinin, bu bağlamda üzüntüsünü ifade etmeye toplum nazarında bir hakkı yoktur. Bazen bu durum, evcil bir hayvanın ölümü için de geçerlidir. Bunun gibi durumlar çok fazla acı ürettiği için, diğerleri bu acı türünden kendilerini koruma eğilimi gösterir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.